Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda, ailece Muazzez Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi'nin doğduğu köy olan Nurs'a gitmeye karar verdik. Bu güzelim topraklarda, bizleri gönülden ağırlayan Hikmet Okur abimiz tarafından sıcak bir şekilde karşılandık. Allah ondan razı olsun. Hikmet Okur abimizin misafirperverliği ve ailesinin samimiyetiyle tanışmamız bizleri derinden etkiledi ve mutlulukla doldurdu. Hayrullah Okur abimizin rehberliğinde medresede konakladık ve uzun zamandır sadece telefonla görüştüğüm Ali Rıza Dalar abimizle de nihayet yüz yüze tanışma şerefine eriştik.
Hikmet Okur abi ve Ali Rıza Dalar abimizle gerçekleştirdiğimiz sohbetler, yalnızca bilgi dolu değil, aynı zamanda ilham vericiydi. Hikmet Okur abimizin engin bilgisi ve derin iç görüsü, çalışmalarıma yeni bir boyut kazandırdı. Ali Rıza Dalar hocamız ise tarihî olayları öyle bir içtenlikle ve samimiyetle anlattı ki, onun bilgi birikimi ve tecrübesinden büyük ölçüde istifade ettim. Bu kıymetli abilerimizin rehberliği, Hazret-i Üstadımızın hayatına dair çalışmalarımı yeniden canlandırmamı sağladı ve Nurs hakkında derinlemesine bilgi edinmemi mümkün kıldı.
Ayrıca, Risale Haber köşe yazarı ve Üstadımızın hayatını roman olarak (Kutup Yıldızı) yazmakta olan değerli insan Hüseyin Yılmaz abi ile yaptığım uzun soluklu telefon görüşmeleri de son derece verimli ve yol gösterici oldu. Tek bir telefon görüşmemizle bile bu kadar çok şey öğrendiğime göre, ondan alacağım daha birçok kıymetli bilgi ve yönlendirme olacağı aşikâr. İnşallah yardımlarını esirgemez.
Uzun zamandır Hazret-i Üstadımızın hayatı üzerine çalışıyordum, fakat bu ziyaret ve değerli abilerimizle yaptığım sohbetlerle birlikte, Nurs hakkında pek az şey bildiğimi fark ettim. Hikmet Okur abi, Ali Rıza Dalar hocamız ve Hüseyin Yılmaz abimizle yaptığımız bu değerli sohbetler, ara verdiğim çalışmalarımı yeniden canlandırdı. Bu kıymetli bilgiler ve yönlendirmelerle, Nurs'un tarihini yazma sürecim başladı.
Bu noktada, Bitlis Üniversitesinden Tarih bölümü profesör hocamızın bilimsel katkılarının da büyük bir önemi olduğunu belirtmek isterim. İsmini yazmamda izin almadığım için burada belirtmediğim değerli hocamız, araştırmalarım boyunca bana yol gösterici oldu ve yazımda bilimsel doğruluğu sağlamak adına büyük katkılar sundu. Kendilerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Hikmet abimiz, Ali Rıza hocamız, Hüseyin Yılmaz abimiz, Rıfat Yücel abimiz ve başkalarının değerli bilgilerine başvurarak, çeşitli kaynakları derinlemesine inceledikten sonra Nurs'un tarihini kaleme aldım. Bu yazım, bilimsel bir çalışma niteliğinde olup, resmî bir üslupla yazılmıştır.
Bu değerli çalışmamı, Risale Haber okurları ve ilgilenen diğer kişilerle paylaşmak istiyorum. Zira Nurs hakkında belgeli ve kayıtlı bilgi neredeyse hiç yok. Bu nedenle, herkesin görüşlerine açarak bilgi toplamak ve Nurs'un tarihini sizlerle paylaşmak istedim.
Görüş, bilgi ve belgelerini benimle paylaşmak isteyenlerin salahattinaltundag@gmail.com mail adresine yazmalarını rica ediyorum. İşte sözlü tarih ve bazı kaynaklardan edindiğim bilgiler çerçevesinde yazdığım Nurs'un tarihi.
NURS KÖYÜ
Nurs Köyü, Bitlis ilinin Hizan ilçesine bağlı, tarihi ve kültürel öneme sahip bir köydür. Köy, özellikle İslam dünyasında tanınmış büyük bir din âlimi ve düşünür olan Said Nursi'nin doğum yeri olarak bilinir. Said Nursi, "Bediüzzaman" unvanıyla anılır ve daha çok “Risale-i Nur Külliyatı” adlı eserleriyle tanınır.
1.NURS KÖYÜ'NÜN TARİHİ
Nurs Köyü, Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı, tarihi açıdan önemli bir yerleşim yeridir. Urartu dönemine ait kalıntılar,[1] Nurs köyüne yakın bölgelerde bulunmuş olup, bu durum köyün bulunduğu çevrenin Urartular döneminde de bir yerleşim yeri olabileceğini göstermektedir.
1.1.AİLELER VE NURS’UN KURULUŞU
1.1.1.AİLELER
Bediüzzaman’ın amcası Mehmey tarafından akrabası (amcazadesi) olan Hikmet Okur’un[2] büyüklerinden aldığı bilgiye ve tapu kadastroda çalışması dolayısıyla edindiği arşiv bilgilerine göre,[3] şimdiki Nurs’un arazisinde hiç kimse yokken ilk gelenler Bediüzzaman’ın dedeleridir. Hikmet Okur’un arşivlerden edindiği bilgilere göre, Nurs’un merkezindeki tapular Bediüzzaman’ın babası Sofi Mirza ve amcaları Mehmey, Hacı ve Kuluz’un adınadır. Bu durum, Nurs’a ilk gelen ailenin Bediüzzaman’ın dedeleri olduğunu göstermekte. Sonradan diğer aileler de Nurs’a yerleşmişlerdir.
Verilen bu bilgiler, Bediüzzaman’ın amcası yine Mehmey’nin kızı Zeynep tarafından akrabası Ali Rıza Dalar'ın[4] da verdiği bilgilerle teyit edilmektedir.[5] Ali Rıza Dalar'ın çocukluk yıllarında Hacı Adil,[6] Hacı Çerkez[7] ve Hacı Faris'ten[8] edindiği bilgilere ve Hikmet Okur’un büyüklerinden aldığı bilgilere göre, Nurs köyü beş ana aileden oluşmaktadır:
- Hıdır Ailesi (Malâ Hıdır): Bediüzzaman Said Nursi'nin dedesi Ali'nin babası Hıdır'ın ailesi.
- Resul Ailesi (Malâ Resul): Bu aile de sonradan iki alt aileye ayrılmıştır:
- Melek Ailesi (Malâ Melek)
- Cimşit Ailesi (Malâ Cimşit)
- Şaviş Ailesi (Malâ Şaviş)
- Sado Ailesi (Malâ Sado)
- Sumo (Nursoy) Ailesi (Malâ Sumo)
Nurs Köyünün Kuş Bakışı Görünümü
Sözlü tarih anlatımına göre şimdiki Nurs’a geliş üç şekilde anlatılmaktadır.
- BİRİNCİ SÖZLÜ TARİH ANLATIMI: Bu konuda araştırma yapan Necmeddin Şahiner'in tespitine ve Abdulkadir Badıllı’nın ifadesine göre, Abdulkadir Badıllı’nın kendisinin de dinlediği[9] üzere Üstad’ın kesin bilinebilen sülalesi şu şekildedir:[10]:
“Bediüzzaman'ın amcazadesinin oğlu olan Molla Davud'un oğlu Hacı Kâmil ve Hacı Çerkes'ten, 30 Ağustos 1974 tarihinde Nurs’ta yaptığımız tespitler sırasında Said Nursi’nin kardeşi Molla Abdullah’ın damadı, 105 yaşındaki Sufi Taceddin Aslan’ın anlattığına göre; Said’in dedesinin ismi Ali, onun babası Hıdır, onun babası Mirza Halid, onun babası Mirza Reşan’dır. Bu bilgiyi Nurs’lu Haci Faris ve Said’in amcası Haci’nin oğlu olan Davut’un oğlu H. Kâmil Okur da teyit etmiştir.”
- İKİNCİ SÖZLÜ TARİH ANLATIMI: Bediüzzaman’ın amcası Mehmey'in akrabası (amcazadesi) olan Hikmet Okur’un sözlü tarih anlatımlarına göre, Bediüzzaman’ın dedelerinden Mirza Reşan, oğlu Mirza Halid ve Mirza Halid’in oğlu Hıdır, korunaklı bir yer olan şimdiki Nurs’un bulunduğu topraklara gelmişler. Meskenler kurduktan sonra, hayvanların ayağının değmediği bir arazi olan derenin üst kısmına bir cami yapmışlar.
Etrafı Dağlarla Çevrili Nurs Köyü
- ÜÇÜNCÜ SÖZLÜ TARİH ANLATIMI: Bediüzzaman’ın akrabalarından Ali Rıza Dalar, 13-14 yaşlarında (1985 yıllarında) çocukken Hacı Adil, Hacı Çerkez ve Hacı Faris'ten bizzat dinlediği sözlü tarih anlatımlarına göre, Bediüzzaman’ın dedesi Hıdır, Siirt'in Pervari ilçesinin Dolusalkım köyündeki Nurs Mezrası’ndan bugünkü Nurs köyüne gelmiştir. Geliş yolu Şirvan yönünden olduğundan, anlatımları “Şirvan’ın Çors (şimdiki Çavuşlu) köyü tarafından geldiler” şeklindeydi.
Ali Rıza Dalar, anlatımına devam ederek şunları belirtmektedir: Bediüzzaman’ın dedeleri Hizan’ın Nurs köyüne geldiklerinde mevcut bir yerleşim yeri bulunmamaktaydı; çevrede sadece Ermeni köyleri vardı. Bediüzzaman’ın dedesi Hıdır'ın tek başına mı yoksa babası veya akrabalarıyla mı geldiği belli değildir. Hıdır, bu alanı seçerek sonradan gelen diğer ailelerle birlikte Nurs yerleşim yerini, yani Bediüzzaman’ın doğduğu köyü kurmuştur. Nurs kurulduğunda iki tane mahalle oluşmuştur. Bunlardan biri Bediüzzaman’ın doğduğu evin bulunduğu alan, diğeri ise bir aşağıdaki alandır. Bu iki alanın ortasına da bir cami yapılmıştır.
1.1.2.Nurs'un Kuruluş Tarihi: Kesin Veriler ve Tarihsel Bağlam
1.1.2.1.Nurs'un Kuruluş Tarihi ve İlk Yerleşimciler
Arşiv kayıtları ve sözlü anlatımlar, Nurs köyünün ilk kurucularının Bediüzzaman Said Nursi'nin dedeleri olduğunu kesin olarak ortaya koymaktadır. Nurs'a ilk yerleşen kişilerden birinin, Bediüzzaman'ın dedesi Hıdır olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ancak Hıdır'ın bu yolculuğa, babası Mirza Halid ile mi yoksa dedesi Mirza Reşan ve babası Mirza Halid ile mi başladığı kesin olarak belirlenememektedir. Yine de büyük olasılıkla Hıdır, Mirza Reşan ve Mirza Halid birlikte, o dönemde boş olan Nurs'un bugünkü topraklarına ilk yerleşmişlerdir.
İki önemli bilgi daha bulunmaktadır: Birincisi, şimdiki Nurs, o dönemde boş bir alanmış ve ikincisi, çevresinde Ermeni köyleri olmasına rağmen Nurs, hiçbir zaman bir Ermeni köyü olmamıştır. Nurs’u oluşturan ailelerin hepsinin Müslüman olması da bunun bir diğer ispatıdır.
1.1.2.2.Nurs'un Kuruluş Tarihi
Nurs köyünün kesin kuruluş tarihi hakkında yazılı belgeler mevcut olmamakla birlikte, sözlü tarih anlatımları, köyün Bediüzzaman Said Nursi'nin büyük dedesi Hıdır zamanında kurulduğunu kesin olarak belirtmektedir.
Bediüzzaman'ın ailesindeki doğum sıralamalarını ve yaşları dikkate alarak, köyün kuruluş tarihine dair tahminler yapabiliriz. Bu tahminler, Bediüzzaman Said Nursi'nin doğum tarihinden (1878)[11] başlayarak geriye doğru gidildiğinde belirli bir mantık çerçevesinde ortaya konulabilir.
1.1.2.3.Bediüzzaman Said Nursi'nin Ailesinin Doğum Tarihleri ve Köyün Kuruluş Tarihi
Bediüzzaman Said Nursi'nin evin üçüncü çocuğu,[12] kardeşler arasında birer yaş farkı olduğu[13] ve babasının en erken 15 yaşında evlendiği varsayılarak[14] yapılan hesaplamalar şu şekildedir:
- Bediüzzaman Said Nursi'nin doğumu : 1878
- Bir yıl önce doğan ağabeyi Abdullah : 1877
- Bir yıl önce doğan ablası Durriye : 1876
- Babası Sofi Mirza'nın evlenme yılı : 1875
- Sofi Mirza'nın doğumu : 1858 (en erken 15 yaşında evlenmişse)
Sofi Mirza ilk doğan evlat olduğu[15] ve babasının evliliğinden bir sene sonra dünyaya geldiği düşünülürse, benzer bir mantıkla Sofi Mirza'nın babası Ali'nin doğum tarihini şu şekilde tahmin edebiliriz:
- Sofi Mirza'nın babası Ali'nin evlenme yılı : 1857
- Ali'nin doğumu : 1842 (en erken 15 yaşında evlenmişse)
Bu hesaplama yöntemiyle, Ali'nin babası Hıdır'ın doğum tarihini de şu şekilde belirleyebiliriz:
- Ali'nin babası Hıdır'ın evlenme yılı : 1841
- Hıdır'ın doğumu : 1826 (en erken 15 yaşında evlenmişse)
Bu durumda Nurs’a ilk gelenlerden Hıdır’ın en geç 1826 yılında Nurs’ta olduğu söylenebilir. Aynı mantığı uygulayarak, çocuklar arasında 5 yıl aralık olduğu ve babanın evlilik yaşının 25 olduğu varsayımıyla doğum tarihleri sırasıyla şu şekilde tahmin edilebilir:
- Bediüzzaman Said Nursi'nin doğumu : 1878
- Beş yıl önce doğan ağabeyi Abdullah : 1873
- Beş yıl önce doğan ablası Durriye : 1868
- Babası Sofi Mirza'nın evlenme yılı : 1863
- Sofi Mirza'nın doğumu : 1838 (25 yaşında evlenmişse)
Sofi Mirza’nın da dört kardeşi vardı. Bu defa Sofi Mirza’nın en son kardeş olduğu, her kardeş arasında 5 senelik doğum farkı olduğu ve Sofi Mirza’nın babası Ali’de evliliğini 25 yaşında yaptığı düşünülürse, aynı mantıkla Sofi Mirza’ın babası Ali’nin de doğum tarihini bulmak mümkündür:
- Beş yıl önce doğan ağabeyi Mehmey : 1833
- Beş yıl önce doğan ağabeyi Haci : 1828
- Beş yıl önce doğan ağabeyi Kuluz : 1823
- Beş yıl önce doğan ablası Fatma : 1818
- Sofi Mirza’nın babası Ali evlenme yılı : 1813
- Sofi Mirza’nın babası Ali’nın doğumu : 1788 (25 yaşında evlenmişse)
Olayı aynı şekilde cereyan ettiğini düşünürsek, Sofi Mirza’ın babası Ali’nin babası Hıdır’ın da doğum tarihini bulmak mümkündür. Yine Ali’yi en son doğan evlat ve beşinci kardeş olduğunu kabul edersek:
- Beş yıl önce doğan büyük kardeş : 1783
- Beş yıl önce doğan büyük kardeş : 1778
- Beş yıl önce doğan büyük kardeş : 1773
- Beş yıl önce doğan büyük kardeş : 1768
- Ali’nin babası Hıdır’ın evlenme yılı : 1763
- Hıdır’ın doğumu : 1738 (25 yaşında evlenmişse)
Yapılan bu analizler, Nurs Köyü'nün kuruluş tarihinin yaklaşık 200 ila 300 yıl öncesine dayandığını göstermektedir. Bu bilgiler ışığında, Nurs'un kuruluş tarihinin en erken 1730, en geç ise 1830 yılları arasında gerçekleştiği söylenebilir. Nurs köyünün tarihî gelişimi, bölgenin sosyo-kültürel ve demografik yapısıyla da yakından ilişkilidir ve bu süreçte Bediüzzaman Said Nursi'nin dedelerinin önemli bir rol oynadığı açıktır.
Bu tarihî tahminler, Nurs köyünün yaklaşık 200-300 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu ortaya koymaktadır ve bu bağlamda köyün tarihî gelişiminin detaylı bir şekilde incelenmesi, bölgenin genel tarihine de ışık tutacaktır.
Sevan Nişanyan 18 Ocak 2013 târihli “Hizan Notları”nda İsparit ve Nurs’la ilgili şunları kaydetmiş:[16]
“İspayert bucağı, Hizan’ın da en uzak ve ulaşılmaz kesimidir. Vadinin üç kolundan en sağdakinin ta sonunda Nurs köyü bulunur. Dağın kovuğuna sıkışmış, birkaç haneden oluşan bir yerdir. İnsana sanki kaça kaça gelip buraya sığınmışlar hissini verir.
Belli ki eskiden önemsiz bir yermiş. Natanyan’ın (1877), Eprigyan’ın (1880-1895) ve Kevorkian’ın (1914) köy listelerinde adı geçmiyor. En erken 1928 tarihli Dahiliye Vekâleti listesinde izini bulabildim.”
1.1.3.Nurs Köyü Camii
Nurs köyündeki tarihi cami, Bediüzzaman Said Nursi'nin dedeleri tarafından inşa edilmiştir. Hikmet Okur’un sözlü tarih anlatımına göre, ilk yerleşimlerden sonra, hayvanların ayağının değmediği bir arazi olan derenin üst kısmına bu camiyi yapmışlardır. Cami başlangıçta küçük bir yapıydı, sonradan Bediüzzaman Said Nursi'nin kardeşi Molla Muhammed tarafından genişletilmiştir. O yıllarda köyün dini ve sosyal yaşamının merkezi olan bu cami, köy halkının bir araya gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. Molla Muhammed, uzun süre bu camide imamlık yapmıştır.
Ali Rıza Dalar’ın sözlü tarih anlatımına göre, Molla Muhammed’den önce Bediüzzaman'ın babası Sofi Mirza'nın amcasının oğlu Osman (halk arasında "Osey Faka" yani “Faka’nın[17] Oğlu Osey” olarak bilinir) bu camide fahri imamlık görevini üstlenmiştir. Yerel halk tarafından Osey ismiyle anılan Osman, Sofi Mirza’nın yaşlarında biri idi. Aynı anlatıma göre, caminin aydınlatması da ceviz yağından çıkarılan bir yağ (yöresel adıyla Zeyd) ile sağlanmaktaydı ve bu yağı Nurs'taki 17 ev, her hafta sırasıyla karşılamaktaydı.[18]
1.2.OSMANLI DÖNEMİ
Osmanlı döneminde Nurs köyü, Hizan kazasına bağlı olarak kayıtlara geçmiştir. Bu dönemdeki köy yaşamı hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Osmanlı arşivlerinde araştırma yapılması gerekmektedir. Osmanlı dönemindeki sosyal ve ekonomik değişimler, köyün demografik yapısını ve kültürel özelliklerini de etkilemiştir.
Osmanlı dönemindeki Bitlis, 1872 yılına kadar Van ve Diyarbakır Eyaletlerinin Sancağı, daha sonra Muş ve Erzurum Eyaletlerinin kazası olmuştur. 1872 yılında Bitlis, müstakil Vilâyet statüsü kazanmıştır.[19]
Bitlis’in Vilayet Oluş Tarihçesi
1883 yılda da Hizan, Bitlis'in kazası olarak statü değiştirmiştir.[20] Böylece, Bediüzzaman Said Nursi'nin doğduğu Nurs köyü de Bitlis Vilayetine bağlanmıştır.
Bitlis’in Hizan İlçesinin Kaza Oluş Tarihçesi
Bitlis’in Hizan İlçesinin İsparit[21] Bucağının (Nâhiye)[22] Tarihçesi
Bazı kaynaklar, Nurs köyünün eski bir Ermeni yerleşimi olduğunu ve 1915 olayları sırasında Ermenilerin köyden göç ettiğini iddia etmektedir. Ancak, bu iddiaları destekleyen somut kanıtlar bulunmamaktadır. Sözlü tarih anlatımlarına göre, Nurs köyü, Bediüzzaman Said Nursi'nin dedeleri ve diğer ailelerin şimdiki Nurs arazisine gelerek yerleşmesiyle kurulmuştur. Çevrede Ermeni köyleri bulunsa da Nurs köyü daha önceden mevcut değildi ve bu Müslüman aileler tarafından kurulup gelişmiştir.
Nurs köyünün yerlileri ve onların soyundan gelenler, köyün tarih boyunca Müslüman bir yerleşim yeri olduğunu ve Ermeni köyü iddialarının asılsız olduğunu belirtmektedir.[23] Bu görüşü savunanlar arasında Devlet Tapu Kadastro Müdürlüğünde çalışmış olan Hikmet Okur gibi Nurs'un köklü ve saygın ailelerinden vatandaşların ifadeleri de bulunmaktadır. Hikmet Okur, Nurs köyünün tapu kayıtlarında Ermeni köyü olduğuna dair hiçbir bilginin bulunmadığını ve köyün Müslüman bir köy olarak kayıtlarda yer aldığını belirtmektedir.
- Hikmet Okur’un (Bediüzzaman Said Nursi’nin amcası Mehmey’nin torununun) ifadesi:
Nurs Köyünde Derneği Başkanlığı ve Meclis Üyeliği yapmış olan Hikmet Okur’un ifadesi şöyledir:
“Nurs Köyü bir Ermeni köyü iddası tamamen asılsız ve saçma bir iddiadır. Ben kendim tapudan emekliyim. Nurs’un Ermeni köyü ile alâkalı hiçbir belge ve bilgi yoktur. Nurs Müslüman köyüdür Ermenilerin Birinci Dünya Harbi yıllarında bizim köyden birçok Müslüman genci kaçırdıkları büyüklerimiz tarafından sürekli anlatılır. Müslüman köyü olması hesabıyla Nurs’lulara Ermenilerce yapılan zulümleri de devamlı büyüklerimiz anlatırlar…”
- Hacı Hüseyin Dalar’ın (Bediüzzaman Said Nursi’nin amcası Mehmey’nin torununun) ifadesi:
“Bizim köy ve Kiğis Müslüman köylerdir. Çevrede Ermeni köyleri vardı. Ancak “Nurs” ile “Kiğis” Müslüman köyüydü, hatta Üstadın babası dahil bizim köyden birçok Müslüman akrabalarımızı bazı Ermeniler kaçırmışlar. Üstadın babası Sofi Mirza’yı da kaçırmışlar, sonra yaşlı diye bırakmışlardı. Bizim köyün doğusunda Rımrım Dağları vardır. Üstad, Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Ermeni çeteleriyle buralarda çarpışırken silâh seslerini Nurs’tan duyan babası ‘Ben Said’imin silâh sesini tanırım, o ölmemiş sağdır’ dediğini bu vesileyle dedem anlatırdı. Nurs Köyü’nün Ermeni köyü olduğu kesinlikle yalan, iftira ve bir oyundur.”
- Abdulbaki Okur’un (Bediüzzaman Said Nursi’nin amcası Hacı’nın torununun) ifadesi:
“Bizim köyde mazisi dört yüzyıla dayanan bir camimiz vardır. Üstadın camisi olarakta bilinen bu cami hâlen ayaktadır. ‘Nurs Ermeni köyü ise o caminin orada ne işi vardır?’ diye sorulmaz mı? Nurs Köyü’nde Ermenilerden kalan hiçbir iz ve belirti yoktur. Tamamen Müslüman köyüdür. Eski kalıntıların olmadığı Nurs Köyü çevresinde onların köyleri vardı hepsinin onlardan kalan anlamsız isimleri mevcuttur. Ama Nurs dün ne ise bugün de odur, yani Nurs’tur.”
Ayrıca, Nurs köyünde bulunan tarihi cami gibi yapılar da köyün İslam tarihiyle olan bağını gösteren önemli kanıtlardır. Köy sakinlerinin anlatımları, köyün geçmişinde Ermenilerle yaşanan bazı olayları içerse de bu anlatımlar köyün tamamının Ermeni köyü olduğu iddiasını desteklememektedir.
1.3.NURS’UN ESKİ İSİMLERİ VE KÖKENİ
Nurs köyünün bilinen en eski adı "Nors" veya "Nurs" olarak geçmektedir.[24] Bu isimlerin kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı kaynaklarda Arapça "ışık" anlamına gelen "nur" kelimesinden türediği öne sürülmektedir. Başka bir görüşe göre ise Bediüzzaman Said Nursi’nin dedeleri ve diğer aileler, Siirt’in Pervari ilçesinin Dolusalkım köyünün Nurs Mezrası'ndan geldikleri için geldikleri mezranın ismini bu yeni yerleştikleri yere vermişlerdir.
Köyün ismi, 1960 yılında resmi olarak "Kepirli" olarak değiştirilmiş, ancak 2012 yılında köylülerin talebi üzerine tekrar "Nurs" ismiyle anılmaya başlamıştır.[25]
(نورس)’un, “Nurs” veyâ “Nors” okunması mümkün. Nitekim resmî kimlik bilgilerinde yeni yazıya “Nors” olarak geçirilmiş.[26]
1.4.BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ VE NURS KÖYÜ
Nurs köyünün tarihi önemi, İslam alimi ve düşünürü Bediüzzaman Said Nursi'nin burada doğmuş olmasından kaynaklanmaktadır. 1878 yılında Nurs köyünde dünyaya gelen Said Nursi, ilk eğitimini burada almıştır. Köydeki tarihi cami ve yakınındaki Tağ Medresesi, Said Nursi'nin eğitim hayatında önemli bir rol oynamıştır. Said Nursi'nin hayatı ve düşünceleri, Nurs köyünün manevi önemini artırmıştır. Köy, Said Nursi'nin tanınmasından sonra önemli bir ziyaret merkezi haline gelmiştir. Said Nursi'nin doğduğu ev, müze olarak ziyarete açılmıştır.
1.5.MODERN DÖNEM VE ZİYARETLER
Nurs köyü, günümüzde hem tarihi hem de manevi önemi nedeniyle ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Said Nursi'nin doğum yeri olması nedeniyle köy, Türkiye'den ve dünyanın farklı yerlerinden gelen insanlar tarafından dini ve kültürel amaçlarla ziyaret edilmektedir. Said Nursi'nin doğduğu ev ve müze, ziyaretçilerin ilgi odağı olmaktadır. Ayrıca, köy, bölgenin kültürel ve sosyal hayatının önemli bir merkezi olarak da dikkat çekmektedir.
Köyde bir adet tarihi yapı bulunmaktadır. Nurs Köyü'nün güney tarafında, Dilek caminin arkasında yer alan bu yapı, Nurs civarı beylerinden Şerefhan Bey'in ailesine ait olan Bey Evi'dir. Bu evle beraber tarla ve mezra, Ali Rıza Dalar'ın büyük dedesi Siyavaş[27] tarafından satın alınmıştır.
Bediüzzaman Said Nursi, Gönüllü Alay Kumandanı olarak Ermenilerle savaşırken ve Gevaş’ta bulunduğu zamanlarda, Ermenilerin Nurs'a saldıracağını duyduğunda Nurs'u savunmak için köye gelmiş ve bu evde üç ay kalmıştır. Ali Rıza Dalar’ın, dedesi ve Hacı Çerkez’den aktarılan sözlü tarih anlatımlarına göre, dedesi bu olaylar sırasında 8-9 yaşlarında, Hacı Çerkez ise 6-7 yaşlarındaydı ve bu hadiseye şahit olmuşlardır. Bediüzzaman, bu evde tahtadan yapılmış bir karyolada yatmıştır.
Bu olayı anlatan Yörükler de vardır. Hatta hayatta olan Molla Kemal isimli bir zattan dinlemiştim. O, “dedem Bediüzzaman’ın çorbasını getirirdi” derdi.
[1] Urartu Krallığı, MÖ 9. yüzyılda Van Gölü çevresinde kurulmuş ve MÖ 6. yüzyılda sona ermiştir. Bu döneme ait kalıntılar genellikle Van, Ağrı, Kars, Erzurum ve Bitlis bölgelerinde bulunur. Urartu kalıntıları arasında kaleler, su kanalları, kaya mezarları ve yazıtlar yer alır.
[2] Hikmet Okur, Bediüzzaman’ın amcası Mehmey’in oğlu Kasım’ın oğlu Hacı Übeyt’in oğludur.
[3] Tapu Kadastro “Kuyûd-ı Kadîme” Arşivi’ndeki Rûmî Ağustos 1289 / Hicri Cemaziyilahir - Recep 1290 / Miladi Ağustos 1873 tarihli Zabıt-Kayıt Defterlerinde bulunan Defter-i Şehr-i Ağustos 1289 Yoklama (Sıra, 2-3) başlığı altındaki kayıt. Bu kayıtta İsparit Nâhiyesi Nurs Köyü’ndeki mülklerin tapu kaydı, Bediüzzaman’ın babası Sofi Mirza ve üç amcası olan Mehmey, Kuluz ve Hacı üzerinde olduğu görülmektedir. Kayıtlarda isimlerin yanında “Benûn-ı Alo” ifadesi geçmektedir ki “Ali’nin çocukları, ailesi” anlamına gelmektedir. Ayrıca “İbin Alo” yani “Ali’nin Oğlu” ifadelerine rastlanmaktadır. Ali, Bediüzzaman’ın babası tarafından dedesidir. Bu kayıtlara dayalı olarak hazırlanan bir Tapu Senedi Ahmet Akdündüz’ün “Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nûrsî ve İlmi Şahsiyeti”; Birinci Kitap - Eski Said (I) adlı kitabının 148-149. sayfasında dipnot olarak resimleriyle verilmiştir.
[4] Ali Rıza Dalar, Bediüzzaman’ın amcası Mehmey’nin kızı Zeynep’in (kocası Siyavaş) oğlu Hacı Adil’in oğlu Hacı Osman’ın oğludur.
[5] Hikmet Okur, kendisiyle tanışmamız faslında (16 Haziran 2024 kendi evinin bahçesindeki sohbetimizde) Ali Rıza Dalar’dan söz ettiğimizde, onun çok araştırıp sorguladığı için daha geniş bilgiye sahip olduğunu tarafımıza bildirmiştir.
[6] Hacı Adil, Bediüzzaman’ın amcası Mehmey’nin kızı Zeynep’in oğludur.
[7] Bediüzzaman’ın amcası Mehmey’nin oğlu Abdurrahman’ın oğludur.
[8] Çemşit Ailesinin (Malâ Cemşit) büyüklerindendir.
[9] Abdulkadir Badıllı Mufassal Tarihçe-i Hayat adlı kitabında dipnot olarak şöyle yazmaktadır: “Bu mevzuu Bediüzzaman'ın Amucazadesinin oğlu olan Molla Davud'un oğlu Hacı Kâmil ve Hacı Çerkes'ten bizzat ben de dinledim.” Kaynak: Abdulkadir Badıllı, Mufassal Târihçe -i Hayât (Bedîüzzaman Said -i Nursî Mufassal Târihçe -i Hayâtı) (1998), sh.
[10] Necmeddin Şahiner. Bilinmeyen Taraflarıyla Said-i Nursî, Nesil Yayınları, 2015. sh. 47
[11] Bediüzzaman Said Nursi’nin doğum tarihinin 1878 (Rûmî 1293-1294) olduğuna dair aşağıdaki kaynaklara bakılabilir:
- Risale-i Nur Külliyatı:
Rûmî 1293 (Milâdî 1877/1878 - Hicrî 1294/1295 yıllarına rastlar)
Hicrî 1293 (Milâdî 1876/1877 - Rûmî 1291/1292 yıllarına rastlar)
- Asa-yı Musa 90 : Birinci Kısım/On Birinci Mes'ele/On Birinci Mes'elenin Haşiyesinin Bir Lâhikasıdır
- Barla Lahikası 164 : YİRMİ YEDİNCİ MEKTUB'UN ÜÇÜNCÜ KISMI VE ÜÇÜNCÜ ZEYLİN NİHAYETİDİR
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 15 : Risale-i Nur'dan parlak fıkralar ve bir kısım güzel mektuplar
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 47 : Risale-i Nur'dan parlak fıkralar ve bir kısım güzel mektuplar/Yirmi Yedinci Mektubun lâhikasından alınmış mühim parçalar
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 99 : Birinci Şua/YİRMİBEŞİNCİ ÂYET
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 102 : Birinci Şua/YİRMİSEKİZİNCİ ÂYET
- Şualar 271 : On Birinci Şua/On Birinci Mes'ele/On Birinci Mes'elenin Haşiyesinin Bir Lâhikasıdır.
- Şualar 716 : Birinci Şua/İkinci Sual:/Yirmi Beşinci Âyet
- Şualar 719 : Birinci Şua/İkinci Sual:/Yirmi Sekizinci Âyet
- Tarihçe-i Hayat 329 : Dördüncü Kısım/Mehmed Feyzi ile Emin’in bir mektubudur
Rûmî 1294 (Milâdî 1878/1879 - Hicrî 1295/1296 yıllarına rastlar)
Hicrî 1294 (Milâdî 1877/1878 - Rûmî 1292/1293 yıllarına rastlar)
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 77 : Birinci Şua/ÜÇÜNCÜ ÂYET-İ MEŞHURE
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 78 : Birinci Şua/BEŞİNCİ ÂYET
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 98 : Birinci Şua/YİRMİ BEŞİNCİ ÂYET
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 99 : Birinci Şua/YİRMİ BEŞİNCİ ÂYET
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 145 : Sekizinci Lem'a/ŞEYH-İ GEYLÂNÎ'NİN FIKRASİYLE KERAMETKÂRANE VERDİĞİ HABER-İ GAYBÎNİN TETİMMESİDİR
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi 165 : Sekizinci Lem'a/HAZRET-İ GAVS'IN KERAMET-İ GAYBİYESİNİ TE'YİD EDEN BİR İŞÂRET
- Şualar 693 : Birinci Şua/İkinci Sual:/Üçüncü Âyet
- Şualar 695 : Birinci Şua/İkinci Sual:/Beşinci Âyet
- Şualar 715 : Birinci Şua/İkinci Sual:/Yirmi Beşinci Âyet
- Şualar 716 : Birinci Şua/İkinci Sual:/Yirmi Beşinci Âyet
- Abdurrahmân Nûrsî; “Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı”; Necm-i İstikbâl Matbaası; İstanbul; 1335
- Bilâl Tunç; “BEDÎÜZZAMÂN SA‘ÎD NURSÎ / MUHTASAR TÂRİHÇE-İ HAYÂTI / BİRİNCİ BÖLÜM: 1878-1908”; Erişim Adresi: https://risaletashih.org/2022/12/22/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-birinci-bolum-1878-1908/; Erişim Tarihi: 12 Temmuz 2024
- Bilâl Tunç; “BEDÎÜZZAMÂN’IN TÂRİHÇE-İ HAYÂTI / Abdurrahmân Nûrsî”; Erişim Adresi: http://risaletashih.org/bediuzzamanin-tarihce-i-hayati-abdurrahman-nursi; Erişim Tarihi: 28 Kasım 2020
- Bilâl Tunç; “BÂZI KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHLERİ”; Erişim Adresi: https://risaletashih.org/2024/05/26/bazi-kaynaklarda-bediuzzamanin-dogum-tarihleri/; Erişim Tarihi: 12 Temmuz 2024
- Bilâl Tunç; “TERCÜME-İ HÂLİNDEN HÜLÂSA / Müküslü Hamza”; Erişim Adresi: http://risaletashih.org/tercume-i-halinden-hulasa-mukuslu-hamza; Erişim Tarihi: 9 Kasım 2020
- Müküslü Hamza; “Bedîüzzamân Sa‘îd-i Kürdî’nin Tercüme-i Hâlinden Bir Hülâsadır”; Evkāf-ı İslâmiyye Matbaası; İstanbul; 1335
- Risâle-i Nur Enstitüsü; "Bediüzzaman Hangi Tarihte Doğdu?" Köprü; Sayı: 70; Bahar/2000; s. 210-212
- Risâle-i Nur Enstitüsü; “Devlet-i Aliye-i Osmaniye Tezkeresi”; Erişim Adresi: http://www.rne.com.tr/belgelerle-said-nursi/devlet-i-aliye-i-osmaniye-tezkeresi; Erişim Tarihi: 16 Ocak 2021
- Sadık Albayrak; “Son Devrin İslâm Akademisi Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye”; İkinci Baskı; Yeni Asya Yayınları; Şubat-1973; s. 214
- Mehmet Selim Mardin. Yeni Bilgi ve Belgelerle Bediüzzaman Said Nursi. Foliant Yayınları. 2021
[12] Her ne kadar Abdulkadir Badıllı Muhtasar Tarihçe-i Hayat kitabındaki sıralamasında Hanım isimli kız kardeşini de sayarak Bediüzzaman’ı dördüncü evlat olarak yazılmaktaysa da bunun bir belgesini vermemekte ve dayanağını da yazmamaktadır. Fakat Mehmet Selim Mardin ulaşmış olduğu Nüfus Kayıtlarına istinâd ederek sıralamada Bediüzzaman’ın üçüncü evlat olduğunu yazmaktadır. Kaynaklar:
Abdulkadir Badıllı, Mufassal Târihçe -i Hayât (Bedîüzzaman Said -i Nursî Mufassal Târihçe -i Hayâtı-1) (1998), sh. 51
Mehmet Selim Mardin. Yeni Bilgi ve Belgelerle Bediüzzaman Said Nursi. Foliant Yayınları. 2021. sh. 49
[13] Ali Rıza Dalar'dan aldığımız bilgiye göre, Nurs'ta çocuklar arasındaki yaş farkı en fazla iki yılmış. Kendi akrabalarından örnek vererek, "Bazılarının 18-20 çocukları vardı ve çocukların aralarındaki yaş farkı ikiyi bulmuyordu" demiştir. Dolayısıyla, bir yaş farkı olanlar da bulunmaktaydı. Sonuç olarak, çocuklar arasında üç yıl yaş farkı olan pek bulunmamakta, en az bir en fazla iki yıl yaş farkı kabul edilebilir bir durum olarak görülmektedir.
[14] Ali Rıza Dalar'dan aldığımız bilgiye göre, çocuklar ergenliğe girdiğinde hemen evlendirilme gayretine girilirmiş. Bu durum, 12 yaşından itibaren düşünülebilir. İslamiyet’e göre ise buluğ yaşı, yani reşit sayılma yaşı, 15 olarak kabul edilmiştir.
[15] Ali Rıza Dalar'dan aldığımız bilgiye göre, kardeşlerden Haci, Sofi Mirza’dan küçüktür. Ayrıca kız kardeş Fatma’nın çocukları, Sofi Mirza’nın en büyük evladından da çok büyük olduğuna göre, Fatma da Sofi Mirza’dan büyüktür. Mehmey ve Kuluz da Sofi Mirza’dan önce vefat ettiklerine göre, tahmini olarak onlar da Sofi Mirza’dan büyük olmalıdırlar. Sonuç olarak, kardeşlerin tahmini sıralaması Fatma, Kuluz, Mehmey, Sofi Mirza ve Haci şeklinde yapılabilir.
[16] Sevan Nişanyan; Hizan Notları. http://nisanyan1.blogspot.com.tr/2013/01/hizan-notlar.html (Erişim Târîhi: 11.11.2017).
[17] Faka, Osman’ın (Osey) babasıdır. Osman, Sofi Mirza’nın amcası oğlu ise bu durumda Faka, Sofi Mirza’nın Amcası Bediüzzaman’ın dedesi Ali’nin de kardeşi olacaktır. Faka, medresede ders gören talebelere verilen isimdir. İhtimal ki kendisi medrese eğitimi almıştır.
[18] İslam Yaşar'ın “Bediüzzaman Beşlemesi” romanının birinci cildi olan “Zamanın Sesi” adlı kitabının 39. sayfasında yazdığı, akşamları kelebeklerin kandilde yanmaları hadisesi bu camide geçmektedir. Ancak böyle bir olayın olduğuna dair hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Yöre halkı da böyle bir olayın yaşanmadığını kesin bir şekilde belirtmektedir. Dolayısıyla bu hadise, kitabın roman olması dolayısıyla yazarın kurgulaması olarak görülmektedir.
[19] Sezen, T. (2017). Osmanlı Yer Adları (2nd ed.). T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları. ISBN 978-975-19-6682-7.
[20] Sezen, T. (2017). Osmanlı Yer Adları (2nd ed.). T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları. ISBN 978-975-19-6682-7.
[21] Kaynaktaki Osmanlıca ifadenin okunuşu şöyledir: "İsparit", "İspayirt" veya "İspayrit". Yöre halkı dahâ çok, “İsparit” ve “İspairt” olarak telaffuz etmektedir. 1907 târihli Bitlis Vilâyet haritasında; Bitlis Sancağı içerisinde “İspârût (İspârot) (اسپاروت)” diye bir yer adı görülüyor ki, ayni yerin değişik bir yazılışı olsa gerek. Kaynak: Bilâl Tunç, https://risaletashih.org/2022/12/22/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-birinci-bolum-1878-1908/
[22] "Bucak" veya "Nâhiye" terimleri, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin erken dönemlerinde kullanılan idari bölümlerdir. Bu terimler, yerel yönetim ve idari yapıların bir parçası olarak önemli bir rol oynamıştır.
Bucak ve Nâhiye'nin Tanımları:
Bucak:
- Bucak, köylerin birleşiminden oluşan ve bir kaymakamlık (ilçe) altında toplanmış olan idari birimdir.
- Bir bucak, birkaç köyün bir araya gelmesiyle oluşturulur ve genellikle köylerin ortak sorunlarının ve hizmetlerinin yönetildiği bir merkezdir.
- Bucak müdürü tarafından yönetilir. Bucak müdürü, kaymakamın yetkili temsilcisidir ve kaymakamın denetiminde çalışır.
Nâhiye:
- Nâhiye, Osmanlı döneminde kullanılan ve Cumhuriyet döneminde de bir süre devam eden bir terimdir. Nâhiye de bucak ile aynı anlama gelir.
- Nâhiye müdürü, Nâhiye'nin yönetiminden sorumlu olan kişidir ve kaymakama bağlı olarak çalışır.
Tarihsel Gelişim:
- Osmanlı Dönemi:
- Osmanlı İmparatorluğu'nda Nâhiye sistemi, yerel yönetimlerin etkin bir şekilde yönetilmesi için oluşturulmuştu.
- Nâhiyeler, kaza (ilçe) ve sancak (vilayet) gibi daha büyük idari birimlere bağlıydı.
- Bu yapı, merkezi otoritenin kırsal alanlarda da etkin olmasını sağlıyordu.
- Cumhuriyet Dönemi:
- Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte, Osmanlı'dan miras kalan idari yapılar bir süre devam etti.
- 1920'ler ve 1930'larda, köyler ve ilçeler arasındaki idari boşluğu doldurmak için Nâhiyeler yeniden düzenlendi ve bucak adıyla anılmaya başlandı.
- Bucak sistemi, özellikle kırsal alanlardaki yönetim ve hizmetlerin organize edilmesinde önemli rol oynadı.
- 1970'lere kadar etkin bir şekilde kullanılan bucak sistemi, yerel yönetimlerdeki değişikliklerle birlikte zamanla önemini yitirdi.
Bucak ve Nâhiye'nin Önemi:
- Bucak ve Nâhiyeler, kırsal kesimlerdeki hizmetlerin ve yönetimin daha etkin bir şekilde yürütülmesini sağladı.
- Sağlık, eğitim, altyapı ve güvenlik gibi hizmetlerin köylere ulaştırılmasında kilit rol oynadı.
- Merkezi otoritenin taşraya ulaşmasını kolaylaştırdı ve yerel halkın devlete olan bağlılığını pekiştirdi.
Günümüzde, bu kavramlar daha çok tarihsel ve akademik çalışmalarda karşımıza çıkmakta olup, modern idari yapıda yerlerini mahalle ve köy muhtarlıkları gibi diğer yerel yönetim birimlerine bırakmışlardır.
[23] https://www.sorularlasaidnursi.com/nurs-koyu-hakkindaki-asilsiz-iddialara-cevaplar/?print=pdf
https://www.yeniasya.com.tr/mustafa-ozturkcu/nurs-koyu-ve-bir-degerlendirme_210234
[24] Sevan Nişanyan; Hizan Notları. http://nisanyan1.blogspot.com.tr/2013/01/hizan-notlar.html (Erişim Târîhi: 11.11.2017).
[25] Özcan Çiriş “Saidi Nursi’nin köyü yeniden ‘Nurs’ oldu” https://web.archive.org/web/20160306112736/http://www.milliyet.com.tr/saidi-nursi-nin-koyu-yeniden-nurs-oldu/gundem/gundemdetay/04.07.2012/1562433/default.htm Erişim Tarihi: 12 Temmuz 2024
[26]Bilâl Tunç; “BEDÎÜZZAMÂN SA‘ÎD NURSÎ / MUHTASAR TÂRİHÇE-İ HAYÂTI / BİRİNCİ BÖLÜM: 1878-1908”; Erişim Adresi: https://risaletashih.org/2022/12/22/bediuzzaman-said-nursi-muhtasar-tarihce-i-hayati-birinci-bolum-1878-1908/; Erişim Tarihi: 12 Temmuz 2024
“Said Nursi'nin TC Kimlik numarası kaç? Kaynak: Said Nursi'nin TC Kimlik numarası kaç?” https://www.risalehaber.com/said-nursinin-tc-kimlik-numarasi-kac-297437h.htm (Erişim Târîhi: 16.03.2022)
[27] Ali Rıza Dalar’ın babası Hacı Osman’ın babası Hacı Adil’in babası Siyavaş (Yani Bediüzzaman’ın amcası Mehmey’nin kızı Zeynep’in eşi yani Mehmey’nin damadı)