Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Bediüzzaman Said Nursi'nin daha önce hiç yayınlanmayan fotoğrafları bulundu. Fotoğraflar 1952 yılında, İstanbul Gençlik Rehberi Mahkemesi sırasında Adliyede çekildi. Bediüzzaman’ın sağ tarafında Ahmet Atak, sol tarafında da İsmail Doyuk bulunuyor.
Araştırmacı-yazar Ömer Özcan, Bediüzzaman'la ilgili ulaştığı fotoğrafları Risale Haber okuyucuları ile paylaştı. Bediüzzaman'ın sağında ve solunda yer alan 1927 doğumlu İsmail Doyuk ve 1930 doğumlu Ahmet Atak'ta bulunan fotoğraflar çok ne olmasa da yine de önemli bir belge niteliğinde.
Hayatı hapis, sürgün ve mahkemelerde geçen Said Nursi, 1952 yılında mahkeme çıkışı etrafındaki askerler ve büyük kalabalığa rağmen dimdik duruşuyla dikkat çekiyor.
Ahmet Atak, fotoğrafların çekiliş hikayesini Ömer Özcan'a şöyle anlattı:
Sene 1952. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde son senemiz… 1948’de bu okula başlarken Afyon Mahkemesi vardı, 1952’de bitirirken İstanbul Gençlik Rehberi Mahkemesi oldu.
Siyasal’da gelenek haline gelmiş, her sene son sınıf talebelerini İstanbul, Bursa, İzmir turu yaptırıyorlar. Şubat ayındaki sömestr tatilindeyiz. Başımızda asistan –şimdi Profesör- Bülent Daver olmak üzere İstanbul’a hareket ettik, bütün sınıf İstanbul Teknik Üniversitesinin yurduna yerleşti. Arkadaşları bıraktım, ben, doğru Akşehir Palas Oteline gittim. Mahkeme dolayısıyla Üstad orada kalıyordu. Çok sevindi Üstad. Otel baştan aşağı nur talebesi ile dolu. Duruşma günü belli, daha bir hafta on gün kadar vardı. Üstad, “benim misafirimsin” diye bana yevmîye, tayınat verdi.
Orada bulunduğum sürece Üstad’ın en yakın hizmetlerinde bulundum. Geceleri Muhsin Alev’in yanında kalıyordum. O, Süleymaniye Kirazlımescid Sokak 46 numarada kalıyordu. Bozdoğan Kemerinin yakınlarında eski bir İstanbul evi...
MAHKEME ÜSTAD’IN UMURUNDA DEĞİLDİ
1952 İstanbul Gençlik Rehberi Mahkemesinin duruşma günü geldi... Üstad “otelde kim varsa hepsi gitsin, Ahmet (Atak) ile İsmail (Doyuk) kalsın” dedi. Herkes gitti mahkemeye, bizden başka kimse kalmadı.
Akşehir Palas Oteli, Sirkeci Garının Sultanahmed’e çıkan caddenin sağında hemen çıkmaz sokaktadır. Adliye yürüme mesafesindedir, çok yakındır. Adliye Büyük Postanenin üst katı, 5. kat… Fakat biz taksiyle gittik adliyeye. Aslında otel ile adliye çok yakın birbirine, yürüyerek üç-beş dakika...
Üstad’ın bir koluna ben, diğer koluna İsmail girdik, beraber caddeye çıktık, bir taksi bekledik. Taksi gelince durdurup bindik. Üstad arka koltuğa, ben yanına, İsmail de ön koltuğa oturdu.
Üstad yolda “Bu Sirkeci Garı, Vakıf İş hanı, şurası Sepetçi Kasrı, burası Mısır Çarşısı…” diye etrafı eliyle gösterip bize anlatıyordu. Hiç öyle mahkemeye gidiyorum falan diye umurunda değil. Sanki düğüne gidiyor… “Burası Yeni Cami…” hepsini gösterdi bize. Zaten o eserler Osmanlı’dan kalmaydı. Böyle, taksiyle bir tur atarak geldik adliyeye.
Kapının önünde (önceden) kimse yok, herkes yukarda, salona çıkmışlar. Biz bir merdivenlerden çıktık. O arada şık, şık diye fotoğraf çekenler oldu. İşte size verdiğim, Üstad’ın kollarımız arasında çekilen fotoğrafları onlardır. (Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor–5)