Cuma namazından sonra ikindi namazı sonrasına kadar otelimizde dinlenmeye çekiliyoruz. Gerçekten çok yoğun saatler geçirdik. İkindi namazları kılındıktan sonra Peygamber Efendimizin (ASV) torunu Siti Zeynebin (R.A.) mezarını ziyaret ediyoruz. Hz.Alinin (R.A.) kıymetli kızının mezarının başında dualar ediyoruz. Dedesini (ASV) şefaatçi yaparak İslam Aleminin kurtuluşu için Rabb-ı Rahime yalvarıyoruz. Süleyman Göllü Abinin gözleri doluyor.
İrandan gelen çok sayıda ziyaretçi var. Al-i Beyte olan muhabbetlerini anlıyoruz, yalnız ifratkar hareketleri karşısında biraz üzülüyoruz. Vehhabilerin Haremeyn-i Şerifeyne tasallutlarının hikmet-i ilahiye cihetindeki cilvelerini bir kez daha hatırlıyoruz.
Şimdi önümüzde bir ziyaret daha var. Bir önceki asrın Müceddidi Mevlana Halid-i Bağdadinin (R.A.) mezarını ziyarete gidiyoruz. Mezarı biraz bakımsız. Üzülüyoruz. Cübbesini Ahir zaman müceddidine gönderişinin ibretli hikayesi aklımıza geliyor. Afyondan kalkıp ta Şama kadar meşakkatli bir yolculuk neticesi olarak çocuk denecek yaşlarda gelen ve burada asrın müceddidine halis bir şakird olan Küçük Aşık lakabı ile meşhur veli Zatın, Afyona dönüşü de çok anlamlı oluyor. Evlatlarının hasretine dayanamayan anne ve babası, Şama kadar geliyorlar. Mevlana Halidden oğullarının dönmesi için izin istiyorlar. Mevlana Halid, izin ile birlikte Küçük Aşıka bir de cübbe veriyor. Bu cübbe, Küçük Aşıkın torunu ve Kastamonu Hapshanesi Müdürünin eşi olan Asiye Hanıma intikal ediyor. O zamanlar Kastamonuda bulunan Bediüzzamanı tanıyan Asiye Hanım, cübbenin sahibinin kim olduğunu anlıyor. Belki de manevi bir ihtar alıyor. Mehmed Fevzi Efendi vasıtasıyla bu cübbeyi Üstad Bediüzzamana gönderiyor. Kimseden karşılıksız hiçbir şey almayan Bediüzzaman Hazretleri, hiç itiraz etmeden bu cübbeyi alıyor. Sanki cübbeyi bekliyen bir halet-i ruhiye içinde, yüz sene önce kendisine gönderilen emaneti kabul ediyor. Nöbet Anadoludadır ve vazife burada devam ediyor. Kainatta hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını bir kez daha ibretle hatırlıyoruz.
Oradan Şam-ı Şerifi kuşbakışı temaşa ediyoruz. Muhteşem ama yorgun bir şehir görüntüsü veriyor. Şam biraz bakımsız. Evler boyasız ve çoğu tamire muhtaç. Caddelerin temizliği yeterli değil. Baas rejimi, başkent olmasına rağmen Şamı çok ihmal etmiş. Belediyecilik hizmetlerinin çok yetersiz olduğu hemen göze çarpıyor. Şamda büyük bir seferberliğe ihtiyaç var. Az da olsa demokrasinin farkı hemen anlaşılıyor. İslam Aleminin, bu kadim ve şerif belde için yapacak bir şeyleri olmalı. Özellikle petrol zengini Arap ülkelerinin İslam Konferansı Teşkilatı bu meselede öncü olabilir.
Günün yorgunluğunu üç bin kişi kapasiteli bir restaurantta akşam yemeği ile atıyoruz. Şamda bu büyük lokantalardan epeyce varmış. Altı bin kişinin bir arada yemek yiyebileceği bir lokantadan bahsettiler. Şamlılar akşam yemeklerini dışarıda yemeyi çok severlermiş. Yemekler de çok ucuz. Misafirlerini de, genelde dışarıda ağırlamak temayülündeler. Bulunduğumuz mekan çok nezih. Mutfağı da Antep mutfağı ile büyük benzerlik gösterdiği için yemek konusunda bir şikayetimiz yok. Yemekten sonra yatsı namazlarımızı kılıp istirahata çekiliyoruz.
Ertesi gün kahvaltıdan sonra bu sefer dönüş yolculuğu başlıyor. Humustan geçiyoruz. Hamanın içinde bir şehir turu atıyoruz. Su değirmenlerini, otobüslerimizin pencerelerinden seyrediyoruz.
Gezimizin önemli ikinci durağı olan Halebe giriyoruz. Öğle namazını Halepte Abdullah bin Abbas Camisinde kılıyoruz..Çok muhteşem bir camii. Dışarıdan çok muhteşem görünüyor. İçerisi çok sade ve huzur verici. Çok asude bir havası var. Daha sonra muhteşem Halep Kalesinin eteklerinde dolaşıyoruz. Çok büyük bir kale. Gaziantep Kalesi ile benzerlikler gösteriyor. Yalnız Halep kalesi daha büyük ve çok bakımlı. Çok sayıda turist çekiyor. Buradan da çok önemli bir mekana hep beraber gidiyoruz. Hz. Zekeriya Camisine... Hz. Zekeriya (A.S.) Peygamberin Mezar-ı Şerifinin bulunduğu bir mekan. Cami, tam bir külliye tarzında inşa edilmiş. Çok geniş bir avlusu var. Avlusuna , ayakkabılar çıkarılarak giriliyor. On binlerce insanın beraber namaz kılabileceği kadar büyük. Hz. Yahyanın (A.S.) babası Hz. Zekeriya, müşriklerin zulmünden bir ağacın kovuğuna saklanmışken, testere ile boydan boya kesilerek şehid edilir. Bu Şehid Nebinin mezarı çok büyük alakaya mazhar olmakta. Dualar ediyor, fatihalar okuyoruz.
Artık serbest dolaşma zamanı geldi. Çarşılar geziliyor, alışverişler yapılıyor. Halep ticaret yönünden çok hareketli bir şehir. Nüfusu üç milyonun üzerinde ve Şamdan sonra Suriyenin ikinci büyük şehri. Etnik ve inanç yapısı çok renkli. Müslüman Arap ve Kürtlerin yanı sıra Ermeniler, Yezidiler, Keldaniler ve Nasturiler mevcut. Bütün bu farklı inanç ve etnik kökene mensup insanlar barış ve huzur içinde yaşıyorlar. Yalnız şehirde İslami hava hemen seziliyor. Camiler çok hareketli ve cemaatle namazlar, arka arkaya kılınıyor. Çok muhteşem yeni ve eski camiler mevcut. Beyaz taşlardan oluşan evleri koruma altında. Caddeler Şamdan daha düzenli ve daha temiz. Halep, İslam Konferansı Teşkilatı tarafından İslam Kültürünü temsil eden şehirlerden biri olarak seçilmiş. Şehirde barış havası hakim. İnançlara saygı içinde beraberce yaşamasını öğrenmişler. Belediye otobüsleri ve şehir içi dolmuşlar yok. Şehir içi dolaşımı taksilerle sağlanıyor. Taksiler çok ucuz. Yalnız son zamanlardaki ekonomik kriz bu sektörü de olumsuz yönde etkilemiş. Fiyatların eskiye göre biraz arttığından şikayetler var.
Halep Kapalı Çarşısı çok muhteşem ve çok büyük. Binlerce dükkan var. Bu çarşıda hemen hemen her şey bulunuyor. Orta Doğunun en büyük Kapalı Çarşılarının başında geliyor. Türkçe konuşan çok sayıda dükkan sahibi ile karşılaşmak mümkün. Türkiyeden göç eden çok sayıda Ermeni buraya yerleşmiş. Bunların bir kısmı hala Türkçe konuşmaya devam ediyorlar. Bu çarşıda el sanatlarına özel bir ilgi var. Yüz yıl kadar önce, etraftaki şehirlerin çoğuna Halepten ticaret kervanları kalkarmış. Çok merkezi konumda bir şehir.
Böyle bir gezinin ardında aklımızda kalan notlar bunlar. Dost ve komşu bir ülkeye yaptığımız bu gezi aklımızda ve gönlümüzde hoş bir sadaolarak kalacak. Yatsı namazını öğle namazını kıldığımız Abdullah bin Abbas Camisinde kılıyoruz. Bu sefer Camii imamına iktida ediyoruz. Camii İmamı çok genç. Çok muhteşem bir sesi ve kıraatı var. Namaz sonrası kendisini tebrik ediyoruz. Kuran okuduğu kasetinin olup olmadığını soruyoruz. İnşaallah bir başka sefer geldiğinizde diyor. Humusta Halid bin Velid Camisinde muhteşem sabah ezanı ile karşılandığımız Suriyeden, Abdullah bin Abbas Camisinin imamının okuduğu nefis Kuran nağmeleri ile uğurlanıyoruz.