"Popüler Bilim" terimi, bilimsel bilgi ve konuların genellikle geniş bir halk kitlesine daha anlaşılır ve erişilebilir bir dilde sunulması anlamına gelir. Burada amaç, karmaşık ve teknik bilgileri sadeleştirmek ve genel halkın anlayabileceği bir şekilde ifâde etmektir. Bu, bilgiye geniş bir erişim sağlar ve daha çok insanın bilim dünyasında olup bitenleri anlamak ve takip etmek için gereken temel bilgilere erişmesini sağlar. Popüler bilim, konu hakkında okuyucu veya dinleyiciyi bilgilendirirken aynı zamanda onları hem eğlendirme hem de ilham alma noktasında teşvik eder.
Bu anlamda, popüler bilim anlatımının İslâmî konuların öğretimindeki karşılığını Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin eserlerinde görürüz. Bedîüzzamân, İslâm'ın derin ve karmaşık konularını geniş halk kitlelerine açıklamak için sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır. Bu yaklaşımı, popüler bilimin temel ilkeleriyle büyük benzerlikler taşır.
Birinci Söz adlı metni bu bağlamda incelediğimizde, Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin "Besmele" konusuna nasıl yaklaştığını anlarız. Besmele, İslâm'ın en temel ve aynı zamanda derin anlamlar taşıyan ifâdelerinden biridir. Fakat Bedîüzzamân, bu karmaşık ve içeriği yoğun konuyu, "Şimdi kısaca ve avâm lisânıyla nefsime diyeceğim" ve "Kim isterse berâber dinlesin." ifâdeleriyle, geniş bir kitleye basit bir dille aktarıyor. Burada, "avâm lisânı" ifâdesi, geniş halkın dilini, yani popüler bir dil kullanmayı temsil ediyor.
Besmele’nin izâhı için tefsir, hadis, kelâm, fıkıh gibi pek çok İslâmî ilim dalından yararlanmak gerekir, çünkü bu ifâdenin derin ve zengin anlamları vardır. Ancak Bediüzzaman, bu karmaşık ifadeyi geniş halk kitlelerine anlaşılır bir dilde aktarmayı başarıyor. Örneğin, çölde seyahât eden iki adamın hikâyesi üzerinden Besmele'nin gücünü ve kapsamını açıklar. Bu hikâye, geniş bir kitleye anlaşılır bir dilde, Besmele'nin İslâm inancında ne ifâde ettiğini ve bireyin hayatındaki rolünü anlatıyor.
"Bismillâh her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız." ifâdesi ile Bedîüzzamân, Besmele'nin hayatta karşılaştığımız her durumda bir başlangıç olduğunu, her türlü hayrın ve iyiliğin de bu kutsal ifâde ile başlaması gerektiğini anlatır. Bu, karmaşık bir dinî kavramı basit bir dil ile açıklamanın başarılı bir örneğidir.
Ayrıca, "Bütün mevcudât lisan-ı hâl ile ‘Bismillâh’ der. Öyle mi?" ifâdesi, tüm varlıkların var oluş sebebinin ve devamlılığının, aslında Allâh'ın iradesine bağlı olduğunu, çok daha somut ve anlaşılır bir dil ile ifâde eder. Burada, her varlığın, aslında sessizce de olsa "Bismillah" dediğini, yani varlığını ve işleyişini Allâh'ın iradesine borçlu olduğunu vurgulamaktadır.
Metinde Bedîüzzamân, Besmele'nin önemini anlatmak için bir askerin durumunu örnek alır:
"Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki, askere kaydolur, devlet nâmına hareket eder, hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun nâmına, devlet nâmına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır."
Bu alıntıdaki ifâdelerde, askerin devlet nâmına hareket etmesi ve hiçbir şeye karşı korkusunun olmaması, Besmele ile hareket eden bir kişinin durumuna benzetilmiştir. Bu örnek, Besmele'nin insanın hayatında ve hareketlerinde taşıdığı önemi daha somut ve anlaşılır bir şekilde ifâde eder, aynı zamanda bu örnek kişinin Besmele sâyesinde Allâh'ın adıyla hareket ettiği, dolayısıyla hiçbir şeyden korkmaması gerektiği anlamına gelir. Bu, popüler bilimin bir tekniği olan "analogi" veya "metafor" (benzetme) yöntemini kullanarak karmaşık bir konuyu basitleştirme ve anlaşılır kılmaktadır.
Ayrıca, Bedîüzzamân Besmele'nin evrensel önemini, doğayı kullanarak anlatır. İşte bir örneği:
"Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübârek hayvanlar ‘Bismillâh’ der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzâk nâmına en latîf, en nazîf, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar."
Bu ifâde ile Bedîüzzamân, hayvanların insanlara süt sağladığını ve bu sürecin de aslında bir tür "Bismillah" olduğunu ifâde eder. Bu örnekleme, karmaşık bir kavram olan Besmele'nin, kâinâttaki her canlı tarafından nasıl hayata geçirildiğini basitçe gösterir. Bu, popüler bilimde sıkça başvurulan bir teknik olan "görselleştirme" veya "illüstrasyon"un (somut örnekleme’nin) güzel bir örneğidir.
Bedîüzzamân, Allâh'ın insanlara nimetler vermesini ve bu nimetlerin Allâh'ın adı anılarak kullanılması gerektiğini aktarmak için, alış-veriş benzetmesini kullanır:
"Madem her şey mânen ‘Bismillâh’ der; Allâh nâmına, Allâh'ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi ‘Bismillâh’ demeliyiz. Allâh nâmına vermeliyiz, Allâh nâmına almalıyız."
Bu tür somut örnekler ve benzetmeler, karmaşık konuların geniş kitlelere anlaşılır bir şekilde sunulmasında etkili olur.
Bedîüzzamân'ın popüler bilimin bir başka tekniği olan "somut örnekleme"yi ("görselleştirme" veya "illüstrasyon"u) kullandığı bir diğer yer ise, kâinâtın ve içinde bulunan her bir varlığın, bir sanat hârikası olduğunu ve bunların Allâh'ın mucizesi ve rahmetinin bir hediyesi olduğunu ifâde ettiği kısımdır:
"Ortada, bu kıymettâr hârika-i san'at olan nimetler Ehad, Samed'in mucize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir."
Bu cümlede, kâinâtın ve içinde bulunan her bir varlığın mucizevî ve sanatsal niteliklerinin, insanlar tarafından daha somut ve anlaşılır bir şekilde kavranabilmesini sağlar.
İçerik ve değerlendirme açısından, Bediüzzaman Said Nursi'nin "Birinci Söz" adlı eseri incelendiğinde, bu metnin, İslâmî kavramları ve düşünceleri geniş bir okuyucu kitlesine aktarmak için popüler bilimin anahtar öğelerini becerikli bir şekilde kullandığını görmekteyiz. Bedîüzzamân'nın bu eseri, geniş kitlelere ulaşmayı hedefleyen popüler bilim prensipleriyle mükemmel bir uyum içerisindedir. Eserinde kullandığı somut örnekler ve benzetmeler, popüler bilimin, karmaşık konuları daha geniş bir kitleye anlaşılır bir şekilde sunma tekniklerinin özgün örnekleridir.
Bedîüzzamân, hikâye anlatımı, benzetmeler ve somut örnekler gibi popüler bilim tekniklerini metinde başarılı bir şekilde kullanarak, konuları kolay anlaşılabilir ve erişilebilir hâle getirir. Bu yetenek, onun eserlerini geniş bir okuyucu kitlesi tarafından kolayca anlaşılabilir kılar ve aynı zamanda bu metinlerin, çeşitli kitlelere hitâp edebilecek değerli ve etkileyici örnekler olduğunu ortaya koyar.
Bedîüzzamân'ın başarısı, metninin sadece geniş kitlelere İslâmî bilgi aktarma konusunda değerli bir örnek olmasını sağlamaz, aynı zamanda popüler bilim anlatım tekniklerinin etkinliğini de gözler önüne serer. Bu perspektiften bakıldığında, Bedîüzzamân'ın eserlerinin sadece bir dinî metin olmanın ötesinde, karmaşık konuların geniş bir kitleye sâde bir dille sunulmasında etkin bir model olduğunu kavrarız.
Dolayısıyla, Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin bu eseri, popüler bilim araçlarını kullanarak geniş bir okuyucu kitlesine ulaşabilme kapasitesi, onun İslâmî bilgi ve düşüncenin aktarımında sahip olduğu eşsiz beceriyi ortaya koyar. Bunun yanı sıra, bu başarısı onu sâdece bir dinî düşünür olarak değil, aynı zamanda etkili bir iletişim stratejisti olarak da öne çıkarır.
METNİN İNGİLİZCESİ
FIRST WORD: BEDİÜZZAMÂN'S ART OF EXPLAINING ISLAM THROUGH POPULAR SCIENCE
The term "Popular Science" refers to the presentation of scientific knowledge and subjects in a language that is generally more understandable and accessible to a broad public. The aim here is to simplify complex and technical information and express it in a way that the general public can comprehend. This provides wide access to information and enables more people to attain the basic knowledge required to understand and follow what is happening in the world of science. Popular science encourages the reader or listener to both be entertained and be inspired while being informed about the subject.
In this context, we see the equivalent of popular science narration in teaching Islamic subjects in the works of Bedîüzzamân Said Nursî. Bedîüzzamân used a simple and comprehensible language to explain the deep and complex topics of Islam to broad masses. His approach carries significant similarities to the basic principles of popular science.
When we examine the text titled First Word in this context, we understand how Bedîüzzamân Said Nursî approached the subject of "Besmele". Besmele is one of the most fundamental expressions of Islam that also carries profound meanings. However, Bedîüzzamân conveys this complex and rich subject to a wide audience in simple language, with the phrases, "Now I will speak briefly and in the language of the common people to myself" and "Whoever wishes, let them listen along." Here, the phrase "the language of the common people" represents the use of popular language, or the language of the general public.
The explanation of Besmele necessitates benefiting from many Islamic science branches like tafsir, hadith, kalam, fiqh, because this phrase has deep and rich meanings. Yet Bediüzzaman manages to convey this complex expression in a language comprehensible to the wide masses. For instance, he elucidates the power and scope of Besmele through the story of two men traveling in the desert. This story narrates in a language accessible to a wide audience what Besmele represents in Islamic faith and its role in an individual's life.
With the phrase, "In the name of God is the beginning of all good. We too begin with it at the start," Bedîüzzamân conveys that Besmele is a commencement in every situation we encounter in life, and that all sorts of goodness and virtue should also begin with this sacred phrase. This is a successful example of explaining a complex religious concept in simple language.
Also, the phrase "All existent beings say 'In the name of God' with the language of their state. Is that so?" articulates in a more concrete and understandable language that the reason for all beings' existence and their continuity is essentially dependent on God's will. Here, he emphasizes that every being, albeit silently, says "Bismillah", meaning that they owe their existence and functioning to God's will.
In the text, Bedîüzzamân employs the situation of a soldier as an exemplification to elucidate the significance of Besmele:
"Indeed, the one who moves with this word is like a man who enlists in the army, acts on behalf of the state, and becomes indifferent to everyone else. He says, in the name of the law, in the name of the state, performs every duty and withstands everything."
In these quoted expressions, the soldier's action on behalf of the state and his fearlessness against anything are likened to the state of a person acting with Besmele. This analogy articulates the importance Besmele holds in a person's life and actions in a more concrete and understandable manner. Simultaneously, it signifies that because the person acts in the name of Allâh through Besmele, they need not fear anything. This exemplifies simplifying and making a complex topic comprehensible by utilizing the "analogy" or "metaphor" method, a technique of popular science.
Moreover, Bedîüzzamân explicates the universal significance of Besmele using nature. Here is an example:
"Each blessed animal, like cows, camels, sheep, goats say 'Bismillah' and become a fountain of milk from the bounty of mercy. They present us with a sustenance as gentle, as refined, as life-giving water in the name of the Provider."
With this statement, Bedîüzzamân signifies those animals provide milk to humans, and this process itself is essentially a kind of "Bismillah". This exemplification simply demonstrates how the complex concept of Besmele is implemented by every living being in the universe. This is a beautiful illustration of "visualization" or "illustration" (concrete exemplification), a frequently employed technique in popular science.
To communicate that Allâh bestows blessings upon humans and these blessings should be used by invoking Allâh's name, Bedîüzzamân uses the analogy of trading:
"Since everything says 'Bismillâh' in a metaphysical sense, they bring and give us Allâh's blessings in the name of Allâh. So, we should also say 'Bismillâh'. We should give in the name of Allâh; we should receive in the name of Allâh."
These types of concrete examples and analogies are effective in presenting complex topics to broad audiences in an understandable manner.
Another instance where Bedîüzzamân utilizes "concrete exemplification" (or "visualization" or "illustration"), a technique of popular science, is when he articulates that the universe and each entity within it is a miraculous work of art, gifts of Allâh's miraculous power and mercy:
"One must ponder and recognize that these precious miracles of art, these blessings, are the miracles of the power and the gifts of mercy of the One, the Eternal."
In this sentence, the miraculous and artistic attributes of the universe and every entity within it can be grasped in a more concrete and comprehensible manner by humans.
In terms of content and analysis, examining Bediuzzaman Said Nursi's work titled "The First Word," we discern the adept usage of key elements of popular science to convey Islamic concepts and thoughts to a broad readership. This work of Bedîüzzamân aligns perfectly with the principles of popular science, targeting widespread audiences. The concrete examples and analogies he employs in his work are unique instances of popular science techniques that render complex topics understandable to a larger audience.
Bedîüzzamân successfully employs popular science techniques in the text, such as storytelling, analogies, and concrete examples, making topics easily comprehensible and accessible. This skill renders his works easily understandable by a wide readership and, simultaneously, illustrates that these texts serve as valuable and compelling exemplars that can appeal to diverse audiences.
Bedîüzzamân's success not only renders the text a valuable exemplar in disseminating Islamic knowledge to broad audiences, but also showcases the effectiveness of popular science narrative techniques. From this perspective, we comprehend that Bedîüzzamân's works are not merely religious texts, but also effective models for presenting complex topics in simple language to a wide audience.
Thus, this work by Bedîüzzamân Said Nursî demonstrates his unique ability to convey Islamic knowledge and thought, by leveraging tools of popular science to reach a broad readership. Moreover, this success not only highlights him as a religious thinker but also foregrounds him as an effective communication strategist.