Akit yazarı Hasan Karakaya, Medyada Said Nursi'nin hayatını anlatan Hür Adam filmine ilgiyi kırmaya çalışanlar olduğunu söyledi.
İşte Hasan Karakaya'nın yazısı
Eskiler, “bükemediğin bileği öpeceksin” derlerdi...
Öyle ya; “yiğit” ve “mert” adama yakışan budur... Ya “bilek güreşi”ne kalkışmayacaksın, ya da “yenilgi”yi kabul edip, o bileği öpeceksin!.. Ama, dedim ya, bu “mert” adamın yapacağı bir iştir!..
Ne var ki;
Köroğlu’nun dediği gibi; “tüfek icad olunup, mertlik bozulduğundan bu yana”dır ki; mertliğin yerini “kalleşlik” ve dahi “kahpelik” aldı!..
Eskiden, bükemediği “bilek” ve “el”i öpenler; günümüz dünyasında “bel”den aşağı vuruyor... Malûm, buna “bel altı vuruş” diyorlar!..
Bunun adını da, “Psikolojik Harp Taktiği” koymuşlar, iyi mi?..
Nedir o taktik?..
Rakibin güçlü ve onu deviremiyorsan, “yumuşak karnına” vuracaksın!..
Yıkamıyorsan, çelme atacaksın!
Engelleyemiyorsan, saptıracaksın!
Cevap veremiyorsan, çarpıtacaksın!
Mesele ciddi ise, sulandıracaksın!
Bunun gibi nice taktik!..
SAİD NURSİ VE ATATÜRK!
“Aktüel üç örnek” verelim.
Meselâ, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin mücadele hayatını anlatan Hür Adam filminin yoğun ilgi göreceği mi anlaşıldı?.. Peki, bu “ilgiyi kırmak” için ne yapmak lâzım?..
Bediüzzaman, filmin bir sahnesinde Mustafa Kemal ile “Namaz” konusunu mu tartışıyor?...
Önce diyeceksin ki;
“Yok böyle bir olay... Mustafa Kemal gibi güçlü bir adam, böyle bir imkânı verir mi Said Nursi’ye?.. Anında cezalandırırdı!.. Filme bu sahneyi koyanlar, bunun belgesini göstermelidir!”
“Belge”ler ortaya konulunca, bakarlar ki pabuç pahalı, hemen “çarpıtma taktiği”ni sokarlar devreye:
“Said Nursi, Mustafa Kemal’e karşı filan değildi... Hatta Atatürk’e yazdığı 23 Kasım 1922 tarihli mektupta; ona İslâm Âlemi’nin kahramanı diye hitap etmiş, Atatürk’e dualar etmiştir!”
Doğrudur, böyle bir “mektup” vardır, “övgüler” de doğrudur ama “Atatürk’e yapılan uyarılar” ve “tebliğ” çabaları örtbas edilir.
Çünkü Said Nursi, o mektubunda Atatürk’e hitaben der ki;
¥ “Müslümanlar, İslâmiyet adına sizi severler... Siz de İslâmi yaşantınızla ahiretinizi güçlendirin ve İslâmiyet’e bağlılığınızı ortaya koyun!”
¥ “Nimet, eğer şükür görmez ise gider!.. Madem Allah’ın yardımıyla Kur’an-ı Kerim’i düşman saldırılarından kurtardınız; o halde Kur’an’ın kesin emri olan namaz gibi farzları yerine getirmeniz gerekir.”
¥ “İslâm âlemi içinde önemli ve devrim niteliğinde bir iş yapmak, ancak İslâmiyet’in kurallarına teslimiyetle mümkün olabilir!.. Aksi olamaz ve olmamıştır!”
¥ “Avrupa medeniyeti yırtılmaya yüz tuttuğu bir anda (...) Napolyon’a değil, belki Selahaddin-i Eyyubi gibi İslâm kahramanlarına tabi olmanız gerekir.”
¥ “Mecburi göreviniz, İslâmiyet’in gerekliliklerini yaşatmak ve korumaktır. (...) Duacınız Said-i Kürdi.”
Söyleyin Allah aşkına;
Bu “mektup”ta, “filmdeki sahne”yi yalanlayan ne vardır?.. Tam aksine; bu mektup, “filmin iddiası”nı daha da güçlendirmiş ve hatta belgelendirmiştir!..
Ama, dedim ya;
İllâ “çarpıtacak”lar!..
Ki, “film” ile birlikte Said Nursi Hazretleri’ne gösterilen ilgi zayıflasın!..
Haberi öyle sunuyorlar ki;
Said Nursi Hazretleri, neredeyse “Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu üyesi” gibi!.. Bir tek; “En büyük Atatürkçü, Said Nursi!” demedikleri kalmış!..
“Psikolojik Savaş” işte böyle bir şeydir... Eğer “iddiaları çürütemiyor” isen, olayı “olduğundan farklı” gösterecek veya “nasıl görülmesini istiyorsan” öyle göstereceksin!..
Akit