Mevlana, 13. yüzyılda yaşamış şair, fâkih, âlim, ilahiyatçı ve sufi mutasavvıf bir Müslümandı. Bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya gelmişti. En meşhur eseri Mesnevîdir. Dîvân-ı Kebîr, Mecâlis-i Seb’a ve Mektûbât onun yazdığı diğer eserlerdir.
Şeb-i Aruz, Mevlevilikte Mevlânâ Celaleddin-i Rumi'nin öldüğü geceye verilen isimdir. Mevlana Celaleddin Rumi, bu geceyi Rabb'ine, yani hakiki sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü için düğün gecesi olarak adlandırır. Bu sene de 745. si kutlanmaya başladı.7-17 Aralık arasında 10 gün boyunca birçok kültürel etkinlik yapılacak. İl kültür turizm müdürlüğü, Valilik, Büyük şehir belediyesi, İlim yayma cemiyeti Konya şubesi, Türkiye Yazarlar birliği Konya şubesi ve Konya’daki Üniversiteler ile çeşitli kültür merkezleri değişik programlar ile bu kutlamalara katılıyor. Bu yıl "Selam Vakti" temasıyla gerçekleştirilen Hz. Mevlana’nın 745. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri çok yoğun bir biçimde kutlanıyor.
Konya bu anma etkinlikleri nedeniyle yerli yabancı büyük bir turist akınına uğramış. Ben de ilk kez katılma imkanı buldum. Kur’an ziyafetiyle açılan akşam saat 8.30’daki tören Ahmet Özhan’ın, tekbirler, ilahiler ile başlayıp salonu manevi bir atmosfer büründüren tasuvvuf müziği ile devam etti, ruhların kalplerin pasları silindi. Arkasından Ömer Tuğrul İnançer’in Mevlevilik hakkındaki konuşması ile renklendi. En son bilinen Mevlevi gösterisi yapıldı. Gösterinin sonunda yapılan duada yolumuz Kuranın, Sünnetin yolu sözü gönülleri fethetti. Hele dört halifenin ve Hz.Hasan ile Hüseyin’in isimlerinin de anılarak onlara bağlılığın ifade edilmesi muhteşemdi. Günümüzde Müslümanları Sünnetin yolundan ayırmaya çalışan maksatlı gruplara verilen en güzel bir cevaptı. Bugüne kadar bu törenleri izlememiş olmak büyük bir kayıpmış. İnşallah bundan sonra fırsat buldukça izleyeceğim.
Ömrünün son anlarında 1960 yılında Urfa’ya giderken Konya’ya uğrayıp Mevlana Celaleddin’in türbesini ziyaret etmek isteyen Bediüzzaman bütün engellemelere rağmen onu ziyaret eder, sandukalara doğru döner dua eder ve bir taraftan da ağlar.
Büyük insanlar birbirlerini iyi anlar. Bediüzzaman'ın “Hazret-i Mevlânâ benim zamanımda gelseydi, Risâle-i Nûr’u yazardı. Ben de Hazret-i Mevlânâ zamanında gelseydim, Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı. Şimdi Risâle-i Nûr tarzındadır.” sözleri bu asırdaki manevi hastalıkların tedavi edilmesindeki metodun ne olması gerektiğini de söyler. Tedaviler hastalıkların sebeplerine göre yapılırsa faydalı olur.
Bu asrın hastalıklarını tedavi etmeye çalışan eserleri okurken 13. asra gidip o asırda yaşananlara hayali bir seyahat etmek de çok güzeldi. Bu törenlerin hazırlanmasında katkısı olan herkese teşekkürler.
Manevi hayatımızın hastalıklarını eserleriyle tedavi eden Yunus’u, Mevlana’yı, Bediüzzaman’ı ve diğerlerini anma törenleriyle hatırlayanlara selam olsun.