RİSALEHABER
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri niçin ömrü boyunca harama bakmamıştır? Bediüzzaman Hazretleri bu durumu nasıl açıklamıştır?
Büyük insanlar Kur'an'ın ifadesiyle müttakiler günahtan, haramdan yılandan akrebden çekindikleri gibi çekinmişler, sakınmışlar. Onlar büyük günahlar gibi küçük bildiğimiz haramlardan hatta mekruhlardan da sakınmışlar. Bu onların hem takvalarından hem de bulundukları yüksek makamın da gereğidir. Üstadımız iki şeyle tanışmadığını söyler. Biri korku, diğeri de unutkanlıktır. Bu gibi yüce değerler ve karakterler ise sonsuz bir iman ve tam tevekkül ve teslimiyetle olur. Bu da farzları, nafileleri, adabları hakkıyla yerine getirmek ve haramlardan, şüpheli şeylerden titizlikle sakınmakla olur. Onun için Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hayatı boyunca harama bakmamış. Harama bakmak hem günahtır hem de unutkanlık yapar.
İLMİN İZZETİNİ MUHAFAZA
Hatıralara gelince:
''Tarih-i hayatımı bilenlere malûmdur. Ellibeş sene evvel, ben yirmi yaşlarında iken, Bitlis'de, merhum vali Ömer Paşa hanesinde iki sene onun ısrarıyle ve ilme ziyade hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı. Üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri iki sene beraber bir hanede kaldığımız halde, birbirinden tefrik edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hattâ bir âlim misafirim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden farketti, tanıdı. Herkes bendeki hale hayret ederek bana sordular: "Neden bakmıyorsun?" Derdim: "İlmin izzetini muhafaza etmek beni baktırmıyor."
Hem kırk sene evvel İstanbul'da, Kâğıdhane şenliğinin yevm-i mahsusunda, Köprüden tâ Kâğıdhane'ye kadar, Haliç'in iki tarafında binler açık saçık Rum ve Ermeni ve İstanbul'lu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhum meb'us Molla Seyyid Tâha ve meb'us Hacı İlyas ile beraber bir kayığa bindik. O kadınların yanlarından geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki, Molla Tâha ve Hacı İlyas beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassut ettiklerini bir saat seyahat sonunda itiraf edip, dediler: "Senin bu haline hayret ettik. Hiç bakmadın!" Dedim: "Lüzumsuz, geçici, günahlı zevklerin âkıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum."
Hem, bütün tarih-i hayatımda hediyeleri kabul etmek ve minnet altına girip, halkın sadaka ve ihsanlarını almaktan çekindiğimi, benimle arkadaşlık edenler bilirler. Nurların ve hizmet-i îmaniye ve Kur'aniyenin şerefini ve selâmetini himaye etmek için, dünyanın maddî ve içtimaî ve siyasî bütün ezvâkını ve merakını terkettiğim ve idam gibi ehl-i garazın bütün tehditlerine beş para ehemmiyet vermediğim, yirmi sene işkenceli esaretimdeki iki dehşetli hapislerimde ve mahkemelerimde kat'î göründü.'' (Tarihçe-i Hayat)
HARAM NAZAR NİSYAN VERİR
"İkinci Adam ve Mes'elesi Risale-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: "Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım?"
Ben de dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünki rivayet var. İmam-ı Şafiî'nin (R.A.) dediği gibi: Haram nazar, nisyan verir.
Evet ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda sû'-i istimalât ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına za'f gelir.
Evet bu asırda açık-saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o sû'-i nazardan sû'-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeğe başlıyor. Herkes cüz'î, küllî o şekvadadır. İşte bu umumî hastalığın tezayüdüyle, hadîs-i şerifin verdiği müdhiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki: "Âhirzamanda, hâfızların göğsünden Kur'an nez'ediliyor, çıkıyor, unutuluyor." Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur'an'a bu sû'-i nazarla bazılarda sed çekilecek; o hadîsin tevilini gösterecek. لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ" (Kastamonu Lahikası)
RisaleOnline