Said Nursi'nin sessiz direnişi...

Oral ÇALIŞLAR

Gençliğimizin ve çocukluğumuzun en korkutucu ‘karakter’lerinin başında ‘Nurcular’ geliyordu. Gün geçmezdi ki gazetelerde Nurculara ilişkin bir haber çıkmasın. 27 Mayıs askeri müdahalesi öncesinde, Başbakan Adnan Menderes’in Said Nursi’nin elini öptüğü iddiası, CHP’nin suçlamalarının başındaydı.

Said Nursi’nin yaşamını konu alan, onu bir anlamda yasak raflarından çıkarıp meşru zemine taşıyan ‘Hür Adam’ filmi, tarihin okutulmayan, öğretilmeyen, gösterilmeyen bir boyutunu ortaya koyuyor.

Said Nursi’nin sürgün edildiği Isparta’nın Barla kasabasında, inançları doğrultusunda bir çevre yaratış hikayesini izlerken, ‘Nurculuk’ diye anılan ‘akım’ın ilk gelişim günlerine ve uğradığı baskılara tanık oluyoruz.

Said Nursi, (Şeyh Said’i desteklemediğini ilan ettiği halde) Şeyh Said isyanı gerekçe gösterilerek, kuş uçmaz kervan geçmez bir yere sürgün ediliyor.

Nurcular, ‘tek devlet’, ‘tek millet’, ‘tek bayrak’ diye kurulan yeni sistemin hedeflerinden biri oluyor. Bu ‘tek’lere ‘tek din’, ‘tek mezhep’ de başından beri dahil. O din ve mezhebin ne olduğuna egemen otoriter sistem karar veriyor.

Sivil tarih yazımı

‘Sivil tarih yazımı’nda ilerliyoruz. Hrant ve Agos’la birlikte Ermenilerin, gayrimüslimlerin yaşadıklarını resmi tarihin dışında öğrenmeye ve tartışmaya b. Aleviler; Dersim’i, Koçgiri’yi gündeme getirerek yeni bir hesaplaşmayı günümüze taşıdı. Dindarlar, İskilipli Atıf Hoca’nın nasıl idam edildiği gibi bir çok tartışmayı önümüze koydu. Resmi tarih (Bu tarihte 29 Kürt İsyanının neden gerçekleştiğini göremezsiniz. Dersim’de binlerce Alevi’nin katledilmesini bir ‘uygarlaştırma’ projesi olarak okursunuz) artık toplumun hemen hemen hiçbir kesimini tatmin etmiyor.
Bu süreçte, Said Nursi sembolik ve kilit figürlerden biri. Onun derdi ve meselesinin ne olduğu konusunda toplumu bilgilendirmek için yoğun çabalar gösteren bir çevrenin varlığına rağmen, hala alınması gereken çok yol var.

Bu yolun önemli bir yapıtaşı olan ‘Hür Adam’, üç saate yaklaşan süresine ve Said Nursi’nin uzun konuşmalarıyla yer yer ağırlaşmasına rağmen, kendini izleten bir film. Örneğin Said Nursi’yi canlandıran Mürşid Ağa Bağ çok başarılı.

Çok tartışılan ‘Atatürk’le buluşma sahnesi’, aslında o kadar da öne çıkmıyor. Sonuçta Mustafa Kemal’in onu Ankara’ya davet ettiğini ve desteğini istediğini biliyoruz. Ancak, Said Nursi’nin yeni devletin dinle olan ilişkisi konusundaki endişeleri nedeniyle işbirliğine yanaşmadığı görülüyor. Buluşma da bu anı resmediyor.

Filmde Said Nursi’nin ilk iki dönemi, yani ‘Eski Said’ ve ‘Yeni Said’ dönemleri ele alınıyor. “Üçüncü Said” dönemi (Yani DP’nin iktidara geldiği ve baskıların bir anlamda kalktığı dönem) yok. Tabii, 27 Mayıs’ın ardından mezarının yok edilme sürecini ve sonraki baskı dönemini de görmüyoruz.

Filmi geriye sarmak mümkün değil

Bu ülkede, insanlar,yıllarca acılarını içlerine atarak ve yalanları dinleyerek, güvensizlik duygusuyla yaşadı. Bu ülkenin yakın tarihinin net ve objektif bir görüntüsüne ulaşmak pek mümkün değil.Yakın tarihimizin geniş kesimlerin üzerinde birleşebileceği, gerçekleri tüm açıklığıyla ortaya koyan, objektif sayılabilecek bir haritasına olan ihtiyaç artıyor. Bunu oluşturamadığımız sürece, tarihimizle ve kimliğimizle barışamayacağız.

Her yeni arayış içinde yanlışları, eksikleri, haksızlıkları da taşıyabilir. Ancak gerçeklere ulaşmanın yolu yeni arayışlardan geçiyor.

Filmin sonunda Said Nursi çektiği acıları ifade ederken özetle şunları söylüyor: “Araştırdım bize bu zulmü yapanlar Türk değil. Türkler, böyle acımasızlık yapan bir millet değildir.”
Bir Kürt din alimi olan Said Nursi’nin böyle hoşgörülü bir tutum almasını, onun affediciliğine bağlamayı tercih ediyorum.

Radikal
 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.