Pınar Demir'in haberi:
Mardin Artuklu Üniversitesi, geçen yılki Münazarat Sempozyumu’nun devamı niteliğinde bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Hutbe-i Şamiye Sempozyumu, 12-14 Nisan’da gerçekleştirilecek.
Bundan yüz yıl kadar önce, 35 yaşında genç bir âlim, tarumar olmuş İslam coğrafyasının bağrından ümmete sesleniyordu. Emeviye Camii’nin minberinde “Kur’an eczanesinden bir reçete” olarak tarif ettiği hutbeyi heyecanla irad eden bu zat, Bediüzzaman Said Nursi’den başkası değildi. Binlerce müminin dikkatle dinlediği Hutbe-i Şamiye karmaşanın ve ruhsal çöküntünün hüküm sürdüğü İslam toplumlarına ümit aşılayan çözüm paketiydi âdeta. Aradan geçen yüzyıllık zamandan sonra hutbenin irad edildiği Emeviye Camii yine büyük çatışmaların ortasında. İslam dünyası da büyük dönüşümlerin çalkantısında adil ve onurlu bir düzen kurabilmenin çarelerini arıyor.
İslam dünyası ve özellikle Ortadoğu’nun bu çalkantılı günlerinde Mardin Artuklu Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Hutbe-i Şamiye Sempozyumu daha bir önem arz ediyor. Risale Akademi, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ve Akademik Araştırmalar Vakfı’nın katkılarıyla düzenlenen sempozyum “İslam Dünyası ve Küresel Barış” alt başlığıyla 12-14 Nisan tarihleri arasında Mardin’de gerçekleştirilecek.
Hatırlanacağı üzere geçen yıl Mardin Artuklu Üniversitesi bir ilki gerçekleştirerek akademik ortamda ilk kez Bediüzzaman Said Nursi’nin Münazarat’ını müzakere eden sempozyum düzenlemişti. Hutbe-i Şamiye Sempozyumu da Bediüzzaman’ın birleştirici fikirlerini öne çıkaran geçen yılkinin devamı niteliğini taşıyor. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu dönüşüm sürecinde tabu olarak kabul edilen konuların özgürce konuşulmasının önemli neticelerine işaret ediyor. Toplumsal müşaverelerden çıkan ve muhakkak konsensüse dayanan neticelerin gereğini yerine getirdiklerini söyleyen Omay, Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünü açan ilk üniversite olduklarını hatırlatıyor. “Milliyet Fikri ve Kürt Meselesi” alt başlığıyla gerçekleştirilen Münazarat Sempozyumu da bu sürecin önemli neticelerden. Sempozyum, akademik katılımın dışında binlerce kişinin dev ekranlardan heyecanla takip ettiği verimli bir etkinliğe dönüşmüş. Rektör Omay, çok olumlu mesajlar aldıklarını, bu tür akademik çalışmaların gayet rahat yapılabileceğini gösterdikleri için de çok memnun olduklarını söylüyor.
Bediüzzaman’ın ileri görüşlülüğüne vurgu yapan Omay, “Toplumun tüm kesimleri üzerinde fikirleriyle müspet ve mühim etki bırakan, hakperest, zeki, birleştirici bir aksiyon adamı olan Said Nursi’yi Kürt meselesinde bugüne kadar göz ardı etmek, büyük vicdanî ve ilmî gafletti.” diyor.
Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Gürbüz Aksoy ise Kürt meselesinde gelinen noktayı Münazarat Sempozyumu’nun bereketine bağlıyor. “Ülkemizin en can yakıcı meselesinde Risale-i Nur perspektifi ile samimane ve akil bir duruşla yeni çerçeve oluştu.” diyen Aksoy, sempozyumun sene-i devriyesi dolmadan bu belanın biteceğine dair işaretleri “ilmî duanın” kabulü olarak yorumluyor. Sempozyum vesilesiyle ortaya çıkan olumlu manzaranın çok yönlü olduğunu vurgulayan Aksoy, bölge halkıyla Türkiye’nin her yanından gelen akademisyen ve misafirlerin kaynaştığı ortamda, çözüme dair ipuçlarının bizzat nebevî medeniyet soluğu olan Risale-i Nur’un müktesebatı ile ortaya konduğunu söylüyor.
Münazarat Sempozyumu’yla ortaya çıkan olumlu atmosferi değerlendiren organizatörler bu yıl perspektifi daha genişleterek uluslararası bir sempozyum düzenlemeye karar vermişler. 12-14 Nisan tarihleri arasında Mardin’de düzenlenecek Hutbe-i Şamiye Sempozyumu’yla hem çalkantılı dönüşüm sürecinden geçen bölgemizin barış ekseninde demokratikleşmesi hem de küresel barış arayışları tartışılacak. Sempozyumun başkanı Prof. Gürbüz Aksoy, yeni bir sosyo-politik diriliş manifestosu olan Hutbe-i Şamiye’nin en ümitsiz durumlarda ümit verici tespit ve tasvirler barındırdığını, günümüz şartları açısından da geçerli prensipleri ihtiva ettiğini belirtiyor. Özellikle Suriye’deki olayların ve Arap Baharı’nın demokratik İslam baharına dönüşümünde bu metnin daha da önem arz ettiğini düşünen Aksoy, Hutbe-i Şamiye’nin terör dönemi sonrasında Türkiye’nin yol haritası mesabesinde olacağını söylüyor.
Hutbe günümüzde de geçerli
Bilindiği üzere Said Nursi, 1911 baharında Şam Emeviye Camii’nde Arapça olarak verdiği uzun hitabede İslam dünyasının altı temel hastalığından bahseder ve kendi tabiriyle “Kur’an eczanesinden bir reçete” olarak Hutbe-i Şamiye’yi sunar. Bu hutbede Müslüman dünyasının ittihadına esas teşkil edecek maddi ve manevi terakkinin önündeki engelleri sıralar ve bunların nasıl aşılabileceğini anlatır. Müslüman dünyasının neredeyse tamamının sömürgeleştirildiği, Osmanlı devletinin de parçalanma sürecine girdiği karanlık dönemde dile getirilen ümit verici hususlara ilişkin tespit ve tasvirlerin günümüzde de son derece geçerli olduğunu söylemek mümkündür.
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, Müslümanların güçlü birlikteliğinden tüm dünyanın istifade ettiğini, adil ve güçlü yapılar içinde İslam medeniyetinin beşeriyetin ilim ve irfan birikimine büyük katkılar sağladığını hatırlatıyor. Hakkaniyet ve titizlikle ele alındığında İslam dininin terakkiyi, medeniyeti ve ilmi sonuna kadar desteklediğini ve insanlığın barış ve huzurunun tesisinde rol alabilecek en temel aktör olduğunu ifade eden Omay, Hutbe-i Şamiye’yi bu motivasyonla düzenlediklerini belirtiyor. Etkinliğin sosyal bilimlerdeki multi-disipliner perspektiflerinin ve ilimde tabu tanımayan yaklaşımlarının bir sonucu olduğunu ifade eden Omay, bundan sonra bu tarz çalışmalara daha ağırlık vereceklerini şu sözlerle açıklıyor: “Said Nursi’nin tüm dillere açık, özellikle de Arapça, Kürtçe ve Türkçenin temel tedrisat dili olduğu, sosyal ve dinî ilimlerin fen ilimleriyle birlikte ve hepsine de aynı ehemmiyetin atfedildiği Medresetu’z-Zehrâ’sının bir şubesinin de üniversitemizin bünyesinde olabileceğini ifade ediyor ve bunun imkânları için çalışıyoruz. Zira son asırda ortaya çıkan ve toplumda ciddi tahribatlara sebep olan tek tipleştirme projelerinin en temel çözüm yollarından biri, Said Nursi’nin yazdıklarına ve fikriyatına başvurmaktır. Bizler de üniversite olarak, toplumun normalleşmesi, huzuru, refahı ve hürriyeti için bir katkı sağlayabilirsek, kendimizi bahtiyar sayarız.”
Hutbe-i Şamiye Sempozyumu Bilimsel Sekreteri Yard. Doç. Davut Işıkdoğan ise Bediüzzaman’ın artık farklı okumalara tabi tutulması gerektiği görüşünde. Kitaplarında hem maddi hem de manevi sorunlara odaklanan bu âlimin akademik ortamlarda tartışılması, satır aralarında gizli çözümlerinin günümüz sorunlarına uyarlanması icap ediyor. Işıkdoğan bu sempozyumun aslında Bediüzzaman’ın farklı okuma çabasının örneği olduğunu ifade ediyor. Sempozyum düzenleyicilerinden Risale Akademi’nin çatısız bir ‘Kainat Üniversitesi’ iddiasıyla akademi camiasını Said Nursi’nin eserlerini her boyutuyla incelemeye davet ettiğini belirten Davut Işıkdoğan, akıl-kalp-ruh bütünlüğünü tesis eden yaklaşımın önemine işaret ediyor. Risale Akademi, Bediüzzaman’ın eserlerini akademik zeminde inceleyerek Kur’an’ın günümüz problemlerine sunduğu çözümleri araştırma gayreti içinde olan bir oluşum. Bünyesinde kurduğu enstitüler yardımıyla bu doğrultuda çalışmalar yürüten kuruluş, Hutbe-i Şamiye Sempozyumuna da aynı çerçevede katkıda bulunmuş.
Nursî’nin reçeteleri ufuk açıcı
Bilindiği üzere Hutbe-i Şamiye, İslam dünyasının kadim merkezlerinden olan Şam’da, tüm İslam toplumlarına hitaben irad edilmişti. Geçen bir asra yakın zamana rağmen bugün maruz kalınan problemler, Said Nursi’nin işaret ettiği temel meselelerin hâlen cari olduğunun göstergesi. Bulunduğumuz coğrafyada adil ve kalıcı barışın tesis edilmesi ancak ortak irade ve kararlılığın ortaya çıkmasıyla mümkün olabilir. Dolayısıyla Hutbe-i Şamiye Sempozyumu’nun uluslararası nitelikte olması ayrıca önem arz ediyor. Sempozyuma Mısır, Irak, Cezayir, Azerbaycan gibi Müslüman ülkelerin yanı sıra ABD, İngiltere, Singapur ve Hindistan gibi ülkelerden de katılımın olması bekleniyor.
Sempozyumda “İnsan Toplulukları İçin Nursi’nin Sunduğu Reçeteler” başlığıyla tebliğ sunacak olan ABD’nin Georgetown Üniversitesi’nden Prof. Thomas Michel, Bediüzzaman’ın modern problemlere yaklaşımının hem Müslüman hem de gayrimüslim toplumlar için anlamlı olduğunu söylüyor. Michel, Bediüzzaman’ın özeleştiri yapabilen biri olmasının önemine işaret ederken “O Müslümanların yapıp ettiği her şeyi körü körüne savunmaz, başkaları her ne yaparsa yapsın Müslümanların her hâlükârda en doğruyu yaptıklarını iddia etmez.” diyor. Michel’e göre Bediüzzaman’daki bu hakkaniyetli yaklaşım ve özeleştiri çabası takdire şayan. Said Nursi’nin Müslüman toplumlardaki ümitsizlik, bencillik, yozlaşma gibi zaafların toplumsal düzeyde krizler olarak ortaya çıktığını ifade etmesi Thomas Michel’in üzerinde durduğu bir başka husus.
Said Nursi’nin toplumsal hastalıkların tedavisinde Kur’an rehberliğinde bir kişisel dönüşüme öncelik tanıyan yaklaşımı da Michel’in oldukça dikkatini çekmiş. Michel, bir gayrimüslim olarak Nursi’nin modern toplumların zaaflarına ilişkin analizlerini ve bu toplumsal hastalıkların tedavisine yönelik reçetelerini çok ufuk açıcı bulduğunu ifade ederken şöyle diyor: “Acizane kanaatime göre Said Nursi’nin bakış açısı şudur ki gerçek değişim sadece yapıları reforme etmekle ya da iktidarları değiştirmekle ortaya çıkmaz. Çünkü problemler liderler ya da hükümetlerden daha derinlere uzanmaktadır. Gerçek problemler insanın bencilliğinde, tembelliğinde ve ortak çalışma, başka insanları görüp gözetme ve diğergâmlıkta zaaf gösterilmesi, başarısız olunmasında aranmalıdır.”
Mısır El Ezher Üniversitesi’nden sempozyuma katılan Prof. Mühyiddin Afifi Ahmed ise Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’de bahsettiği “Şer’î Hürriyet” kavramına dikkat çekiyor. İtikadın zorlamayla oluşturulamayacağını, ilke ve kanaat hâlinde yerleşemeyeceğini ifade eden Afifi, baskı ve zorlama reddedilmedikçe insanın hürriyetinin tesis edilemeyeceğini vurguluyor. Bediüzzaman Said Nursi’nin Hutbe-i Şamiye’de, insanlığı yüce amaçlar doğrultusunda mücadele yollarına ulaştıran, istibdadın her çeşidini parçalayıp darmadağın eden, uyanıklık, yenileşme eğilimi, medeni hayat gibi duyularla donatılmış insanda bu duyuları harekete geçiren şer’î hürriyet kavramını açıkladığını söylüyor: “Çünkü şer’î hürriyyet; herhangi bir kalkınma girişimi için, insanın yeryüzünde halife olma gayesini gerçekleştirmek için, istibdadın bütün çeşitlerine karşı koymak için ve dahi İslam ümmetinin medeniyet rolünü gerçekleştirmek için en temel yoldur.”
“İslam Dünyası ve Küresel Barış” başlıklı sempozyumda makro politikalar, sistem tartışmaları yerine hürriyet, cehd, gayret, ümitvar olmak gibi tek tek fertleri ilgilendiren temaların öne çıkması Hutbe-i Şamiye’nin ruhuna uygun düşüyor. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi, bir asır önce insanlığa “toplumların kendilerinde olanı değiştirmedikçe haklarındaki hükmün değişmeyeceğine” yönelik zaman üstü hakikate işaret ederek sesleniyordu. Hutbe-i Şamiye Sempozyumu’nun bu sabit hakikatin fark edilmesine vesile olmasını, aynı zamanda İslam dünyası ve insanlığın saadeti için “ilmî bir dua” yerine geçmesini ümit ediyoruz.
Aksiyon