-Hangi kanalı açsan siyaset. Hangi sohbet meclisine katılsan siyaset. Siyaset, siyaset, siyaset… Varsa yoksa siyaset. Sahi bu ülkede felsefe, kültür, sanat, edebiyat yok mu hiç?
-Biz ne aralar bu hale geldik? Bize ne oldu? Neden bu kadar düşman kesildik birbirimize? Alt tarafı her demokratik ülkede benzerine rastladığımız bir seçime gidiyoruz, savaşa değil. Bunu iman-küfür meselesi yapmak cehaletten başka bir şey değil. Çok yazık!
-Siyaset hakikate hizmetkar olmalı, yerine geçmemeli.
-Modernliği en fazla eleştirenlerin, modernliğin bütün nimetlerinden en fazla yararlanan ve modernliği herkesten fazla özümsemiş Müslümanlar olması çok düşündürücüdür.
-Düşünmenin hakkını veren tam inan(a)maz, tam inanan ise düşünmenin hakkını ver(e)mez. Çünkü inanmak tam teslimiyet ister, tam düşünmeyi değil.
-Düşünmek tereddütle başlar. Düşünen düşler, düşer ve dışlanır. Bir tercih değil bu bir kader.
-Düşünce, muhalifini tanımakla/okumakla başlar. Muhalifini tanımadan/okumadan yapılan şey düşünce değil, ezberdir.
-Düşünmek istiyorsan zirveye çıkman ve orada kalmayı göze alman gerek ama şunu asla unutma: zirveler piknik yapmak için uygun yerler değildir.
-Bir düşünce ne kadar bizimkine benzemiyorsa, bizimkini o kadar tamamlar. En büyük dostlarımız bizim gibi düşünmeyenlerdir.
-Bir "fikir adamı"nın, bir edebiyatçı'nın herhangi bir "kurulu düzen"den, herhangi bir "otorite"den, herhangi bir “müessese”den isteyeceği tek şey vardır: hürriyet içinde kendini ifade etmesine ses çıkarılmaması. (C. Meriç)
-Kendi hakikatinden çok "emin" olanlarla sahici bir diyaloğun kurulabileceğinden emin değilim.
-Çağımızın en büyük sorunu; akıllılar hep kuşku içindeyken aptallar küstahça kendinden emindir. (Bertrand Russell)
-Kazanana şükretmek yakışır, kaybedene sabretmek. Ve de biraz düşünmek.
-Kötülüklerle dolu bu dünyada erdemli bir insanın görevi -yapabiliyorsa eğer- kötülüğü görünmezleştirmeden iyiliği çoğaltmaya çalışmak olmalı. İyiliği, insanlığı, güzelliği, adaleti, ihsanı…
-Zulme karşı olmak demek, zulmün her türlüsüne karşı olmak demektir. Zulmün bir çeşidini dillendirip bir çeşidini görmezlikten gelmek ayrıca bir zulümdür.
-Bir şeyin edebiyatı yapılıyorsa eğer o şeyin aslı yok olmuş demektir.
-Hayatın özeti: Gülmenin sonu ağlama... Vuslatın sonu hicran... Yazın sonu hazan... Ateşin sonu kül... İkbalin sonu zeval... Hayatın sonu ölüm...
-El duası bitmeden yapılacak dil duası yalnızca bir gürültüdür çünkü ancak elce ve dilce hazır olanlar huzur bulurlar." (İ. Fazlıoğlu)