Meçhul Bir Kabirde Üstad: Gizli Bir Defin ve Asker Hasan Amca’nın Unutulmaz Görevi-1

Salahattin ALTUNDAĞ

04 Ağustos 2024 tarihinde Mersin'de yaşayan Hasan Ağılar’ı ziyaret ettik. Kendisi, 1938 doğumlu olup, Hazret-i Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî'nin naaşını Isparta mezarlığına götüren kişiydi. Bu görevi, Afyon’da, Binbaşı Ahmet Öztürk’ün komutasındaki 5. Hava Taburu’nda, çavuş rütbesiyle yaparken gönüllü olarak üstlenmişti. Bölük Kumandanı Üst Teğmen Mehmet Ali Çiftçi’nin yönetimindeki 17. Bölükte görev yapıyordu. Bu değerli hatırasını videoya kaydettik ve sizlerle paylaşmak istedik.

Peki, bu Hasan Ağılar’ı nasıl bulduk?

Necmettin Şahiner ağabey, Üstad hazretlerinin hayatını “bilinmeyen yönleriyle” derinlemesine anlatan ilk isimdir. 1994 yılında, Mersin'de yaşayan Fesih Gültekin ağabeye, Hasan Ağılar isimli bir kişiden bahsetmiş. Hasan Amca, askerlik yıllarında Üstadımızın mübarek tabutunu Isparta’da bizzat defneden kişiymiş. Necmettin ağabey, Fesih ağabeyden Hasan Amca'yı bulmasını, onunla görüşüp notlar almasını ve fotoğrafını çekmesini rica etmiş.

Fesih ağabeyimiz, bir süre araştırarak Hasan Amca’ya ulaşmayı başarmış. Bir yaz günü, Mersin’in yayla köylerinden biri olan İlemin köyüne gidip Hasan Amca ile görüşmüş. Onunla sohbet edip hatıralarını dinlemiş, ancak o gün maalesef fotoğrafını çekememiş.

02 Ağustos 2024’te, bu yaz, annemi ziyaret için ailece Mersin'e gitmiştik. Mersin'deki Güneykent Medresesi'nde, cuma günü Risale-i Nur sohbetindeydik. Sohbetin verdiği manevi huzur ve derinlik içinde çıkarken, kalbimde tatlı bir heyecan vardı. Kayınbiraderim Said Macit ve Fesih ağabeyle yan yana yürüyorduk. O anın sıcaklığı ve aramızdaki samimiyetle onlara dönüp, gülümseyerek dedim ki:

"Hadi, size künefe yedireyim."

Bu basit teklif, o günün anlamını daha da pekiştirecek güzel bir başlangıç olmuştu.

Künefeciye oturduk, sohbet koyulaştı. Tam o sırada Fesih ağabey heyecanla söze girdi:

“Biliyor musunuz, Mersin’de, Üstadın tabutunu elleriyle Isparta’da mezara indirmiş bir abimiz vardı. Ben onu ziyaret etmiştim.”

Bu sözleri duyunca içimde büyük bir heyecan belirdi. Hemen sordum:

“Nasıl yani, bizzat kendisi mi Üstadımızı toprağa vermiş? Şimdi hayatta mı?”

Fesih ağabey:

“Vallahi, şimdi hayatta mı bilmiyorum ama o zamanlar gençti,” diye cevap verdi.

“Bu olay ne zaman gerçekleşti?” dedim. Fesih ağabey biraz düşünerek:

“30 yıl kadar önceydi. Necmettin Şahiner ağabey beni aradı. 'Kardeş, Mersin'in İlemin köyünde Hasan Ağılar isminde biri var. Bu amcamız askerlik yaparken Üstadımızın tabutunu Afyon'dan alıp Isparta'ya götürmüş, bizzat defnetmiş. Onunla görüş, bilgileri al, fotoğrafını da gönder' dedi. Ben de o köyü araştırıp amcayı buldum. Kendisiyle 56 yaşındayken bahçesinde çalışırken görüştüm ama maalesef fotoğrafını çekemedim,” dedi.

Biraz sitemkâr ve heyecanlı bir şekilde:

“Bu olay 30 yıl önce gerçekleşiyor ve benim haberim yok, öyle mi? Kardaş, neden söylemedin? Benim bu konudaki hassasiyetimi, Üstadımızın hayatıyla ilgili yaptığım araştırmaları bildiğin hâlde bana nasıl söylemezsin? Hemen yarın bu amcayı ziyaret ediyoruz!” dedim.

Fesih ağabey sakin bir şekilde:

“Dur bakalım abi, önce bir araştıralım. 30 sene geçti, amca hâlâ hayatta mı bilemeyiz, ayrıca yerini bulmak da zor olabilir,” dedi. Ben de:

“Tamam, yarın araştırın, öbür gün gidiyoruz,” diye kararlı bir şekilde yanıtladım.

04 Ağustos’a kadar sabırla bekledim, fakat hiçbir haber alamadım. Bunun üzerine biraz da emrivaki yaparak kayınbiraderim Said Macit’i yanıma aldım ve Fesih ağabeyi aradım:

Hayatta mı değil mi hâlâ bilmiyoruz,” dedi.

“Ağabey, geliyorum, seni alıyorum. 'Ya Allah, Bismillah' der gideriz. Hayattaysa görüşürüz, değilse geri döneriz,” dedim. Fesih ağabey:

“Ama ben evi hatırlamıyorum,” deyince:

“Hele gidelim, Allah kerimdir, gerisi kolay,” dedim.

Fesih ağabeyimizi ve oğlu Ahmet’i de yanımıza aldık ve İlemin köyüne doğru yola çıktık. Köyün girişinde caminin önüne geldiğimizde, İkindi ezanı okunuyordu:

“Hadi önce namazımızı kılalım, gerisi Allah kerim,” dedik.

Camiye girdiğimizde, içeride sadece bir kişi vardı. Onu imam zannettik ama cemaate kalktığımızda öğrendik ki o da köyden biriymiş, sadece namaz kılmak için gelmiş.

Namazdan sonra, bu kişiye Hasan Amca'yı sorduk. Kendisine "Limonca Hasan" diyorlarmış. Adam:

“Evet, onu tanıyorum. Hayatta ve evi de caminin hemen arkasında, iki dakikalık mesafede,” dedi.

Bizi Hasan Amca’nın evine götürdü. 86 yaşındaki Hasan Amca bizi güler yüzle karşıladı. Sohbete başladık. Artık 56 yaşındayken hatırladığı gibi her şeyi net anlatamasa da olayları hatırladığı kadarıyla ve biraz da karıştırarak bize aktardı.

Kendisi kışları Mersin'in Tozkoparan Mahallesi'nde, yazları ise sıcaklardan kaçıp serinlemek için İlemin köyünde geçiriyormuş. Bu değerli söyleşiyi Fesih ağabeyin oğlu Ahmet videoya çekti. Söyleşi sonunda fotoğraflar çektirdik, ardından buruk bir vedalaşma oldu. Allah kendisinden ebediyen razı olsun. Kimseye muhtaç olmadan, iman dolu sağlıklı bir hayat nasip etsin.

İşte o video:

DEVAM EDECEK (İNŞALLAH)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.