Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 3. Olağan Büyük Kongresi'nde, “Bitlisli Said Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır” tarzındaki ifadeleri çok yerinde ve takdîre şâyan bir ifade olmakla birlikte, eksik ve içi doldurulması gereken bir ifade olduğunu düşünüyorum.
Bu vesile ile kendisine tebriklerimizi iletirken, verilen bu mesajla alakalı olarak görüş ve düşüncelerimizi de ifade etmek durumundayız.
Evvela, Türkiye kamuoyuna hitap ettiği için, Bediüzzaman Said Nursî’yi (r.a) bazı isimlerle birlikte aynı karede anmış olması, mecburiyetten doğmuş olsa bile, bundan sonraki süreçte, bu mübarek isim üzerinde durup düşünme gereği duymasını tavsiye ederiz.
Zira sözü edilen O Zât-ı mübareki sadece Türkiye kamu oyu değil, bütün dünya ve İslâm âlemi tanımakta, takdir etmekte, fikir ve düşüncelerinin takipçisi bulunmaktadır.
O, sâdece Bitlis’li değil, bir dünya barış elçisi olarak algılanmalı, te’sîr ve nüfûz sâhasının nerelere uzandığı hususu etraflıca tetkîk edilmelidir.
O evrensel mesajın ve Cihanşumûl bir verâset-i mâneviyenin mümessili ve dellâlı olması hasebiyle, sadece Said Nursî’siz bir Türkiye değil, aynı zamanda Said Nursî’siz bir dünya mânevî açıdan eksik ve noksan kalması haysiyetiyle, Türkiye sınırlarının çok ötesinde okyanuslar ve dünya milletleri çapında ve değerinde cihanpâha bir değere ve kıymete hâiz bir mütefekkir, müceddid, Türkiye topraklarında ender yetişen bir İslâm âlimi olduğunun şuûr ve idrakiyle daha bir özen ve ihtimamla yâd edilmesi gereken müstesnâ bir şahsiyettir.
Bugün millet ve ümmet bütünlüğünün tahakkuku, barış ve huzurun temini, terör ve anarşinin bertaraf edilmesi adına sarf edilen çaba, harcanan emek ve ortaya konmaya çalışılan proje ve tekliflerde, neticeye varmak için düşünülen tedbir ve çarelerde en büyük söz hakkı Bediüzzaman’a aittir.
Zîra O, bölgenin gerçeklerini dünya gerçekleriyle bütünleştirip, yaratılış kanunları istikametinde, insan fıtratına en uygun metod ve çareleri bundan tam yüz sen önce göstermiş olmanın ve öncelikle bu çare ve çözüm tekliflerini Devletin en üst kademelerine taşıyarak, İslâm’ın bin yıl bayraktarlığını îfa etmiş olan Necip millet adına ve Kur’ân hesabına vazifesini yapmış olmanın gurur ve onurunu yaşamaya hakkı olduğu tarîhen sabittir.
Büyük kafalar büyük bir gaflet içerisinde bulunmamış olsalardı, bu gün yaşanan elim hâdiselerle karşılaşmamış olacaktık milletçe…Onca maddî ve mânevî enerjimiz hebâ olmayacak, en güçlü ve müreffeh ülkeler arasında yerimizi almış alacaktık.
Halihazırda tartışılan konuda en çok fikrî ve ilmî kaynağı ortaya koyan Said Nursîdir.
Sekseni aşkın bir ömrün, bütün ezâ ve cefâlara rağmen evliya yurdu olan bu vatanın maddî ve mânevî inşasına hasredilmiş olmasıyla birlikte milletinin kardeşliği ve birliği adına devletine küsmeden haklarını helal ederek büyük bir feragat ve fedakârlık ortaya koymuş olmasıyla da âhir asrın örnek bir şahsiyetidir.
O’nun Kur’ân ve Sünnetten alarak bütün bir cihana îlân ve ispat ettiği hakikatlar, değil sâdece bizim müzmin dertlerimize, bütün dünyanın ve dünya milletlerinin içinde bulunduğu ızdırap, acı ve feryatlara çâre olacak, vahşet ve dehşetlere, zulüm ve isyanlara son verecek, huzur ve saâdeti temin edecek, dünya barışını ve sulh-u umîyi gerçekleştirecek müessir reçeteler ve kesin çözümler öngören engin ve kalıcı fikirlerdir.
Evet, dünya ve hasseten Türkiye, içinde bulunduğu şu müz’iç vaziyetten kurtulmak istiyorsa, (ki, bütün engellemelere ve manipülasyonlara rağmen mevcut hükûmetin samîmâne çabaları ve gayreti bunu göstermektedir) Said Nursî’nin fikirlerine en çok ihtiyaç duyulan bir zaman diliminin yaşandığı bilinci ve duyarlılığı içerisinde bulunmalıdır.
Bu milletin ve devletin Said Nursî’ye vefâ borcu vardır. Irkçılık illetine karşı en büyük mücadeleyi verdiği hususu, altı bin sayfayı aşan muhteşem külliyatıyla ve kendisine reva görülen haksızlıklarla dolu ızdıraplı hayatıyla ortadadır.
Milletin ekseriyetle O’nu anladığını düşünüyorum. Sıra Devlette!..Salonda en çok alkışı almış olması, milletin gönlünde mâkes bulduğunun güzel bir nişânesidir.
Ve bu şansı/fırsatı çok iyi değerlendirmelidir.
Onun içindir ki;
Sayın Başbakanın Ankara ASKİ spor salonundan verdiği bu mesajın tüm kurum ve birimler tarafından yerinde ve doğru okunup gereğinin buna göre yapılması, millet ve memleket menfaatinedir.
Bütün dünya; üniversiteleri, ilim çevreleri, tartışma platformları, rektörleri, gençlik cemiyetleri ve sempozyumlarıyla O’nun muhabbet dilini konuşurken, içinde doğup büyüdüğü bu aziz toprakların ve şühedâ vatanının O’na bîgâne kalması elbetteki düşünülemez ve düşünülmemelidir.
Bir başlangıç olması dileğiyle ve gelecek mutlu günlerin müjdesi adına teşekkürler Sayın Başbakan…