RAMAZÂN OKUMALARI-19
PSİKOLOJİ BİLİMİ EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM
"Ramazân-ı Şerîfte ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer."
Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân Risâlesi"nde bahsedilen yukarıdaki ifâdesi, psikoloji biliminin çeşitli kavram ve teorileriyle ilişkilidir:
- Sosyal Kimlik ve Âidiyet Hissi,
- Disiplin ve Öz-Denetim,
- Motivasyon ve Hedefe Yönelik Davranışlar,
- Topluluk İçi Davranış ve Dayanışma.
1-SOSYAL KİMLİK VE ÂİDİYET HİSSİ
Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân Risâlesi"nde işâret ettiği üzere, Ramazân ayı, Müslümânlar için sâdece rûhsal bir arınma ve yenilenme dönemi değil, aynı zamânda derîn bir sosyal dönüşüm sürecidir. Bu dönemde, bireyler kişisel ibâdetlerin ötesine geçerek, disiplinli ve düzenli bir orduyu andıran bir kolektif bilince bürünürler. Bu süreçte, “Sosyal Kimlik Teorisi” ve “Âidiyet Hissi” kavramlarıyla uyumlu bir şekilde, Müslümânlar sosyal kimliklerini güçlendirir ve yeniden tanımlarlar. Bir arada oruç tutmanın getirdiği ortak hedefler, iç grup benzerliğini artırırken gruplar arası farklılıkları da netleştirir, bu da bireylerin hem dinî hem de sosyal kimliklerinde bir gelişim sağlar.
Bedîüzzamân'ın vurguladığı bu kolektif dönüşüm, Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilen Sosyal Kimlik Teorisi'nin temel prensipleriyle paralellik gösterir. Teoriye göre, sosyal kimlik, bireylerin kendilerini belirli sosyal gruplarla özdeşleştirmesi ve bu gruplara âit hissetmesiyle şekillenir. Ramazân ayı, Müslümânların bu grup üyeliğini güçlü bir şekilde hissettiği, grup içi benzerliklerin ve dayanışmanın pekiştirildiği, aynı zamânda grup dışı farklılıkların da vurgulandığı bir zamân dilimidir. Bu dönemde, ortak ibâdet ve oruç pratiği, grup kohezyonunu[1] ve toplumsal desteği artırarak bireylerin rûhsal sağlığı üzerinde olumlu etkiler meydana getirir.
Sosyal Kimlik Teorisi'nin ana unsurları; “sosyal kimlik”, “sosyal kategorizasyon”, “sosyal karşılaştırma” ve “pozitif farklılaşma”, Ramazân ayının bireyler üzerindeki etkilerini anlamada kilit rol oynar. Teorinin ana unsurları:
- Sosyal Kimlik: Bireylerin grup üyeliklerine dayalı olarak kendilerini tanımlamalarıdır. Bu tanımlama, bireylerin gruplarına olan bağlılıklarını ve grup üyeliklerinin kişisel kimliklerindeki yerini ifâde eder.
- Sosyal Kategorizasyon: Bireylerin, çevrelerindeki sosyal dünyâyı sınıflandırma ve anlamlandırma sürecidir. Bu süreç, benzerlik ve farklılık algıları üzerine kuruludur ve bireylerin kendilerini belirli gruplara atfetmelerini sağlar.
- Sosyal Karşılaştırma: Bireylerin, kendi gruplarını diğer gruplarla karşılaştırarak sosyal ortam içindeki konumlarını değerlendirme sürecidir. Bu karşılaştırmalar, genellikle kendi gruplarının lehine olacak şekilde yapılır ve grup özdeşliğini güçlendirir.
- Pozitif Farklılaşma: Grup üyelerinin, kendi gruplarını diğer gruplardan üstün tutma ve olumlu bir grup kimliği oluşturma çabasıdır. Bu süreç, gruplar arası rekâbeti ve iç grup dayanışmasını teşvîk edebilir.
Ramazân ayı, Müslümânlar için sâdece bir ibâdet mevsimi olmanın ötesinde, grup içi dayanışmayı ve topluluk hissini güçlendiren, sosyal âidiyet ve psikolojik refâhı artıran bir sosyal dinamik sunar. Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân-ı Şerîfte ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer." ifâdesi, Ramazân'ın Müslümânlar için nasıl bir birlik ve dönüşüm süreci başlattığını ve bu sürecin Sosyal Kimlik Teorisi ile nasıl ilişkilendirilebileceğini açıkça ortaya koyar. Bu teori, bireylerin sosyal çevrelerinde nasıl bir pozisyon aldığını ve gruplar arası etkileşimlerin nasıl şekillendiğini anlamamıza yardımcı olur ve Ramazân ayının, Müslümânların hem dinî hem de sosyal kimliklerinin gelişiminde oynadığı merkezî role ışık tutar.
Analizimizde ele alacağımız aşağıdaki dört ana tema Bedîüzzamân'ın bu ifâdesinin altındaki hikmeti ve Ramazân'ın bireyler üzerindeki etkilerini açıklamada kilit rol oynar:
a.Sosyal Kimlik Teorisi ve Âidiyet
Sosyal Kimlik Teorisi'ne göre, bireylerin öz-kimlikleri, büyük ölçüde kendilerini âit hissettikleri sosyal gruplarla olan ilişkileri aracılığıyla şekillenir. Ramazân ayı, Müslümânların kolektif bir bilinçle hareket ettiği, oruç tutarak aynı amaç etrafında birleştiği bir dönemdir. Bu süreç, bireylerin Müslümân kimliklerini ön plâna çıkaran ve grup üyeliğinin getirdiği mânevî ve sosyal âidiyet hissini pekiştiren güçlü bir sosyal kimlik oluşturma mekanizması işlevi görür.
b.Gruplar Arası Farklılık ve İç Grup Benzerliği
Sosyal Kimlik Teorisi, bireylerin gruplar arası farklılıkları vurgulayarak kendi gruplarının değerini ve önemini artırmaya çalıştığını belirtir. Ramazân ayında, Müslümânların oruç tutma pratiği, iç grup benzerliğini güçlendirirken, dinî inânçlarına göre yaşamayan diğer gruplarla olan farklılıkları da belirginleştirir. Bu durum, Müslümânların kendi gruplarını daha pozitif değerlendirmelerine ve grup içi dayanışmayı artırmalarına neden olur.
c.Ortak Hedefler ve Grup Kohezyonu
Ramazân ayının getirdiği ortak ibâdet ve oruç tutma pratiği, grup üyeleri arasında ortak hedefler doğurur. Bu ortak hedefler, grup içi kohezyonu ve birliği artırır. Bireyler, kolektif bir amaç uğruna bir araya gelir ve bu süreçte birbirlerine destek olurlar. Grup kohezyonunun artması, bireylerin grup içinde daha mutlu ve tatmin olmalarını sağlar, çünkü grup amaçlarına katkıda bulunduklarını ve grup tarafından kabûl gördüklerini hissederler.
d.Toplumsal Destek ve Rûhsal Sağlık
Sosyal kimlik ve âidiyet hissinin güçlenmesi, psikolojik refâh üzerinde de olumlu etkilere sâhiptir. Toplumsal destek ve bir gruba âit olma hissi, bireylerin stresle başa çıkma yeteneklerini artırır ve rûhsal sağlığı olumlu yönde etkiler. Ramazân ayı, Müslümânlar için sâdece fiziksel bir disiplin dönemi değil, aynı zamânda sosyal ve rûhsal bir destek ağına dâhil olma dönemidir. Bu sosyal destek, bireylerin yaşamın zorluklarına karşı daha dirençli olmalarını sağlar.
DEVÂM EDECEK İNŞALLÂH
- Disiplin ve Öz-Denetim,
- Motivasyon ve Hedefe Yönelik Davranışlar,
- Topluluk İçi Davranış ve Dayanışma.
[1] Kohezyon: Kohezyonun Türkçe karşılığı "birliktelik", "dayanışma" veya "uyum" olarak ifâde edilebilir. Bir grup içindeki üyeler arasındaki birlik, bağlılık ve birlik olma (togetherness) hissini ifâde eden psikolojik bir terimdir. Bir grup veya takımın kohezyonu; üyelerin, birbirleriyle ne kadar güçlü ve pozitif ilişkiler kurduğunu, ortak hedeflere ulaşma konusunda ne kadar motive ve birbirlerine bağlı olduklarını gösterir. Kohezyonun yüksek olduğu gruplarda, üyeler arasındaki işbirliği, iletişim ve karşılıklı destek daha güçlüdür, bu da genellikle grup performansının ve üye memnuniyetinin artmasına yol açar.
Kohezyon, sosyal kohezyon ve görev kohezyonu olmak üzere iki ana kategoriye ayrılabilir:
- Sosyal Kohezyon: Grup üyeleri arasındaki kişisel bağların gücünü ifâde eder. Üyelerin birbirleriyle olan ilişkilerinden aldıkları tatmin düzeyi ve grup içindeki sosyal etkileşimlerin kalitesi ile ilgilidir.
- Görev Kohezyonu: Grup üyelerinin ortak hedeflere ulaşma konusundaki bağlılığını ve motivasyonunu ifâde eder. Grup hedeflerine ulaşmak için birlikte çalışma istekliliği ve üyelerin bu hedeflere ulaşmak için gösterdikleri çaba ile ilgilidir.
Kohezyon, grupların verimliliği, başarısı ve üyelerin grup içindeki genel memnûniyeti üzerinde önemli bir etkiye sâhiptir. Yüksek kohezyona sâhip gruplar, çoğunlukla daha yüksek performans gösterir ve grup içindeki çatışmaları daha etkili bir şekilde yönetebilir.