Mevlana ve Yunus Emre gibi Anadolu erenleri hakkında araştırma ve yazılarıyla tanınan Akademisyen Mustafa Özçelik, Türklerin Anadolu’ya girdiği tarihten günümüze kadar birçok manevî önder yetiştirdiğini söyledi. Özçelik, “Kutup yıldızı vardır. Bu yıldız hep kuzeyi gösterir. Böylece, karanlık bir gecede yol ve yön bulmak isteyenler bu yıldıza bakarak istikametlerini belirler. İşte Ahmet Yesevi geleneğinin yetiştirdiği Mevlânâ, Yunus Emre ve Anadolu erenleri de birer manevî yıldızdır.” dedi.
Eskişehir’de ‘Mevlânâ ve Yunus Emre’den günümüze Ruh ve Mana mimarlarımız’ konulu bir konferansa katılan Akademisyen Mustafa Özçelik, Selçuklu döneminden süre gelen erenlik anlayışının günümüzde de aynı canlılıkla devam ettirildiğini söyledi. Özçelik, Selçuklu döneminden itibaren başlayan ve Müslümanlığı tehdit eden tehlikelere karşı Anadolu Eren’lerinin büyük gayretleri olduğunu söyledi. Özçelik, “Avrupa’dan gelen Haçlı tehlikesi ve doğudan gelen Moğol tehlikesi, bir karanlık dönemin başlamasına neden olmuştur. Ancak 1071’den sonra Anadolu’ya gelen erenler, Haçlı ve Moğol karanlığının aydınlanmasına neden olmuştur. Bu erenler diyar diyar gezmeye başladılar ve insanlığı yeniden sevmeye yeniden bağlanmaya ve yeniden bir başkasını düşünmeye çağırdılar” dedi.
“BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ, MÜSLÜMANLARIN SESİ OLDU”
Osmanlı tarihinde de bunun örneklerinin görüldüğünü belirten Özçelik, Osmanlı sonrası da ortaya çıkan gönül erlerinin insanlığa doğru yolu göstermeye devam ettiğini kaydetti. Özçelik, “Askerî ve siyasî başarılarının yanında adaleti ve ahlâkıyla 600 yıl hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu, böylesi Anadolu erenlerinin, Anadolu gazilerinin, kadınlarının, esnaflarının fedakâr çalışmalarıyla kuruldu. Osman Gazi’nin arkasında Şeyh Edebali vardı. Fatih’in arkasında Akşemseddin vardı. Gün geldi devletlerin kaderi değişti. Ancak bu karanlığı aydınlatan gelenek devam etti. Mehmet Âkif, yakın dönemde Osmanlı’nın yıkılış sürecinde farklı tarzda böyle bir misyonu üstlendi. O da hayatını bir Yunus Emre gibi Mevlânâ gibi yaşadı. Camii vaazlarıyla, dergilerde yazdığı yazılarla Millî mücadelede en büyük desteği verenlerden oldu. Onun şiirleri cephedeki askerlere moral verdi” diye konuştu.
Özçelik, “Yine devir değişti ve karşıdan gelen en büyük saldırının iman üzerine olduğu görülmesi üzerine Bediüzzaman Said Nursî Müslümanların sesi oldu. Bütün külliyatı imanını kaybetmek üzere olan bir nesli bu türlü tehlikeden koruma adınadır. Çünkü imanımızı kaybettiğimiz zaman her şeyimiz bitmiş ve gitmiş demektir. Her mücadelenin bir bedeli var. Yalnızlaşmak, eleştirilmek, hakarete uğramak, işkence görmek. Ama onlar dâvâları uğruna bunları göze aldılar” dedi.
Cihan