İbrahim Mert'in haberi:
Risale Haber-Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Norşin sözü üzerine yorumların bir çoğu Bediüzzaman Said Nursi etrafında cereyan etti. Bazı yorumlar objektif bir şekilde yapılırken milliyetçi Yeni Çağ Gazetesi Bediüzzaman hakkında defalarca yalanlanan bir iddiayı tekrar yayınladı.
Bediüzzaman'ın Norşin ile ilgili hayatını Necmeddin Şahiner'in "Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi" adlı kitabından alıntılayan Yeni Çağ, kitap dışındaki yorumunda tek parti döneminden kalma klasik bir suçlamayı tekrarladı.
Kendisini eserlerinde "dindar bir cumhuriyetçi" olarak niteleyen Bediüzzaman'ın "cumhuriyet karşıtı" olduğu iftirasını atan gazete söz konusu suçlamalara karşın defalarca beraat ettiğini ise görmezlikten geldi.
BEDİÜZZAMAN: DİNDAR BİR CUMHURİYETÇİYİM
Bediüzzaman Said Nursi'nin "Tarihçe-i Hayat" adlı eserinde ilgili bölüm:
...Türbeye kapandığı vakit, küçük biraderi Mehmed yemeğini getiriyordu. Yemek içindeki taneleri, kubbenin etrafında bulunan karıncalara vererek, kendisi ekmeğini yemeğin suyuna batırarak kanaat ediyordu.
"Neden dolayı taneleri karıncalara veriyorsun?" denildiğinde, "Bunlarda hayat-ı içtimaiyeye malikiyet ve fevkalade vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, cuınhuriyetperverliklerine mükafaten kendilerine muavenet etmek istiyorum" cevabında bulunmuştur.
1935'te Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde "Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?" sualine cevaben, "Eskişehir Mahkeme Reisinden başka, daha sizler dünyaya gelmeden, benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki Tarihçe-i Hayatım ispat eder" diyerek yukarıda zikredilen "karınca hadisesini" anlatır ve şöyle der:
"Hulefa-i Raşidîn, herbiri, hem halîfe, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber, Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat, manasız isim ve resim değil, belki hakîkat-i adaleti ve hürriyet-i şer'iyeyi taşıyan, mâna-i dindar cumhuriyetin reisteri idiler."
İşte Yeni Çağ gazetesinin haberi:
Yunus Yalçın'ın haberi:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, adını Kürtçe telaffuz ederek açılım başlattığı Nurşin, cumhuriyet rejimine karşı mücadelesiyle bilinen Said-i Nursi’nin ilk medrese eğitimini aldığı yer çıktı
Bitlis’in düşman işgalinden kurtuluşunun 93. yıl törenlerine katılmak üzere Muş Havaalanı’ndan kara yoluyla Bitlis’e giden Abdullah Gül, Güroymak ilçesinden geçerken konvoyu durdurarak, aracından indi. Vatandaşlarla sohbet eden Gül, törenler sırasında yaptığı konuşmada, Güroymak’tan eski adı “Norşin” (Doğrusu Nurşin- Yeniçağ) olarak bahsetti. Gül’ün yaptığı bu vurgu dikkatlerin ilçeye çevrilmesine neden oldu. Güroymak’ın, Nurşin adıyla anıldığı yıllarda Said Nursi’nin ilk medrese eğitimin aldığı yerleşim bölgesi olduğu ortaya çıktı.
Nitekim, Necmeddin Şahiner’in kaleme aldığı “Bilinmeyen taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi” adlı kitapta Nurşin ve Said Nursi bağlantısı şöyle anlatılıyor:
Medreseye gitti
“Bediüzzaman Said, Nursi, Bitlis vilayetinin Hizan kazasına bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğmuştur. Said’in çocukluk yılları Nurs’ta anne ve babasının yanında geçmiştir. Ağabeyi Molla Abdullah’tan aldığı haftalık dersi kafi görmeyen zeki Said, Pirmis köyüne, oradan da Hizan Şeyhi’nin yaylasına gitti. Küçük Said, Hizan Şeyhi Seyyid Nur Mehmed Efendinin yaylasında bir müddet kaldıktan sonra, Molla Abdullah ile beraber Nurşin köyüne geldi. Tağ Medresesi sahibi Abdurrahman-ı Taği, Nurslu talebelere çok yakın alaka gösterirdi. Kış geceleri kalkar, küçük talebelerinin üşümemeleri için üzerlerini örterdi. Ayrıca medresenin ileri gelen büyük talebelerine: ” Bu Nurslu talebelere iyi bakın, bunlardan biri din-i mübin-i İslamı ihya edecek. Fakat hangisidir, ben de bilmiyorum “ derdi.
”O kışı anne ve babasını yanında geçiren Said, Arvas nahiyesine gitti. Buradan da Bitlis’te Şeyh Emin Efendinin medresesine gitti. Bundan sonra Said Müküs’e (Bahçesaray) bağlı Mir Hasan Veli Medresesine gitti. Sonra Van’ın Gevaş(Vatsan) ilçesine gitti. Bir ay kaldıktan sonra, Molla Mehmed isimli bir zatla Erzurum’a bağlı Bayezit kasabasına geçti. İşte Said’in hakiki tahsili burada başladı.
Sürgün edildi
Cumhuriyete ve çağdaş rejime karşı olduğu, siyasi amaçlı dernek kurduğu ve benzeri iddialar ile sırasıyla önce Isparta yakınlarında Barla adında bir nahiyeye sürüldü, ardından Eskişehir, Kastamonu, Denizli ve Emirdağ’a sürüldü. Risale-i Nur Külliyatı adı altında topladığı eserleri kaleme aldı. 23 Mart 1960 yılında Şanlıurfa’da vefat etti.