Sanat, Marifet ve İttifak için Sosyal Kalkınma Sempozyumu notları

Kadri HAZAL

Değerli dostlar Risale Haber'deki haberlerde de okuduğunuz gibi 13-15 Aralık 2013 tarihlerinde Peygamberler, Sahabiler, Evliyalar şehri olan Diyarbekir'de Diyarbakır Valiliği, Dicle Üniversitesi, Risale Akademi ve Akav işbirliğiyle Sanat, Marifet ve İttifak için Sosyal Kalkınma Sempozyumu yapıldı. Sempozyum bir bilgi şölenine dönüştü.

Risale Akademi'nin öncülük ettiği sempozyumların en önemli özelliği Üstad'ın "Müfritane İrtibat" tavsiyesine vesile olması ve "Tesadümü efkârdan barika-i hakikat tecelli eder" hakikatinin tecelli etmesidir.

Sempozyumda dikkatimi çeken bazı hususları sizinle paylaşmak istiyorum. Rojin adlı romanıyla dikkat çeken yazarlarımızdan Levent Bilgi; Dindar olarak bilinen II. Abdulhamid'in devletin yıkılmasını önlemek için seküler eğitim veren okullar açtığını ancak bu okullardan birçok dinsiz yetiştiğini ve daha sonra bu kişilerin Abdulhamid’i taht'tan indirdiğini belirterek, verilecek eğitimin ne gibi neticeler doğurabileceğine dikkat çekti.

Doç. Dr. Naim Deniz, Üstad'ın bütün ahlak-ı rezile ve ihtilallerin kaynağı olarak tespit ettiği "Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne" ile "sen çalış ben yiyeyim" hakikatine dikkatleri çekerek, İktisat ile ekonomi'nin yanlış olarak aynı şeymiş gibi algılandığını oysa iktisadın, tutumluluk, israf etmeme olduğunu dile getirdi. Ayrıca savaşların büyük çoğunluğunun israf nedeniyle meydana geldiğine dikkat çekti. Ayrıca batıdaki insanların kazandıklarının büyük çoğunluğunun doğu ve güneydoğu'ya aktarıldığı düşüncesine sahip olduklarını oysa bunun doğru bir düşünce olmadığını belirtti.

Çare Derneği'nden Mehmed Südlü rakamlarla dünyadaki yoksulluğa dikkat çekerek Afrika’daki fakirliği kullanarak insanları yaptıkları yardımlarla Hıristiyanlaştıran misyonerlerin çalışmalarına değindi. Bu arada Filipinler de Moro Müslümanları ile Filipinler Hükümeti arasında yapılan ateşkes anlaşmasında ülkede yaşayan nur talebelerinin büyük rol oynadığına dikkat çekti.

Tarık Şükrü Nişancı ise Bediüzzaman Said Nursi ile Ziya Gökalp’ın milliyetçiliğe bakış açısını karşılaştırmalı olarak değerlendirdi. Nişancı Gökalp’ın içinde yaşadığı asrı milliyetçilik asrı olarak nitelendirdiğini ve İslamiyetin korunmasının Türk milliyetçiliği ile mümkün olduğu düşüncesinde bulunduğunu ve Türkçülük anlayışının ırkçılığa döndüğünü belirtti. Bediüzzaman'ın ise içinde bulunduğu asrın milliyetçilik asrı olmadığını, milliyetin İslam’a kale ve hadim olması gerektiğini, milliyetçiliğin bilimsel olarak çürük olduğunu reddedilmesi gerektiğini ve ahlaki ve sosyolojik açıdan da milliyetçiliğin zararlı olduğunu belirttiğini söyledi. Ayrıca Bediüzzaman'ın "milliyetçiler milliyeti mabud ittihaz ediyor" dediğini belirtti. Yine Nişancı, Avrupa'nın pek çok şeyi başardığını ama barışı başaramadığını ve bunun sebebinin de milliyetçilik olduğuna dikkati çekti.

Benim takip edebildiğim tebliğlerden en dikkat çekeni ve sunum açısından en başarılı olanı Dicle Üniversitesi'nde görevli Prof. Dr. Mehmet Aybak'ın tebliği idi. Aybak hakim olduğu Risale-i Nur bilgisini tebliğine çok güzel bir şekilde yansıtmıştı. Aybak, Risale-i Nur'dan istifade ile evliyaların kalp ayağıyla, kelamcılar ile ilmi fen ehli'nin akıl ayağıyla, veraseti nübüvvet mesleği olan risale-i nur'un ise akıl ve kalp ayağını birlikte yürüttüğünü söyledi. Ayrıca aklın bir cevher-i nurani ve bir mürşid-i rabbani olduğuna, kalbin ise mahalli iman, mazharı ilham ve ayine-i Samed olduğuna dikkatleri çekti. Ayrıca Aybak hoca bilimin en çok geliştiği ortamın demokrasi ve hürriyet ortamı olduğuna dikkat çekti. Elbette bu yazıda Aybak hocanın tebliğinin güzelliklerini aktarmış olamadık. Sayın Aybak'tan ricamız tebliğini herkesin istifade edebilmesi için Risale Akademi sitesinde yayınlamasıdır.

Star Gazetesi yazarlarından Dr. Cemil Ertem ise devlet üniversitelerinin Bediüzzaman adına sempozyum düzenlemesinin önemli olduğunu ama bunun yeterli olmadığını Bediüzzaman'ın riba konusunda dediklerinin uygulanması gerektiğine de dikkat çekti.
Prof. Dr. Bilal Sambur da ilk defa sosyal kalkınmaya dair bir sempozyumun doğru referansla gerçekleştiğini söyledi. Sambur, kalkınma bilincinin insanın Abdullah olduğu bilincine sahip olması halinde gerçekleşeceğini nazarlara sundu.

Risale Akademi kurucu üyesi Dr. İsmail Benek, Medeniyet ve kalkınmanın iman-ı tahkiki ile meydana gelebileceğine, Mekke'nin imanının Medine'nin medeniyetini meydana getirdiğine vurgu yaptı.

Yusuf Kaplan ise, hakikatin hayata geçmesinin sürecini 3 K ve 3 V formülleriyle mümkün olabileceğini ve 3 K nın "Kurucu, Koruyucu ve Konumlandırıcı, 3 V nin ise Vücud, Vicdan ve Vecd” olduğunu belirtti. Ayrıca Mekke'nin kurucu, Medine'nin konumlandırıcı, Medeniyet'in ise koruyucu olduğuna vurgu yaptı.

Bu notlar takip edebildiğim oturumlardan küçük not defterime kaydedebildiğim notlardır. Yani anlayacağınız derya'dan bir katredir. İnşaallah tebliğler bir an önce Risale Akademi sitesinde yayınlanır ve sonra'da kitap haline getirilirde böylece verilen bilgi denizinden herkes istifade etmiş olur.

Bir başka yazıda buluşmak dileğiyle selam ve dua ile Allah'a emanet olun.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.