Risale Haber-Haber Merkezi
Başbakan Başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin İslam dünyasının birliğine dair sözlerini köşesine taşıdı. Yeni Şafak'taki Yasin Doğan imzalı yazısda İslam dünyasının bölünmüşlüğüne dikkat çeken Akdoğan, "Bugün İslam dünyasının en çok ihtiyaç duyduğu şeylerin başında maddi-manevi bağları güçlendirmek geliyor" dedi.
Bediüzzaman Hazretlerinin İslam birliği ile ilgili sözlerini yorumlayan Akdoğan, yazısını şöyle sürdürdü:
Said Nursi'ye 'İslam alemindeki ihtilafı gidermenin çaresi nedir' diye sorduklarında şu cevabı verir: 'Müttefekun-aleyh olan makasıd-ı aliyeye nazar etmektir (üzerinde anlaşılan yüksek maksatları öne çıkarmaktır). Çünkü Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir, Kur'anımız bir. Zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik. Zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telakki veya tarik-i tefehhümdeki tefavüt, bu ittihad ve vahdeti sarsamaz, racih de gelemez (Dinin kesin emirlerinin dışındaki konulardaki veya anlayış biçimlerindeki farklılık, bu birliği ve birleşmeyi sarsamaz, üstün de gelemez). Gaye-i hayalden tenasi veya nisyan olmakla, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler. İşte gaye-i hayal, maksad-ı ali bütün vuzuhuyla meydana atılmıştır (Asıl hedefler unutulursa, zihinler benlik'e döner ve etrafında gezer, işte asıl gaye ve yüce amaçlar bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır).'
Bu sözlerden anlaşılan şudur: Herkes kendi işini yaparsa ve asli işine odaklanırsa bir güç birliği ortaya çıkabilir. Ancak herkes başkasıyla uğraşırsa veya asıl maksadı unutup meseleleri kişiselleştirmeye başlarsa o zaman birlik bozulur, hepbirlikte sukut yaşanır.
'Madem gaye ve maksad haktır, delil ve velilelerdeki fesad, böyle inşikak-ı kuluba (kalp birliğinin bozulmasına) sebebiyet vermemeli'...
Adalet, toplumlar için de bireyler içinde temel mikyastır. Her türlü ilişkinin temelini adalet, hakkaniyet, insaf ve merhamet oluşturmalıdır. Toplumsal kesimler birbirini yukarıya çeken bir rekabet halinde olursa ancak topyekün yücelme olur.
Üstad hazretleri ihtilaf sebeplerini sayarken cerbeze üzerinde de durur, 'fikr-i tenkid ve bedbinliğe (karamsarlığa) istinad eden (dayanan) cerbeze daima zalimdir' der. Yalnız kusurları görmek cerbezedir. Birliğin gereği hüs-ü zannı esas almak ve daha iyiye ulaşabilmek için pozitif düşünmektir.
Kara gözlükle dünyaya bakmaya alışanlar herşeyi karanlık görmeye başlarlar. Oysa 'güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır'...
Hakikati ortaya çıkarmak veya birbirimizi dostane uyarmak için yapılan eleştiri terakki ve tekamül için büyük önem taşır. İnsaf ve hakkaniyet ölçülerini kaybeden eleştiri ise yıkıcı ve tahrip edici olur. Bediüzzaman'ın dediği gibi, 'En müdhiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden (dayanan) tenkiddir. Tenkidi eğer insaf işletirse hakikati rendeçler (düzeltir). Eğer gurur istihdam etse tahrip eder, parçalar'.
Karşılıklı laf yarışına girmek, lüzumsuz polemikler yapmak, her sözü nefsine değil de karşısındakine söylemek, abartı ve mübalağaya kaçmak, çekişmek ve çekiştirmek bizi biz yapan değerlere de, kardeşlik mantığına da terstir. Ferd düzeyindeki marazların gruplar ve topluluklar düzeyinde sıkıntılar üretmemesinin yolu, kişiselleştirilen meseleleri körüklemek değil soğutmak olmalıdır.
Rabbim bizi kardeşliği ve ittihadı yüceltenlerden eylesin...