Risale Haber-Haber Merkezi
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Medresetüzzehra projesinin ana gerekçeleri arasında, eğitim politikasının Kürtleri cehalete mahkum eden sonuçlarını izale etmek olduğun söyledi.
Star'daki Açık Görüş sayfasında anadil konusunu değerlendiren Yıldız, Osmanlı Kürtlerinin hemen tamamına yakınının köylü olduğunu ve kırsal kesimlerde yaşadığını söyledi. Bugün Kürt milliyetçiliğinin önemli merkezlerinden biri olan Diyarbakır'da, kültür hayatının önemli ölçüde Türkçe üzerinden yürüdüğünü, şehir nüfusunun çoğunluğunun henüz Kürt olmadığını ifade eden Yıldız, "Genç Osmanlıları, özellikle de Namık Kemal'i, İslam Birliği anlayışı açısından selefi olarak zikreden Bediuzzaman'ın Kürtçe konusunda onun gibi düşünmediğini görüyoruz" dedi.
Bediüzzaman Hazretlerinin Sultan Abdülhamit'le görüşmesinin engellendiğine dikkat çeken Yıldız, Medresetüzzehra'nın bugünkü sıkıntıların ortaya çıkmasını engelleyeceğini söyledi. Yıldız, yazısını şöyle sürdürdü:
"Bediüzzaman'ın Sultan Abdulhamid'e sunmak istediği, ancak Sultanın kendisine gelen istihbari bilgiler ışığında görüşmeyi tercih etmediği için, sunamadığı Medresetüzzehra projesinin ana gerekçeleri arasında, bu eğitim politikasının Kürtleri cehalete mahkum eden sonuçlarını izale etmek de bulunmaktaydı.
"Bediüzzaman'a göre, Türkçe'nin ibtidailerde zorunlu eğitim dili olarak kullanılması, anadili Türkçe olmayan ve Türkçe bilmeyen Kürtlerin bu eğitim kurumlarından yararlanamamasına yol açmıştır. Bu durum, muhtemelen Kürtlerin önemli bir kesiminin, Osmanlıcılığın yeşil karpuzunun içinde taşıdığı Türkçü kırmızılık yüzünden, Kürt milliyetçiliği ile tanışmasını kolaylaştıracak objektif bir zemin ihzar etmiştir.
"Medresetüzzehra projesi, bu yüzden maarifi, yeni bilimleri, Kürtlerin menusu olan medrese kapısından Kürdistan'a sokmayı amaçlamaktaydı. Kürtlere mekteplerde ana dilde eğitim imkanının sağlanmaması, Cumhuriyetin "dilde, kültürde, ülküde birlik" şiarıyla etno-kültürel türdeşliği dayatması, Kürt milliyetçiliğinin zaman içinde seküler bir liderlik edinmesini ve 12 Eylül sonrası şiddet politikalarıyla da iyice kitleselleşmesi ve Kürt meselesi üzerinden siyasallaşması sonucunu doğurmuştur. PKK-BDP çizgisinde siyasallaşan kesimler açısından, Kürt meselesi bütün bileşenleriyle bir "nema" kaynağına dönüşmüştür.
PKK şiddetini etik açıdan son tahlilde nötralize etmenin yolu Kürt meselesini çözmektir. Kürtleri azınlık olarak tanımayan ve Türkiye Cumhuriyetinin kumcu unsurlarından biri olarak gören Miti Mücadele felsefesine bugün şiddetle ihtiyacımız var. Sonrası karanlık bir kabustu. Deja vu istemiyoruz.