Gece, yıldızların altında, zamânsız bir ânın içinde dururken, kalbimizde bir umut, rûhumuzda derin bir arayış var. Bir an düşünün; çok kısa zamânda, belki bir saatte, belki bir gecede, belki de bir ay boyunca, hatta bir tek amel ile seksen küsûr senelik anlamlı ve sevâplı mânevî bir ömür kazanmak mümkün olsa... Böylesine bir fırsatın varlığına kim kayıtsız kalabilir? Kim bu sonsuzluğa uzanan yolculuğa katılmak istemez?
İşte bu yazımda, sizlere bu derin ve anlamlı kazancın mümkün olduğunu, Bediüzzamân Hazretlerinin Risâle-i Nûr Külliyâtı'ndaki ifâdeleriyle ulaştırmak istiyorum. Bu öğretiler, zamânın sınırlarını aşan, rûhun derinliklerine dokunan bir hikmet sunuyor. Bediüzzamân Hazretleri, bir ömrün her ânının nasıl seksen küsûr senelere dönüşebileceğini, nasıl her bir ânın, her bir nefesin bu sonsuz mânevî kazanca katkıda bulunabileceğini anlatır.
Gelin, bu mûcizevî yolculuğa birlikte adım atalım. Bediüzzamân'ın sözleriyle, zamânın ötesine uzanan bir serüvene çıkıyoruz. Her kelime, her cümle, kalbimizde yeni bir ufuk açıyor, rûhumuzu mânevî bir seyâhate dâvet ediyor. Bu yolculukta, her birimiz içsel bir keşfe çıkıyoruz, hayâtımızın her ânını, her dakikasını sonsuz bir değere dönüştürme sırrını keşfediyoruz. Bu, sâdece bir zamân dilimi değil, aynı zamânda rûhumuzun derinliklerine işleyen, hayâtımızı anlam ve amaca kavuşturan bir yolculuk. Her bir satır, bu mânevî yolculuğun bir parçası; her bir kelime, bu derin ve anlamlı serüvenin rehberi.
Şimdi, bu özel ve kutsî yolculuğa birlikte adım atalım. Rûhumuzun derinliklerindeki bu arayış, Bediüzzamân Hazretlerinin hikmet dolu sözleriyle, hayâtımıza yeni bir anlam, yeni bir perspektif kazandıracak. Bu yazı, sâdece bir okuma deneyimi değil, aynı zamânda kalbimizi ve rûhumuzu dönüştürecek bir yolculuk olacak.
Bu yolculuğun başlangıcında, yıldızların altında, zamânsız bir ânın içinde dururken, Bediüzzamân Hazretlerinin sözlerinin rehberliğinde, mânevî bir keşfin kapılarını aralıyoruz. Bu dört aşamalı yolculuk, rûhumuzu ve zihnimizi dönüştüren bir hikmet yolculuğudur. Bediüzzamân, bu yolculuğun her adımında bize rehberlik ediyor, her bir adımda mânevî bir derinliğe doğru ilerlememizi sağlıyor:
BİRİNCİSİ: Kadîr Gecesi, bu mânevî serüvenin ilk ve en önemli aşamasını oluşturuyor. Gönlümüzde müstesnâ bir yere sâhip olan, bin aydan daha hayırlı bu zamân dilimi, âdeta bir ömre bedel bir mânevî zenginlik sunuyor. Risâle-i Nûr Külliyâtı'nda Bediüzzamân Hazretlerinin ifâde ettiği gibi, bu gece, sâdece zamânın bir kesiti değil; kalplerimizde ve rûhlarımızda derin bir iz bırakan, hayâtımızı dönüştürebilen kutsî bir ândır...
Kadîr Gecesi, âdeta bir ömre bedel bir mânevî zenginlik sunar. Risâle-i Nûr Külliyâtı'nda belirttildiği gibi, bu gece sâdece zamânın bir kesiti değil, kalplerimizde ve rûhlarımızda derin bir iz bırakan, hayâtımızı dönüştürebilen mânevî bir dönüm noktasıdır.
Bu özel gecenin önemi, Kur’ân-ı Kerîm'de ve Peygamber Efendimizin (asm) hadîslerinde yüceltilmiştir. Kadîr Gecesi, gökyüzüyle yeryüzünün buluştuğu, duâların kabul olduğu, günahların affedildiği ve kalplerin arındığı bir zamân dilimidir. Kur’ân-ı Kerîm, Kadîr Suresi'nde[1] bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğunu bildirir. Bu, sâdece zamânın uzunluğu değil, aynı zamânda içinde barındırdığı mânevî derinlik ve bereket açısından da eşsizdir.
Peygamber Efendimizin (asm) hadîslerinde de bu gecenin fazîleti vurgulanır. Bu hadîsler, bu gecenin sâdece uhrevî bir değer taşımadığını, aynı zamânda bu dünyâda da rûhumuzu yüceltebilecek bir sırra sâhip olduğunu hatırlatır:
Hazret-i Enes Bin Mâlik (radiyallâhu anh) anlatıyor:[2]
Resûlullâh (asm), şöyle buyurdular ki:
“Bu mübârek Ramazân-ı Şerîf ayına, girmiş bulunuyoruz. Ramazân-ı Şerîf ayında, bir gece vardır ki, bin aydan hayırlıdır. Bu gecenin hayır ve bereketinden mahrûm kalan bir kimse, bütün hayırlardan mahrûm kalmış gibidir. Onun hayrı ise, sâdece uhrevî saadetten mahrûm kimseye haramdır.”
Risâle-i Nûr'da Kadîr Gecesi, bu dünyâda bir ömrü dönüştürebilecek kadar değerli olarak tanımlanır. Bediüzzamân, bu gecenin Ramazân-ı Şerîf'in içinde saklı bir hazîne olduğunu, bu geceyi ihyâ etmenin uhrevî kazançlar elde etmek için samîmi bir niyet ve gayret gerektirdiğini belirtir. Şöyle ki:
“…Leyle-i Kadîr gibi bir tek gece, seksen küsûr seneden ibâret olan bin ay hükmünde olduğunu Nass-ı Kur'ân gösteriyor.”[3]
“Rivâyât-ı sahîhâ ile "Leyle-i Kadr'i nısf-ı âhirde, husûsan aşr-ı âhirde arayınız." fermân etmesiyle, bu gelecek geceler, seksen küsûr sene bir ibâdet ömrünü kazandıran Leyle-i Kadr'in gelecek gecelerde ihtimâli pek kavî olmasından istifâdeye çalışmak, böyle sevâblı yerlerde bir saâdettir.”[4]
“Seksen küsûr sene kıymetinde bulunan ve Ramazân-ı Şerîf'in mecmûunda gizlenen hakikat-ı Leyle-i Kadri kazanmak için, Risâle-i Nûr şâkirdlerinin şirket-i mânevîye-i uhrevîyeleri muktezâsınca, her biri mütekellim-i maalgayr sîgasıyla
gibi tâbirâtta biz dedikleri vakit, Risâle-i Nûr'un sâdık şâkirdlerini niyet etmek gerektir. Tâ her bir şâkird, umûmun nâmına münâcât edip çalışsın.”[5]
“Hadîs-i şerîfin sırrıyla Ramazân-ı Şerîf'in nısf-ı âhirinde, husûsan aşr-ı âhirde, husûsan tek gecelerde, husûsan yirmi yedisinde; seksen küsûr sene bir ibâdet ömrünü kazandırabilen Leyle-i Kadr'in ihyâsına…”[6]
İKİNCİSİ: Şuhûr-u Selâse'nin mübârek ayı, Ramazân-ı Şerîf. Bediüzzamân Hazretleri, bu ayın, tek başına seksen küsûr senelik mânevî bir ömür kazandırma potansiyeline sâhip olduğunu belirtmiştir:
“…bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir.”[7]
Bu ifâde, Ramazân-ı Şerîf’in sâdece bir ay olmanın ötesinde, içerdiği mânevî derinlik ve bereketle, hayâtımıza katkıda bulunabilecek bir zamân dilimi olduğunu vurgular.
Risâle-i Nûr'da belirtildiği gibi, bir tek Ramazân-ı Şerîf ayı, seksen sene bir ömrün semeresini kazandırabilir. Bu, Ramazân-ı Mübârek’in sâdece zamânın bir kesiti değil, aynı zamânda içerisinde barındırdığı mânevî derinlik ve bereket açısından çok daha değerli olduğunu gösterir.
Emirdağ Lâhikası'ndaki ifâdeler de Ramazân-ı Şerîf'in kıymetini vurgular. Ramazân-ı Mübârek ayındaki ibâdet ve duâların, her bir geceyi Leyle-i Kadîr gibi kıymetli kılarak, büyük sevâplar kazandırabileceğini belirtir. Bu, Ramazân-ı Şerîf'i sâdece bir ay olarak değil, aynı zamânda her ânının kıymetli olduğu ve her geceyi ihyâ etmenin önemini hatırlatan bir zamân dilimi olarak tanımlar.
“…seksen küsûr sene bir ibâdet ömrünü kazandıran Ramazân-ı Şerîf'teki ibâdet ve duâlarınızın makbûliyetine âmîn diyerek rahmet-i İlâhiyeden her bir gece-i Ramazân bir Leyle-i Kadîr hükmünde sizlere sevâb kazandırmasını niyâz ediyoruz.”[8]
Bediüzzamân Hazretleri, Ramazân-ı Şerîf'in, içinde Leyle-i Kadîr'i barındırdığı için, kendisinin de bir Leyle-i Kadîr olduğunu ifâde eder. Bu, Ramazân-ı Mübârek ayının her ânının, bir ömre bin ömür katma potansiyeline sâhip olduğunu gösterir. Bu, Ramazân-ı Şerîf'in sâdece oruç tutmakla sınırlı olmadığını, aynı zamânda mânevî bir yenilenme, içsel bir arınma ve Allâh'a yakınlaşma fırsatı sunduğunu hatırlatır.
“Şu mübârek Şehr-i Ramazân-ı Şerîf, Leyle-i Kadr’i ihâta ettiği için, kendisi de ömür içinde bir leyle-i kadîrdir ki, muvâffak olanın ömrüne bin ömür katar”[9]
ÜÇÜNCÜSÜ: Bediüzzamân Hazretleri Risâle-i Nûr Külliyâtı'nda, bu ayların yâni Receb, Şâban ve Ramazân-ı Şerîf aylarının bir bütün olârak da 80 küsûr yıldan daha fazla hayırlı bir zamân dilimi olduğunu belirtir. Bu ifâde, bu ayların ne denli kıymetli olduğunu vurgulamanın ötesinde, içerisinde barındırdığı mânevî kazanç ve fırsatların büyüklüğünü gözler önüne serer:
“Bu pek çok uhrevî faideleri kazandıran ticâret-i uhrevîyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikât ve ibâdet için mümtâz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i îmâna temîn eden şuhûr-u selâseyi…”[10]
Bediüzzamân Hazretleri, bu üç ayı bir ticâret metaforuyla açıklar: uhrevî kazançlar sağlayan kutsî bir pazar. Bu aylar, ehl-i hakikât ve ibâdet için özel bir mekân teşkîl eder ve müminlere seksen sene ömür kazandırma potansiyeli taşır. Bu ifâde, bu ayların sâdece zamânın bir kesiti olmadığını, aksine içerdiği mânevî derinlik ve bereket açısından çok daha değerli olduğunu gösterir.
“…bu şuhur-u selâse çok kıymetdârdır; Leyle-i Kadr'in sırrıyla seksen sene bir ömrü kazandıracak bir vakitte, en iyi, en efdâl şeylerle meşgûl olmak lâzım geliyor.”[11]
Barlâ Lâhikası'nda da bu ayların kıymeti, Leyle-i Kadîr'in sırrıyla kıyaslanarak anlatılır. Bu dönemde en iyi, en faydalı işlerle meşgûl olmanın önemi vurgulanır. Bu, sâdece ibâdet ve duâ anlamında değil, aynı zamânda hayâtımızın her alanında iyi işler yapma ve iyiliği yayma anlamında da düşünülebilir.
“Bu şuhûr-u selâse, seksen küsûr sene bir ömrü kazandırıyor. Elbette sizler gibi mücâhidler, onu kazanmağa çalışacaksınız. Cenâb-ı Hak her bir gecesini sizin hakkınızda Leyle-i Mi'râc ve Leyle-i Berât ve Leyle-i Kadîr kadar kıymetdâr eylesin, âmîn.”[12]
Kastamonu Lâhikası'nda da Bediüzzamân Hazretleri, bu ayların, özel bir anlam taşıdığını ve bu zamânın değerlendirilmesi gerektiğini belirtir. Her bir geceyi, mübârek geceler kadar kıymetli kılan Cenâb-ı Hakk'ın lütfuna işâret eder. Bu, bizlere her geceyi değerli kılan ve her ânı ibâdetle geçirme fırsatı veren bir nimettir.
Ayrı ayrı, tek başıyla Kadîr gecesi, tek başıyla Ramazân-ı Şerîf ayı seksen küsûr sene mânevî ve bâki bir ömrü kazandırdığı gibi bu ayların da hep birlikte, seksen küsûr sene mânevî ve baki bir ömrü kazandırma sırrını taşıdığı vurgulanır. Bu, sâdece bu özel zamân dilimini değerlendirmenin önemini değil, aynı zamânda bu zamânların rûhunu, her ânımızda yaşamanın kıymetini de hatırlatır.
Yani sâdece bu mübârek üç ay içinde üç tane ayrı ayrı seksen küsûr senelik mânevî ve bâki bir ömrü kazanabilmek de mümkündür: Ramazân-ı Şerîf’in içindeki Kadîr Gecesinde, Üç ayların içindeki Ramazân-ı Mübârek’te ve hepsini berâber toplayan üç ayların tamâmında.
DÖRDÜNCÜSÜ: Şuhûr-u Selâse (yâni üç aylar), Ramazân-ı Şerîf ve Kadîr Gecesi'nin ardından, hayâtımızın her gününü bu mübârek zamânların bereketi ve mânevîyatıyla doldurmanın yollarını aramamız gerekmektedir. Bediüzzamân Hazretleri, bu süreçte hâlis niyetle, uhûvvetle ve sadâkatle Hizmet-i Îmâniye ve Kur'aniye'de devâmlı olarak bulunmanın, bu kutsî zamânların mânevî bereketini ve sevâplarını hayâtımızın her gününe taşıyabileceğini belirtir.
“Mübârek Ramazân'ın Leyle-i Kadîr sırrıyla, seksen üç sene bir ömr-ü mânevî kazandırması sırr-ı hikmetiyle ve Risâle-i Nûr'un şâkirdlerindeki sırr-ı ihlâsla tesânüd ve iştirâk-i â'mâl-i uhrevî düstûruyla her bir sâdık şâkird, o fevkalâde mânevî kazancı elde edeceğine gâyet kuvvetli bir delîli budur ki: Bu dâire içinde kırk bin, belki yüz bin hâlis, hakikî mü'minlerin içinde hakikât-ı Leyle-i Kadr'i elde edecek bir-iki, on-yirmi değil, belki yüzlerin elde etmesi ihtimâli kavîdir.”[13]
Risâle-i Nûr'daki ifâdelerine göre, mübârek Ramazan'ın ve Leyle-i Kadîr'in sırrıyla, 83 sene mânevî bir ömürü tüm ömrümüz boyunca kazanmak mümkündür. Bu, Risâle-i Nûr'un şâkirdlerinin ihlâsı, birlikte yapılan uhrevî ameller ve bu süreçteki tesânüd (dayanışma) ile mümkündür. Bedîüzzamân Hazretleri, bu süreçteki sâdık şâkirdlerin, olağanüstü mânevî kazanç elde edebileceklerini ifâde eder. Bu, binlerce ihlâs sâhibi müminin, Leyle-i Kadîr'in hakikâtini elde edebileceklerinin güçlü bir işâreti olarak sunulur.
Barlâ Lâhikası'ndaki ifâdeler de Şuhûr-u Selâse'nin kıymetini vurgularlar. Bu zamân diliminde en iyi ve en faydalı işlerle meşgûl olmanın önemi, Risâle-i Nûr şâkirdlerinin Kur'ân-ı Kerîm'e dâir mesâilerle meşgûl olmalarının mânevî bir mütefekkirâne Kur'ân-ı Kerîm okuması gibi olduğunu belirtir. İbâdet, ilim, mârifet, tefekkür ve Kur'ân-ı Kerîm kırâatının anlamını Risâle-i Nûr Külliyâtı'nın okunması ve mütâlaâsı üzerinden bulma düşüncesi, bu kutsî zamânın rûhunu her günümüze taşımanın bir yolu olarak sunulur:
“…bu şuhûr-u selâse çok kıymetdârdır; Leyle-i Kadr'in sırrıyla seksen sene bir ömrü kazandıracak bir vakitte, en iyi, en efdâl şeylerle meşgûl olmak lâzım geliyor. İnşâallâh Kur'ân'a âit mesâille iştigâl, bir nevî mânevî mütefekkirâne Kur'ân okumak hükmündedir. Hem ibâdet hem ilim hem mârifet hem tefekkür hem kıraât-ı Kur'ân mânâları risâlelerin istinsâh ve mütâlaâlarında vardır itikâdındayız.”[14]
Bu nedenle, Şuhûr-u Selâse, Ramazân-ı Şerîf ve Kadîr Gecesi'nin ardından da bu kutsî zamânların rûhunu koruyarak, hayâtımızın her gününü bu mânevî derinlikle doldurmaya gayret etmeliyiz. Bu süreçte, samîmi bir niyetle, kardeşlikle (uhuvvetle) ve sadâkatle Hizmet-i Îmâniye ve Kur'âniye’ye devâm etmek, bu mübârek zamânların bereketini ve sevâplarını hayâtımızın her gününe taşıyabilir. Bu, hayâtımızı dönüştürecek ve rûhumuzu yüceltecek bir yolculuktur.
Bu özel zamânların ardından da her birimizin içsel bir yolculuğa çıkarak mânevî derinliğimizi artırabilir ve hayâtımızı daha anlamlı bir hâle getirebiliriz. Bu zamânların rûhunu, her günümüzde yaşayarak, daha iyi bir mümin olma yolunda adımlar atalım. Bu sürecin hem bize hem de çevremizdeki insânlara huzûr, barış ve mânevî bereket getirmesini dileyerek, bu anların kıymetini her gün bilerek yaşayalım.
Şuhûr-u Selâse, Ramazân-ı Şerîf ve Kadîr Gecesi'nin ardından, hayâtımızın her gününü bu kutsî zamânların bereketi ve mânevîyatı ile doldurarak, bu özel zamânların rûhunu ve derinliğini yaşamamız gerektiğini anlıyoruz. Bediüzzamân Hazretlerinin belirttiği gibi, bu süreçte hâlis niyetle, uhûvvetle ve sadâkatle Hizmet-i Îmâniye ve Kur'âniye’de devâmlı olarak bulunarak, bu mübârek zamânların mânevî bereketini ve sevâplarını hayâtımızın her gününe taşıyabiliriz.
Bu dört aşamalı yolculuğun her adımında, mânevî anlam ve derinlikle dolu bu ayların, hayâtımıza kattığı değeri ve bu özel zamân dilimlerinin rûhunu, her ânımızda yaşamanın kıymetini vurguladık. Bu yolculukta, Risâle-i Nûr'daki öğretileri tâkip ederek, Kur'an'a dair mesailerimizle meşgûl olabiliriz. Bu, ibâdet, ilim, mârifet ve tefekkürle dolu bir mânevî yolculuk anlamına gelir. Böylece her günümüz, bu mübârek zamânların rûhunu taşıyacak ve hayâtımızı daha anlamlı kılacaktır.
Bu süreç, her birimizin içsel bir yolculuğa çıkarak mânevî derinliğimizi artırmamızı ve hayâtımızı daha anlamlı hâle getirmemizi sağlar. Her günümüzü, bu kutsî zamânların rûhunu yaşayarak ve daha iyi bir mümin olma yolunda adımlar atarak geçirelim.
Bu şekilde, Şuhûr-u Selâse, Ramazân-ı Şerîf ve Kadîr Gecesi'nin ardından da bu mübârek zamânların rûhunu koruyarak, hayâtımızı mânevî bir derinlikle doldurmaya gayret ederiz. Her birimiz, bu süreçte samîmi bir niyetle, kardeşlikle ve sadâkatle Hizmet-i İmaniye ve Kur'aniye’ye devâm ederek, bu kutsî zamânların bereketini ve sevâplarını hayâtımızın her gününe taşıyabiliriz. Bu hem bize hem de çevremizdeki insânlara huzûr, barış ve mânevî bereket getiren bir yolculuktur. Her günümüzü bu anların kıymetini bilerek ve bu özel zamânların rûhunu yaşayarak geçirelim.
(Sevgili okuyucularım,
Bu yazımda sizlerle mânevîyâtın derinliklerine daldık, rûhumuzun zamânsız yolculuğunu paylaştık. Şimdi ise, sizlere bir müjdem var: "Peygamber Efendimizin (asm) Dilinden Ramazân-ı Şerîf ve Oruç" adlı kitabımı tamamladım. Rabbime nihâyetsiz hamd-ü senâlar olsun ki, uzun zamândır üzerinde çalıştığım bu eseri bitirebildim. İnşâallâh, yakın bir zamânda bir yayınevi ile anlaşıp, bu eserimi siz değerli okurlarımla buluşturabilirim. Kitabımda, yazılarımda hissettirmeye çalıştığım o mânevî dokunuşları, derîn düşünceleri bulacaksınız. Bu eser, sizlerin de gönlünde özel bir yer edinecek ve rûhlarınızı aydınlatacak duâsındayım.
Kalbinizdeki nûr ve îmân ebedî sönmesin. Saygılarımla…)
[1] Kadîr Sûresi 1-5. Âyetler
[2] İbni Mâce 1644
[3] Lem'alar - 17 : Üçüncü Lem'a
[4] Şuâlar 509 : On Dördüncü Şuâ/Gençlik Rehberi'nin küçük bir hâşiyesi
[5] Kastamonu Lâhikası - 263 - 264
[6] Emirdağ Lâhikası 2 - 21
[7] Mektûbât 402 : Yirmi Dokuzuncu Mektûb/İkinci Risâle olan İkinci Kısım
[8] Emirdağ Lâhikası 2 - 20
[9] Barlâ Lâhikası - 282
[10] Şuâlar - 494
[11] Barlâ Lâhikası - 332
[12] Kastamonu Lâhikası - 86
[13] Kastamonu Lâhikası - 181
[14] Barlâ Lâhikası - 332