Risale Haber okuyucularından Safa Kerem Artan, Suriye’yi gezdi ve yazdı. Bediüzzaman Said Nursi’nin Şam’da okuduğu ve Hutbe-i Şamiye adıyla yayınlanan eserinin üzerinden geçen 100 yıl sonrasında yapılan gezide ilginç notlar ve fotoğraflar yer alıyor.
İşte Safa Kerem Artan’ın Suriye gezi notları:
Türkiye’nin Güney ve Doğusundaki yedi üniversiteden 25 kişilik Akademik bir gurupla Suriye’ye seyahat düzenlendi. Seyahat vefatının 50. Yıl dönümü münasebeti ile Bediüzzaman Haftası etkinliklerinin üzerimizdeki manevi tesiri ile Şanlıurfa’dan ayrılıyoruz.
Gümrük kapısından girmek ve çıkmak bir hayli zor ve zaman alıyor, her ne kadar vize kalksa da Suriyeli görevliler size bir o kadar zahmet çıkarabiliyorlar. “Yoktur bahşiş, vardır muazzam teftiş” derler ya aynen bunun gibi. Aslında giriş ve çıkışlar K.Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki gibi kolay olsa daha iyi olacak.
(FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ)
Akdeniz ve Çin’e uzanan ipek yolunun üzerinde, Mezopotamya’nın tam ortasında Suriye gezisine başlıyoruz.
İLK DURAĞIMIZ HALEP
Halep Suriye’nin ikinci büyük bir kenti olmasının yanı sıra ticaretin kalbinin attığı bir yer. Türkiye’nin İstanbul’u, Bursa’sı ve Gaziantep’i ile karşılaştırabiliriz.
Suriye’nin nüfusu 20 milyon civarında, Halep 4 milyon, Şam ise 6 milyon olmak üzere ülkenin nüfusunun yarısı bu iki şehirde toplanmış durumda.
Sabah otelden ayrıldıktan sonra Arapça ve Türkçeyi iyi kullanabilen rehberimiz eşliğinde Halep şehrinde panaromik bir şehir turu yaptık.
Halepte, Hz. Zekeriyya camisi ziyaret ediliyor, ardından Kerimiye Camii ziyaret ediliyor. Bu camide Hz. Peygamberimiz (s.a.v) mübarek ayak izleri bulunmaktadır. Ayrıca ayak izinden şifalı su fışkırmaktadır.
Yine biraz ileride tarihi Bimaristan hastanesine uğruyoruz. O devirde ferdi koğuş şeklinde, ses ve su ile tedavi sistemlerinin uygulandığına tanık oluyoruz.
Halep kalesini şöyle bir aşağıdan süzdükten sonra, altında yer alan toplam 11 km uzunluğundaki Halep çarşısında ancak 1-2 km ilerleyebildik, insan tünelinden geçiyorsunuz adeta. Türk turistlerin ziyareti ve Türkiye ile olan yakın ticaretten dolayı esnafın bir çoğu ile Türkçe anlaşabiliyoruz. Türkiye’ye büyük bir sevgi ve muhabbet duyuyorlar.
Rehberimizin uyarısı ile alışveriş yapmak amacıyla, önceden Türk liralarımızı Kilis ilimizde Suriye lirasına çevirmeyi unutmadık, kısaca bir Suriye parası TL’nin üçte biri kadar.
Aziziye çarşısı daha çok Ermeni kesimlerin alış veriş yaptığı yerler olarak bilinmekte.
Halep’te tüm binalar 2-4 katlı, dış çevre duvarları boyasız ve taştan yapılmış durumda. Şehrin eski mimari yapısına dokunulmamış.
1000 cami 100 kilise mevcut. Bu orana göre de nüfusun yüzde 80’i Müslüman.
Evlerin ve binaların üst damlarında paslanmaya yüz tutmuş, sayısızca uydu alıcısı çanak antenlere rastlamak mümkün.
Şehirdeki eski yapılarda Osmanlı ve Fransız mimarisi hakim. Şehir büyük, ama bir o kadar da bakımsız, sanki hiç su değmemiş gibi kirli.
Kaldığımız oteller 5 yıldızlı Dedeman ve Sheraton otelleri olup gayet derecede temiz ve bakımlı idi.
Halep’te Dedeman otelinden başka yüksek bina yok.
Camilerin minareleri gece yeşil ışıklara bürünmüş, aynen kınalı gelin gibi süzülmekte; çok hoşumuza gitti, bizde sadece cuma geceleri kırmızı ışıklandırma mevcut.
Halep’te işyerleri gündüz saat 12’de açılıp, gece 2’de kapanıyor. Akşam yemeği 22:00’den itibaren alınıyor. Resmi daireler 08:30 ila 15:30 arası yarım gün mesai yapıyorlar. Cuma–cumartesi resmi tatil günleri.
Trafik çok yoğun; özellikle öğleden sonra tamamen kilitleniyor, santim santim ilerliyorsunuz, kural yok, hasarsız araba görmek pek mümkün değil, çarpışmak an meselesi, trafik ışıkları var ama, ekstradan polis de mevcut, yeterli olmuyor, biraz da hoşgörü lazım.
İKİNCİ DURAĞIMIZ HAMA ŞEHRİ
355 km yol boyunca Harran ovasını andıran geniş arazilere sahip bir ülke Suriye’nin dördüncü büyük ve turistik bir şehri olan Hama, Halep ve Şam’a göre, bakımlı ve temiz bir şehir. Hama’nın tam ortasında Asi nehri geçiyor, daha sonra Antakya’nın içinden kurumuş olarak geçse de son olarak denize dökülüyor. Asi nehri üzerinde birçok su dolaplarının olduğunu görüyoruz. Toplam 100’e yakın dolap var. Romalılar tarafından tarım ve içme suyu amacıyla kullanılmak üzere yapılmış. 1500 yılın yükünün omuzlayan bu dolapların hüznünü acısını ve kederini dile getiren Yunus Emre’nin ilahisini hatırlıyoruz: Benim adım dertli dolap/Suyum akar yalap yalap/ Böyle emreylemiş Çalap/ derdim vardır inilerim.
ÜÇÜNCÜ DURAĞIMIZ HUMUS
Yol üzerinde durarak kısa bir ara veriyoruz. Halit bin Velid tarafından yaptırılan camiyi ziyaret ettikten sonra yolumuza devam ediyoruz.
Halep ve Şam arasında yer alan duble yol dikkatimizi çekiyor. Özellikle Hama ve Humus civarlarında 100 km’lik alanda toz bulutuna rastlamak mümkün, bazen göz güzü görmez oluyor, bildiğiniz sis gibi, ama çöl fırtınasının kaldırdığı tozlar bazen iç kesimlerdeki komşu illerimizi de etkisi altına almaktadır. Özellikle son 4-5 yıldır bölgemiz de bu gibi meteorolojik hadiseler sıklıkla olmaktadır, Cenab-ı Allah muhafaza etsin.
SON DURAĞIMIZ ŞAM
Suriye’nin başkenti olan Şam aynı zamanda Arap dünyasının en eski ve kalabalık şehirlerinden birisi. Şam’ın Arapçada Dimeşk ismiyle tanındığını öğreniyoruz. Osmanlı etkisinin en fazla hissedildiği şehir, İslam’ın en önemli bir merkezi olan Emeviye Camisi, bir Osmanlı eseri olan Süleymaniye tekkesi yer almaktadır. Süleymaniye tekkesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a çıraklık döneminde yaptırılmıştır. Külliyede son Osmanlı padişahı Vahdettin’in yanı sıra son Osmanlı hanedanlarından bir kısmı burada ebedi istirahatgahlarında beklemektedirler.
Şam’ da binaların bir çoğu sıcağa dayanıklı bir şekilde tesis edilmiş. Binalar Halep’tekinin aksine daha yüksek katlı, 10-15 katlı binalara çok rastlayabilirsiniz. Trafik aynen Halep’teki gibi yoğun ve keşmekeşli. Temizlik yine Halep’tekine benzer şekilde istenildiği kadar iyi değil. Alışveriş açısından Halep şehri daha ucuz olmasına rağmen Şam’ın başkent olması hesabıyla pahalı bir şehir, bu yüzden tüm alışverişlerimizi Halep’te yaptıktan sonra Şam’a geldik.
Şam sıradağların eteklerinde kurumuş bir şehir, şehirde bir çok gecekondu ilk etapta göze çarpıyor. Dağlara doğru sayfiye ve bağ evleri uzanmakta. Adeta yazın sıcağında kurtulmak için az da olsa nefes alabilmek buralarda mümkün, bu aylarda Şam serin, daha sıcak olabileceğini tahmin ediyordum ama yanıldım.
Şehrin en önemli tarihi yapılarından birisi Emeviye Camisidir. Camii Emeviler tarafından yapılmıştır. Görkemli bir yapıya sahip olan camii iç mekanı ve avlusunun genişliği ile ilk etapta göze çarpıyor. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin 1911 başlarında meşhur Hutbe-i Şamiye’yi irad etmiş olduğu yer olması hesabıyla bir o kadar bizim için önemli bir mekan. Ziyaretimizin aynı zamanda hutbenin okunuşunun 100 yılına tevafuk etmesi de bir o kadar bizim için manevi bir değere sahip.
Daha sonra Selahattin Eyyübi nin türbesini ziyaret ediyoruz.
Şam’da bir başka ziyaretimiz Hz. Ali (r.a) kızı sit Zeynep Camisi ziyareti oldu. Camii tıklım tıklım dolu camii içerisinde şehit olan 16 sahabenin kesik başlarının yer aldığı kabri burada bulunmaktadır. Nat-ı şerif okuyarak ağlayan İranlı ziyaretçilerin kalabalığı dikkatlerimiz çekiyor.
GENEL DEĞERLENDİRME
Grubumuzun gerek Halep ve gerekse Şam’da yapmış olduğu resmi zevat ile ilgili ziyaretlerimizde zamanında, sıcak ve ilgi ile karşılamaları bizleri fazlasıyla mesrur etti.
Suriye liberal ekonomiye geçişi zorlamaktadır. Suriye devletinin hiç borcunun olmadığı bilgisi ayrıca bizleri sevindirmekle kalmadı imrendirdi de.
Zengini çok zengin, fakiri ise çok fakir olup, Türkiye’deki gibi orta direk yok.
Hama şehri en temiz ve bakımlıları arasında yer almakta.
Resmi kayıtlara göre Suriye’de yaşayan 3 bin vatandaşımız var. 1923’te konsolosluk kurulmuş. Ekonomik işbirliği, siyasi açılım, Suriye açılımı aradaki işbirliğini güçlendirmiş.
1998’de savaş eşiğine gelinen iki ülkenin halkı birbirine güvenmektedir.
Osmanlıda Anadolu illerinin devamı sayılan Suriye’yi yeniden keşfetmiş oluyoruz.
Halen gelinen noktada ekonomik alış veriş yıllık 1,8 milyar dolar seviyelerinde, bunun 5 milyar dolara çıkartılması hedeflenmektedir.
Daha önceleri yıllardır Türkiye’ den Suriye’ye göç varken son 6 yıldır tersine bir göç yaşanmakta.
Suriyeli Türk insanına güveniyor, zihinlerde iyi bir Türk imajı var.
Daha önceleri Suriye ile olan ilişkilerimizde; temel unsur olan tarih ve kültür birliği varken buna bugün akrabalık birliği de eklenmiş oldu.
İki ülke arasındaki vizenin kalkmasından sonra konsolosluğumuzdaki bir nevi veznedarlık işlemleri kalkarak, yerine sosyal, kültürel kalkınma projeleri işlerinden sorumlu bir birim oluvermiş.
Suriye’de her ne kadar merkeziyetçi bir yapı varsa da bu yavaş yavaş kırılmaktadır. Yıllardır parti devleti gibi siyasal bir yapı ile yönetilegelen ülkede liberal ekonomiye geçiş gayretlerini görmekteyiz.
Şu anki ekonomisi bizdeki 80 öncesini, siyasi yapısı ise 1950’li yılları andırmaktadır.
Türkiye Suriye’nin Avrupa’ya açılımının bir penceresidir. Sınır illerinden Antep, Halep’i ekonomik olarak bir nevi kontrol altında tutmayı sağlamaktadır. Yapılacak ekonomik yatırımların kendileri tarafından ve kontrol altında olmasını bölgede en güçlü ekonominin kendilerinin olmasını arzu etmektedirler.
Suriye’de vakıf ve derneklerin yapısal bir gücü hemen hemen yok gibi.
İki ülke arasında karşılıklı simetri bakış anlayışı mevcut. Antep’te ne varsa Halep’te o olsun, Ankara’da ne yapılırsa Şam’da o yapılsın anlayışı mevcut her iki devlette.
Merhum Abdulhamit zamanında yapımına başlanılan Hicaz demiryolunun savaş nedeniyle akamete uğramış olduğu, şimdi ise mevcut hükümetimizin gayretleri ile yeniden hayatiyete kavuşturulduğunu öğrenmekteyiz. Ayrıca aynı tren yolu ile Gaziantep–Halep seferlerinin başladığını görmekteyiz.
Suriye’ de toplam 16 devlet üniversitesi bunun yanında sadece bir özel üniversite bulunmakta.
Şam Üniversitesi Suriye’deki üniversitelerin temeli sayılmaktadır. Şam üniversitesi bünyesinde 1903 yılında Sultan Abdülhamit tarafından Tıp Fakültesi kurulduğunu öğreniyoruz. Üniversite bizimle işbirliği yapmaya, gerek öğrenci ve gerekse akademik elaman değiş-tokuşu olsun her türlü ilmi çalışmalara beraber imza atmaya hazır durumdalar.
2000 civarında öğretim elamanı bulunan Şam üniversitesi 120 bin öğrenciye hizmet vermekte.
Suriye’de Osmanlıdan kalan ecda yadigarı eserlerin izini görmek, ayrıca Suriye halkının bize göstermiş olduğu sevgi seli bizleri memnun etmiştir. Ziyaretlerimizde gördüğümüz yakın ilgi, geçmiş yıllara olan özleminin adeta bir göstergesi.
Bu ziyaret vesilesiyle komşu iki akraba halkların kaynaşmasının devletlerin kaynaşmasına dönüşeceğinin işaretlerini gördük.
Pek çok kutsal ve tarihi mekanları gezmiş ve manevi duygularımızı tazeleme fırsatı bulmuş olduk. Grubumuzda bizlere eşlik eden Batmanlı arkadaşların özellikle Hasan ve Urfa’dan Cüneyt hocamızın fıkraları bizleri herhalde bir yıl boyunca gülümsetmeye yeter.
İleride pasaportsuz geçişlerin başlaması ümidiyle herkesin Suriye’yi görmesini tavsiye ediyoruz.
(FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ)