FELSEFE BİLİMİNİN ALT DALLARI EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM
KUANTUM DOLANIKLIĞI VE MÂNEVÎYÂT: BEDÎÜZZAMÂN’IN PERSPEKTİFİNDEN EVRENSEL BİRLİK
- " Cenâb-ı Hak … bütün enva'-ı nîmeti o sofrada مِنْ حَيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i rubûbiyetini ve rahmâniyet ve rahîmiyetini o vaziyetle ifâde ediyor. İnsânlar gaflet perdesi altında ve esbâb dâiresinde o vaziyetin ifâde ettiği hakikatı tam göremiyor, bazan unutuyor." ifâdesi:
Bilim ve mânevîyât, zamân zamân birbirinden bağımsız alanlar olarak görülse de aslında birbiriyle derîn bağlantılar içindedir. Bu bağlantının en çarpıcı örneklerinden biri, kuantum mekaniği ve Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin eserleri arasında görülmektedir. Bedîüzzamân, Risâle-i Nûr Külliyâtı'nda Allâh'ın varlıkları yaratışındaki hikmeti ve kâinâtın işleyişini irdelerken, kuantum mekaniği de kâinâtın en temel seviyesindeki sırları çözmeye çalışır. İki alanın bu kesişimi hem bilimsel hem de mânevî bir perspektiften kâinâtın anlaşılmasına katkı sağlar.
Bedîüzzamân Hazretleri, Risâle-i Nûr Külliyâtı'nda kâinâtın ve içindeki varlıkların Allâh tarafından yaratıldığını ve her bir varlığın, Allâh'ın varlık, birlik, kudret ve rahmet sıfâtlarının birer yansıması olduğunu vurgular. Bedîüzzamân Hazretlerinin yukarıdaki ifâdede alıntıladığı âyet, Allâh'ın varlıkları, insânların beklemeyip tahmîn edemeyeceği bir şekilde düzenlediğini ve bu düzenin O'nun rubûbiyet (yaratıcılık ve yöneticilik), rahmâniyet (evrensel merhamet) ve rahîmiyet (özellikle inânanlara yönelik merhamet) sıfâtlarını yansıttığını belirtmektedir. Bu ifâde, felsefenin ve özellikle de "kuantum bilinci" düşüncesiyle ilginç bir ilişki içindedir.
Kuantum bilinci, kuantum mekaniğinin prensiplerinin insân bilinci ve algısına uygulanmasıyla ilgilenen modern bir düşünce akımı olduğunu belirtmiştik. Bu akım, gözlemcinin kâinât üzerindeki etkisi, bilincin maddenin durumlarını etkileyebileceği fikri ve kâinâtın temelindeki birliğe işâret eden kuantum dolanıklığı gibi konseptleri içerir.
KUANTUM DOLANIKLIĞI VE BİRLİKTELİK:
Kuantum mekaniğinde, iki parçacık arasında kurulan öyle bir bağlantı vardır ki, birinin üzerinde yapılan ölçüm, diğerinin durumunu ânında, mesâfeler ne kadar uzak olursa olsun, etkileyebilir. Bedîüzzamân Hazretlerinin alıntıladığı âyetten hareketle, bu durum "beklenmedik bir şekilde" düzenlemenin bir örneği olarak ele alınabilir. Demek ki, kâinât derîn bir birliktelik ve bağlantılılık içinde, günlük algılarımızın ötesinde bir düzende işliyor. Allâh'ın rubûbiyeti ve yaratılanlar arası ilişkilerin kusursuz düzeni, bu örnekle somut bir biçimde kavranabilir.
"Kuantum Dolanıklığı ve Birliktelik" konusunu daha detâylı ve somut örneklerle açıklamak, bu karmaşık fenomeni daha anlaşılır kılabilir. Kuantum dolanıklığı, kuantum mekaniğinin en şaşırtıcı ve karşı sezgisel fenomenlerinden biridir.
- Somut Örnek: EPR (Einstein, Podolsky ve Rosen) Deneyi[1]
Bilim, özellikle kuantum mekaniği alanında yaptığı keşiflerle, kâinâtın işleyişine dâir bizlere çarpıcı bilgiler sunar. Kuantum dolanıklığı, bu keşiflerden biridir ve iki parçacık arasında, aralarındaki mesâfeye bakılmaksızın, ânında bir etkileşim olduğunu gösterir. Bu fenomen, Albert Einstein tarafından "uzaktan ürkütücü etkileşim" olarak tanımlanmıştır ve kuantum mekaniğinin en dikkât çekici özelliklerinden biridir. Çünkü iki parçacığın birbiriyle öyle bir bağlantısı vardır ki, aralarındaki mesâfe ne kadar büyük olursa olsun, birinin durumu diğerini anında etkilemektedir. İşte kuantum dolanıklığı denilen bu gerçek, parçacıkların fiziksel özelliklerinin, biri üzerinde yapılan ölçümün anında diğerini etkileyebileceği bir durumu ifâde eder. Bu, bilim adamlarını şaşırtan ve klasik fizik yasalarına meydan okuyan bir gözlemdir.
Bu fenomen, kâinâtın temel bir düzeyde nasıl birbirine bağlı olduğunu gösterir. Parçacıklar arasındaki bu derîn bağ, zamân ve mekânın ötesinde bir birlikteliği ifâde eder. Dolanık parçacıklar, kâinâtın ayrı parçaları gibi görünse de aslında bir bütünün parçalarıdırlar.
- Bedîüzzamân Hazretlerinin Perspektifinden Kuantum Dolanıklığı ve Evrensel Birlik
Bedîüzzamân Hazretlerinin ifâdesi, bu fenomenin mânevî bir yorumunu sunar. Allâh'ın kâinâtı ve içindeki nîmetleri düzenleme biçimi, kuantum dolanıklığıyla paralellikler taşır. Bedîüzzamân’ın eserlerindeki, Allâh'ın kâinâtı ve içindeki varlıkları düzenleme şekli, kuantum dolanıklığı kavramıyla benzer bir içeriğe sahiptir. Allâh'ın kâinâtı yaratma ve yönetme biçimi, dolanık parçacıkların birbirleriyle olan ilişkisine benzer bir "beklenmedik" (مِنْ حَيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ )[2] düzen ve birlik sunar. Bu "beklenmedik" düzen, kâinatın sâdece fiziksel değil, aynı zamânda mânevî bir birlikteliğe ve bağlantılılığa işâret eder, bu da insân aklının sınırlarını aşan derîn bir hakikati temsîl eder.
Modern fizikte, atomaltı parçacıkların davranışlarında gözlemlenen ahengi ele alalım. Bu parçacıklar, önceden belirlenmiş bir düzende ya da birbirleriyle iletişim hâlinde olmadan, sanki ortak bir bilinç veya yönetim altında hareket eder gibi birbirleriyle uyum içinde davranır. Bu bilimsel gerçeklik, maddî dünyâdaki etkileşimlerin, bâzen doğrudan gözlemleyemediğimiz veya anlamlandıramadığımız biçimlerde gerçekleştiğini gösterir. Kuantum mekaniği biliminin bu ifâdesi, Bedîüzzamân'ın vurguladığı Allâh'ın rubûbiyetinin bir yansımasıdır: kâinatın en küçük yapı taşları bile, Allâh’ın evrensel ahenk içindeki yönetimi altında bir düzen ve uyum sergiler.
Bedîüzzamân'ın bu konudaki yorumları hem bilimsel bilginin hem de mânevî anlayışın, kâinâtın işleyişi hakkında bize rehberlik edebileceğini ve Allâh'ın kâinâtdeki mükemmel düzenine dâir derîn bir anlayış sunabileceğini gösterir. Bu şekilde, Bedîüzzamân'ın bakış açısı, kuantum mekaniği fenomenlerinin ötesinde, kâinatın mânevî birlikteliğini ve Allâh'ın yaratışındaki hikmeti keşfetme yolunda önemli bir kılavuz sunar. Kuantum dolanıklığı ve benzeri kavramlar, bu derîn birlikteliğin ve düzenin fiziksel dünyâda nasıl tezâhür ettiğine dâir somut örnekler sağlarken, Bedîüzzamân'ın yorumları bu fenomenlerin mânevî ve ilâhî boyutlarını aydınlatır.
DEVÂM EDECEK İNŞALLÂH
[1] Einstein, Podolsky ve Rosen (EPR) tarafından ortaya konulan düşünce deneyi, 1935 yılında "Can Quantum-Mechanical Description of Physical Reality Be Considered Complete?" (Fiziksel Gerçekliğin Kuantum-Mekaniksel Açıklaması Tam Olarak Kabul Edilebilir mi?) başlıklı makâlede sunulmuştur. Bu deney, kuantum mekaniğinin temel prensiplerinden biri olan kuantum dolanıklığı kavramını ele alır ve fiziksel gerçekliğin kuantum mekaniksel açıklamasının tam olup olmadığı sorusunu irdeler. EPR paradoksu olarak da bilinen bu düşünce deneyi, kuantum mekaniğinin deterministik olmayan doğasını sorgular ve uzaktaki parçacıklar arasında anında görünen etkileşimleri (spooky action at a distance - uzaktan ürkütücü etki) öne sürer.
EPR düşünce deneyi, deneysel olarak doğrudan test edilemeyen bir teorik model sunar. Ancak, 1964 yılında John Bell, Bell eşitsizlikleri olarak bilinen bir dizi teorik test önerdi. Bu eşitsizlikler, yerel gizli değişken teorileri ile kuantum mekaniğinin tahminlerini ayırt edebilecek ölçümleri tanımlar. Bell'in çalışması, EPR paradoksunun deneysel olarak test edilmesinin yolunu açtı.
1970'lerde ve sonrasında, Alain Aspect ve diğer fizikçiler tarafından gerçekleştirilen bir dizi deney, Bell eşitsizliklerinin ihlâl edildiğini göstererek kuantum dolanıklığının gerçek olduğunu ve kuantum mekaniğinin yerel gizli değişken teorilerine üstün olduğunu kanıtladı. Bu deneyler, dolanık parçacıklar arasındaki etkileşimlerin, aralarındaki mesâfeye bakılmaksızın, ânında gerçekleştiğini gösterdi.
Kuantum bilinci kavramı, kuantum dolanıklığı ve diğer kuantum fenomenlerinin biyolojik süreçlerde ve özellikle bilinçte bir rol oynayabileceği fikrini içerir. Bu teori, Roger Penrose ve Stuart Hameroff gibi bilim insanları tarafından öne sürülmüş olup, özellikle mikrotübüllerdeki kuantum işlemlerin bilincin oluşumunda önemli olabileceğini önerir.
[2] "Umulmadık yerlerden." Talâk Sûresi, 3. Âyet