RİSALEHABER
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri 1927’de Barla’ya ilk geldiğinde ziyaretine iki öğretmen gelir. Hadisenin şahidi Sıddık Süleyman’ın yeğeni merhum Hüseyin Bülbül’dür. Hüseyin ağabey 2006’da Barla’da vefat etmiştir.
Bediüzzaman hazretleri, “bana çok hizmet eden Hüseyin” dediği merhum ağabeyimizden şöyle bahsediyor:
“Sabri’nin mektubu içinde, ben Barla’dayken bana çok hizmet eden ve çok defa hâtırıma gelen Sıddık Süleyman’ın hemşirezadesi Hüseyin’in mektubu beni çok sevindirdi. Hem onun hakkındaki merakımı izale eyledi. Maşaallah tam Sıddık Süleyman’ın mahiyetinde eski alâkadarlığını muhafaza ediyor.” (Emirdağ L. 224)
Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan, Hüseyin Bülbül’ü Barla’da çok defa ziyaret etmiş, hizmet hatıralarını kamera ile kaydetmiş, kitaplarında neşretmiştir. Bir bölümünü yazılı ve görüntülü olarak yayınlıyoruz.
JANDARMA ÜSTAD’I MUHACİR AHMET’E TESLİM EDİYOR
Sıddık Süleyman’ın hemşirezadesi Hüseyin Bülbül anlatıyor:
Bediüzzaman Barla’ya (1 Mart 1927) ilk geldiğinde Jandarmalar, bekçi, Üstad’ı alıp karakola gidiyorlar, evrakları veriyorlar. Karakolda “Hadi siz gidin, odada istirahat edin” diyor komutan Üstad’a. Burada (Barla) jandarma karakolu vardı. Komutan bazen astsubay, bazen onbaşı olurdu.
Bekçi Üstad’ı odaya (misafirhane) getiriyor, Muhacir Ahmet’e teslim ediyor. Orada bir gün kalıyor, iki gün kalıyor, rahat edemiyor. Çocukların ağladığını Üstad duyuyor, Üstadın okuduğu evrad evden duyuluyor.
Üstad: “Burada rahat edemeyeceğim ben, müstakil bir yer varsa…” diyor.
DÜNYANIN İLK DERSANE-İ NÛRİYESİ AÇILIYOR
Burası (Çınar ağacının altındaki Barla medresesi) o zaman virane… Herkes, çoluk-çocuk gelip gidiyordu buraya… Burayı beğeniyor Üstad. Tabi etrafında ev de yok. Temizlik yapıyorlar… (Marangoz) Mustafa Çavuş (Güvenç) komşulardan eski ağaçlardan topladı, onlarla Üstad’a şöyle bir somya yapıverdi. Üstad oraya taşındı.
MUALLİMLER BARLA DERSANESİNİN İLK ZİYARETÇİLERİ OLDU
O zaman muallimler (öğretmenler) namaz kılarlardı. Üstad’ın geldiği mahallede duyuldu gayri; “Hoca gelmiş, hoca gelmiş” diye… O zaman daha ezan Arapça, normal okunuyordu.
Muallimler, (Üstad’a) hoş geldin demek için Muhacir Ahmet’in evine gidiyorlar, bakıyorlar kapı kilitli. Bizim binanın üstünde Kur'an kursu vardı. Mustafa Kemal iktidara gelince kapattı burasını. Damda, toprakta çocuklar oyun oynarlardı, aşık oynarlardı orada. (Aşık: Küçükbaş hayvanların kemikleriyle oynanan bir oyundur. Ö.Özcan)
Çocuklar muallimleri görünce aşıkları bırakılıp kaçtılar.
Muallimler bizim bu tarafa geldiler: “Hüseyin, Muhacir Ahmet’in evinde hoca varmış, yok şimdi, nerde?” dediler. Dayım Sıdık Süleymanlar yeni yerde (Çınar ağacının altındaki Barla medresesi) temizlik yapıyorlar, belki ordadır” dedim. Ben o zaman 13 yaşındayım.
ALLAH ALLAH BİZİM MUALLİM OLDUĞUMUZU NERDEN BİLDİ?
Sonra geldik bu muallimlerle beraber, baktık, Üstad burada (temizlik yapılan evin önünde) dineliyor. Mustafa Çavuşlar, dayımlar bir arada çalışıyorlar.
Muallimler geldiler, selam verdiler “Aleykümselâm” dedi Üstad. Sonra “Siz muallim? Siz muallim?” dedi onlara, doğrudan... “Evet, biz muallimiz” dediler. Üstad fazla konuşmazdı. Biraz konuştular, Üstad elini göğsüne koydu, muallimler “Allahaısmarladık” dediler, ayrıldılar.
İki kişiydiler, biri Atabeyli, diğeri Ispartalı.
Kapıdan çıkarken dediler ki: “Allah Allah bizim muallim olduğumuza dair üzerimizde yazı mı var, nerden bildi, âlim bu adam, çok âlim” dediler. Onlar gittiler ben kaldım, gayrı burada (Barla medresesinde) temizlik filan yapıldı.
NOT: Kamera çekimleri Mehmet Turan ağabey tarafından yapılmıştır.