Said Nursi'yi bitirmek isteyen 'Kağıt'lar

Sinan Çetin'in son eseri olan vizyondaki "Kağıt" filmi üzerine bir değerlendirme...

 

Cemil Yüzer'in yazısı

“Her yasak kendi isyancısını doğurur” sloganı üzerine kurgulanmış bir yapım Sinan Çetin’in Kağıt filmi. Filmde bir yönetmen adayının saçma sapan kanunlar yüzünden kendisinin ve sevdiklerinin yok olan hayatları ironik ve dramatik bir şekilde anlatılıyor. Genç yönetmen Emrah, çektiği filme “yasal” bir izin kağıdı alabilmek için defalarca İstanbul-Ankara arasında tren seferleri yapıyor fakat soğuk ve kuralcı devlet memuru Müzeyyen Hanım, kraldan çok kralcı tavrıyla o imzayı bir türlü atmıyor ve Emrah’la ailesinin hayatlarının altüst olmasına neden oluyor.

Film temelde resmi ideoloji Kemalizm eleştirisi üzerine kurulmuş ve baştan sona odaklandığı birçok öğede bunu vurguluyor. Filmin adını aldığı “Kağıt” bizzat devleti ifade ediyor. Devletin kurallarına sımsıkı bağlı olan Müzeyyen Hanım, kağıdın kutsallığını, gerektiğinde her insanı ölüme sürükleyecek bir güç olgusuna sahip diye anlatıyor. Aslında insanlara hizmet etmekten başka bir varlık nedeni olmayan devletin, insanı nasıl bir köle gibi gördüğünü çok iyi karikatürize ediyor. “Hangi kağıt insan hayatından daha değerli olabilir?” sorusu, devleti temsil eden objeler tarafından devletin ve resmi kağıtların her daim insan hayatından üstün olduğu şeklinde cevaplanıyor.

Yine filmde resmi ideolojinin on yıllardır zulmettiği dindarlar ve Kürtler için, “Devlet kimin başına neyi takıp takmayacağına, insanların hangi dilde konuşup konuşmayacağına ne hakla karışır” repliğiyle ayna oluyor.

Filmi izleyenlerin aklına, zamanlamasının yanlış olduğu, neden çok daha önce çekilmediği gelebilir. Sonuçta filmin geçtiği tarihler, ağırlıklı olarak 80 öncesi ve filmin sonuna doğru 80’lerin sonu. Bugünse e-devlet projesinin hız kazandığı, internet üzerinden milyonlarca insanın hizmet gördüğü, insan haklarının sürekli ve hızlıca geliştiği ve resmi işlerinin kısmen de olsa kısaldığı bir dönemdeyiz. Böyle bir film acaba çok mu geç kaldı? Hayır, tam tersi, 20 yıl önce böyle bir filmin çekilmesi, olayın “ironik” yönünü bize gösteremeyecek kadar bürokrasinin içine battığımız bir dönemdi. Ama bugün sistemdeki ve bürokrasideki gevşeme ve rahatlamaların yaşanmasıyla, devletin önündeki kutsallık sisinin aralanmasıyla insan hayatının önemini ve devletin varlığını sorguladığımız bir süreçteyiz. Bu bakımdan filmin tam zamanında çekildiğini düşünüyorum. Filmin hikayesinin anlatıldığı zamanları anlayabilmek için de hala yürürlükte olan çok fazla uygulama var. Çünkü her ne kadar otoriter yapı biraz daha zayıflasa da devletin “kağıt”lara olan sevdası hala bitmedi, kolay kolay bitecek gibi görünmüyor. Türkiye Cumhuriyetinde, hayatta olduğumuzun ispatı, hastanede sağlık, adliyede sabıka kağıdı. Muhtarda ikametgâh, askerde terhis kağıdı. Evde evlilik, okulda diploma, yurtdışında pasaport, arabada ruhsat, otobüste paso, sayısız yerde de dilekçe kağıdı.

Kısacası, filmi zulme uğrayan, bürokratik dayatmalar yüzünden hakkı gaspedilen bir insanın gözünden, 28 Şubat’ta okuldan atılan bir başörtülünün, Türkçe bilmeyen annesiyle Kürtçe konuştuğu için dışlanan bir Kürt’ün, inandığı değerler uğruna katledilen bir vatandaşın gözüyle izleyebilirsiniz. Mutlaka kendi hayatınızdan bir şeyler bulacaksınız.

DEVLETİN KAĞITLARLA YOK ETMEYE ÇALIŞTIĞI SAİD NURSİ

Filmin sonunda, 20. yüzyılda Türkiye’de ve dünyada zulme uğrayan, devlet örgütünün hukuka değil kendi kurallarına, kanunlarına dayanarak zulmettiği, yok etmeye çalıştığı insanların isimleriyle bir nevi saygı duruşuna geçiliyor. Hayatına kastedilen bu insanlar arasında, ömrünün ikinci yarısı sürgünlerde, hapishanelerde ve resmi görevlilerin gözetiminde geçen Bediüzzaman Said Nursi de vardı. Bediüzzaman, yeni kurulan devletin baskıcı ve yok sayıcı anlayışını kabul etmediği ve fikri muhalefet ettiği için, devlet tarafından yok edilmeye çalışıldı. Suçsuz yere defalarca hapis yattı, sürgün edildiği yerlerde insanlarla görüştürülmesine, evinden çıkmasına bile izin verilmedi. Kendisiyle konuşmak isteyenlere işkence edildi, kimisi öldürüldü. Onlarca, yüzlerce mahkemeden beraat almasına rağmen yine özgür bırakılmadı, göz hapsinde bir nevi tecrit hayatına maruz bırakıldı. Bunu da resmi “kağıt”lar yardımıyla sağladı. Devlet, hukuk dışı kanunlarıyla bir insanı yok etmeye çalıştı, ama başaramadı. İnsanın hayatını hiçe sayan tüm resmi organlar ve örgütler gibi…

FİLMİN KÜNYESİ

• Yönetmen: Sinan Çetin

• Senaryo: Sinan Çetin

• Oyuncular: Ayşen Gruda (Anne), Öner Erkan (Emrah), Asuman Dabak (Müzeyyen Hanım), Zeynep Beşerler (Çiçek),  Ahmet Mekin (Baba), Mazlum Çimen, Fatoş Seğmen.

• Yapım: 2010, Türkiye, 105 dak.

• Tür: Dram, Politik

www.RisaleHaber.com

Özel Haberleri