Taksim Meydanı’nından fırsat bulup Soma’ya gider mi?
Eylemi bırakıp şöyle: “İşçinin derdi ne?” der mi?
Siyâsetle uğraşarak sendikacı “Vekîl” olur;
Boşa meydanlarda biber gazı, tazyikli su yer mi?
Birlik olup yoldaşlarla mâniaları aşarak,
Onuncu Yıl Marşı ile cesâretlenip coşarak,
Pardon! “Tahlisiye” için değil; tabiî eylem için,
Soma’ya da Roma’ya da gitmemek olmaz koşarak…
Bir işçi kazâda ölse hemen size fırsat doğar;
Eylemlerle sendikalar ülkeyi mâteme boğar.
Kırılan – dökülen mallar nasıl olsa ödetilmez;
Yandaşları müştekîyi hışımla kapıdan koğar…
Sizden iyi kim bilecek bir işyerindeki derdi?
Susmanız için işveren acabâ size ne verdi?
Meydanları karıştırmak aslî göreviniz midir?
Her olayda sendikanız halkın âsâbını gerdi!
Demokraside iktidâr sandık ile gelir – gider;
Sokakda eylem işçiyi haklı olsa haksız eder.
Halkın gözünde şirretlik hiçbir zaman sonuç vermez;
Emeliniz akîm kalır, emeğiniz olur heder…
Halka rağmen devrim olmaz, vazgeçin siz bu yanlışdan!
Kaç kişi kaldı dünyâda ütopyanıza inanan…
Memlekete bunca zarar verdiğiniz yetmiyor mu?
Yıllar boyu sâyenizde gitdi çok can, akdı çok kan…