Cumhuriyet gazetesi diye bir gazetenin yazarı sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yine bir soylu adam olan Mehmet Fırıncı’nın cenazesine katılmasını eleştirmiş. Kıyamet kopmuş sanki.
Böyle bir davranışı Sayın Soylu’ya çok görmek ne garip bir tutum. Ortada ne var?
Bediüzzaman Said Nursi dünyanın en ciddi felsefi ve dini metinlerini kaleme almış. İsterseniz getirin Marks’la karşılaştırın bakın ikisinin estetik teorilerine.
Marks iş bulamamış Paris’te. İsa’nın Hayatı diye bir kitap çıkmış çok itibar görmüş satılmış. Marks “biz bu dini öldürmedik mi” diyerek kaleme sarılmış. Ateizmin tarihine kadar gitmiş.
Milattan önce Demokritos diye bir adamın atom teorisini ele almış. Demokritos diyor ki “atomun yani zerrenin hareketi harici bir planlayıcı tarafından değil, tesadüfü meydana gelmiş.” Yani her hücresi, molekülü akıl ile mantık ile hareket eden ve gözümün önündeki canlıları meydana getiren zerre, ilahi bir geometriyle değil. Hesap ile değil kendi kendine bu eşyayı yapmış. Kilise bu teorisinden dolayı Marks’a “domuz” ünvanını vermiş ve üniversiteden attırmışlar. O da var gücü ile işçi sorunlarına el atmış.
Sonra sonra Marks denen adam ortaya çıkmış. Elli yıl çalışmış Kapital’i yazmış. Dünya düşüncesini, kapitalizmi yerden yere vurmuş. Sonra Demokritos felsefesini parlatması ta günümüze kadar gelmiş. Hala okullarda varlığın inşası bu saçma teoriye göre okutulur. Olmuş, oluşmuş, gibi laflar ile bir güzel sanatlar galerisi olan kainatı tesadüfen meydana gelmiş bir birliktelik olarak algılattırmış. Biz hala o noktadan çıkamamışız, okullarımızda bu saçma teori okutulur.
Bediüzzaman, zerre yani atom risalesinde İslam dünyasında kimsenin yapamadığını yapmış. Marks’ın saçma teorisinin butlanını, imkansızlığını anlatmış. Bizim biyolojiciler, tabiat bilimciler hala o “olmuş oluşmuştur”da dolaşsın.
Bediüzzaman Allah’ın hukukunu gözeterek sanatının nasıl harika bir hendese, sanat, güzellik felsefesi, daha neler ile olduğunu anlatmış. Türk bilim tarihi heykelini yapacağı bir adamı aşağılamaktan başka bir şey yapamaz. Bediüzzaman’ın dünya ilim tarihine yaptığı katkıları kim anlatacak? Bizimkiler ders okur, namaz kılar, fatiha der giderler. Oralara kadar gitmeye ne gerek var.
Ankara’da bir konferans verdim Marks ve Bediüzzaman diye. “Ne anlatacaksın” dediler. Dedim “durun bir kitap yazarım yoksa.” Yahya Kemal’de Psikanalizm diye bir yazı yazdım. Enstitünün müdürü “ne söyleyeceksin” dedi. Ben de “dur şimdi bir kitap yazdım” dedim. Aynı onun gibi. Sonra Isparta’da Üniversitede yine Marks ve Bediüzzaman diye bir konferans verdim. “Seni burada çalıştırtmayız” dediler. Darbedildim, on saat acilde yattım. Bizimkiler uykusu gelmiş onun için yatıyor demişlerdir. Bir milletvekili bile gidip de bu garibanın halini sorayım demedi. Fetöcüler Isparta’da bana yapmadıklarını bırakmadılar. Önceki rektör beni tehdid etti. Arkasından kendi gitti. Fetöcü değilim diye neler gördüm. Sonra beni üniversite iki yıl erken yola koydu, olsun.
Bediüzzaman atomun hareketlerini yine bir eserinde fantastik bir dialog tarzında anlatır. İslam dünyasında kimsenin yapamayacağı bir tiyatro şeklinde zerreyi yani atomu konuşturur. Varlığı nasıl inşa ettiğini anlattırır ona. Zaman zaman da bir muhalif aksi iddialar öne sürer bu büyük tiyatro hala tiyatro olmamıştır, bekleriz belki bir gün olur.
Bu Bediüzzaman Hazretlerinin, nihilizmin, ateizmin, inkarcılığın İslam dünyasındaki engeli olan modern savunucusunun eserlerini yayınlamak için ömrünü vermiş bir Fırıncı. Oksford’dan, Braytından mezun değil. Bediüzzaman’ın rahnesinde çalışmış. Allah demiş Peygamber demiş. Melekler, arz, sema, varlıklar, ahiret demiş başka bir şey dememiş. Bir Soylu adam onun bu ilahi seyehatinde zaman zaman ona uğramış, dinlemiş. Namazı dinlemiş, ahireti dinlemiş ve doksan iki yaşında dünyadan göçmüş. Ne asil bir tutum. Soylu, bir cenazeye gitmiş bunda ne var?
Yunus Emre, “Sevelim Sevilelim dünya kimseye kalmaz” diyor. Allah “Velatenezeu ve tefşelu, ve tezheberrihukum ve kumulillahi kanitin” buyuruyor. Dövüşmeyin, çekişmeyin kuvvetiniz düşer düşmanlarınıza maskara olursunuz. Doğru değil mi?
Bediüzzaman Cumhuriyetçidir. Kendine gelen çorbanın tanelerini karıncalara verir. Bu hareketinin anlamını sorana “onlar da cumhuriyetin esası olan iş bölümünü gördüğü için” der. Bunu dediğinde bu ülkede çok adamın Cumhuriyetten haberi yok. Üzüldüğüm, peş paralık yazarların parlatıldığı bir ülkede hala Bediüzzaman düşmanlığı… Onu sevenlere düşmanlık… Bari okuyun öğrenin de neyin ne olduğunu bilin ama kimse okumaz.
Bir kitap yazdım bu yaz. Estetik eleştiri diye. Bütün batının, kimsenin kapağını açmadığı estetik sanat felsefesi kitaplarını okudum. Hegel’i, Şchelling’i, Kant’ı daha niceleri en az otuz kişi onların felsefelerini bizim şiirimizin estetik algısına göre yorumladım. Hegel’in iki ciltlik estetik kitabı var. O sadece beşeri sanatı anlatıyor. Bediüzzaman ilahi ve beşeri sanatı aynı metinde anlatıyor. Bakın Hegel mi büyük Bediüzzaman mı? Türk aydını Hegel’i bilmez, Bediüzzaman’ı da bilmez. Bu kadar büyük bir adam Paris’te doğsaydı bize nasıl gelmişti şimdi. Bitlis’te doğmuş. Bunda ne var? Biz mi istedik? Yaratan oradan çıkarmış, mesele uzun gider.
Sayın Soylu’yu soylu hareketinden dolayı bütün mazi istikbal alkışlıyor. Bir dava adamının cenazesinde bulunmuş. Sayın Bakana hürmetlerimizi sunarı. Değerbilirliğinden dolayı sağolsun, var olsun.