Naz Emel Koç'un haberi:
Değerli âlimlerimizden Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatı Allah'ın Sadık Kulu Barla filmiyle ikinci kez beyaz perdeye yansıdı. Sene başında da Hür Adam filmi gösterime girmişti. Müslümanlara model teşkil edecek, değerli şahsiyetleri yerli sinemada yeni yeni seyretmeye başladık. Elimizi çabuk tutmazsak Hollywood'dan seyretmek zorunda kalacağız, tabi onların istediği gibi.
Allah'ın Sadık Kulu Barla İslam âlimlerini konu alan yerli yapımların son örneği olmanın yanında, bu konuda yapılmış ilk ve tek uzun metraj animasyon film olma özelliğini taşıyor. Bunun yanında film, ülkemizde ilk kez bir uzun metraj animasyon filminde kullanılan motion capture tekniğiyle de akıllarda kalacak. Geçtiğimiz hafta Tenten'in Maceraları filminden bahsederken daha detaylı olarak anlattığım bu teknik, canlı oyunculara bağlanılan aparatlarla, gerçek hareketlerin animasyon ortamına aktarılması yoluyla uygulanıyor. Filmde yer alan karakter ve mekânlar, Bediüzzaman Hazretlerinin hayatında gerçekten yer aldığından modellemeler tamamıyla gerçeğine uygun olarak tasarlanmış.
İLK ANİMASYON
Yönetmenliğini Esin Orhan'ın yaptığı film teknik olarak tahmin edersiniz ki Hollywood standartlarının oldukça gerisinde. Ancak maddi imkânlar ve tecrübeleri Hollywood'la kıyaslamanın mümkün olmadığını hesaba katınca, Allah'ın Sadık Kulu Barla'nın oldukça başarılı ve ilk olması bakımından takdire değer bir yapım olduğunu söyleyebiliriz. Filmin Kürt meselesi ve Atatürk'e bakışı ise pek çok konuda olduğu gibi Laik, Antilaik çatışması bağlamında tartışılıyor.
Çok değil, daha 2011 yılının ilk haftasında seyrettik Hür Adam'ı. Uzun bir aradan sonra ilk kez bir İslam âlimini sinemada seyretmek pek çok seyirciyi cezbetmiş olacak ki, film tam yirmi hafta vizyonda kalarak 952 bin 405 kişi tarafından seyredildi. Bediüzzaman Hazretlerinin hayatının uzun bir bölümünü konu alan ve fikirlerine didaktik bir üslupla yer veren yapım, Atatürk ve Hoca efendi arasında geçen diyalogları ile bazı kesimleri rahatsız etmiş ve çokça tartışılmıştı.
KELEBEKLER SONSUZA UÇAR
Beyaz sinemanın vazgeçilmez isimlerinden Mehmet Tanrısever'in yapımcı ve yönetmenliğini üstlendiği Hür Adam 2011 yılının en çok seyredilen yapımları arasında Harry Potter ve Kolpaçino gibi gişe filmlerini geride bırakarak altıncı sıradaki yerini koruyor.
Hür Adam öncesi yerli sinemada İslam âlimi figürüyle karşılaşmak on sekiz yıl kadar geriye gitmek gerekiyor. 1993 yılına ulaştığımızda karşımıza Kelebekler Sonsuza Uçar adlı yapımla İskilipli Atıf Hoca'nın öyküsü çıkıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan şapka kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle idam cezasına çarptırılan hoca karakterini unutulmaz oyuncu merhum Haluk Kurtoğlu canlandırmıştı. Şimdilerde yine aramıza olmayan, o dönemin popüler oyuncularından Yılmaz Zafer'i bu filmde Atıf Hoca'nın hikâyesinin peşine düşen Avukat rolüyle seyretmiştik. O dönemde merak edilen filmlere ulaşmanın en etkin yolu olan videokasetler sayesinde Kelebekler Sonsuza Uçar manevi hassasiyetleri olan kesim tarafından bolca seyredilmiş, laik kesimi tıpkı diğer bahsettiğimiz örneklerde olduğu gibi rahatsız etmişti.
Yeşilçam'ın dini figürleri
Son yirmi yılda yalnızca üç filmde değerli İslami şahsiyetlere yer veren yerli sinemada 60-70'li yıllara kadar geriye gittiğimizde yedi farklı yapımla karşılaşıyoruz. Hz. İbrahim, Hz Ömer, Hz Eyüp, Hz Ali, Hz Rabia, Selahaddin Eyyubi gibi örnek şahsiyetler bu dönemin Yeşilçam filmlerinde biyografileriyle yer alıyorlar. Aynı yıl (1973), aynı isimle iki versiyonu çekilen İlk Kadın Evliya Rabia filmleri şüphesiz bu yapımlar arasında en akılda kalanları. Filmlerin akılda kalmasında dönemin yıldız oyuncuları Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik'in Hz. Rabia karakterini canlandırmalarının katkısı büyük. Ancak klasik Yeşilçam üslubuyla tamamen ticari maksatlarla çekilen bu yapımları yalan yanlış yapılan ibadetler, maneviyattan uzak senaryo anlayışı, özensiz kostüm ve oyunculukları yüzünden ciddiye almak pek de mümkün değil. Örneklerden görüldüğü gibi Müslümanlara model teşkil edecek, değerli şahsiyetleri yerli sinemada yeni yeni seyretmeye başladık. Ancak bu konuda hız kazanmamız gerektiğinin bir an önce farkına varmamız gerekiyor. Yoksa Malkolm X, Selahaddin Eyyubi gibi şahsiyetlerde olduğu gibi, başkalarını da yakında Hollywood sinemasından seyretmek zorunda kalacağız. Tabi onların gözüyle, onların diliyle, onların göstermek istediği şekliyle...
Yeni Şafak