Dış dünya bizim anlayışımıza göre değer alır. Nasıl ki kırık aynada her şey parçalı görünürse Allah'ın hâkimiyetini anlamayan insan, güneşle toprağın, bulutla otun irtibatını kursa da yaratıkla Yaratan'ı irtibatlayamayabilir.
O zaman gelecek günler karanlıktır. Eğer İlahî nizam anlaşılırsa durum değişir. İnsan, kader denilen trene binmiştir. Trenin içindeki yolcular trenin nizamnamesine uyar ama tren belli bir noktaya gider. Eğer yolcular trenin nizamını bilmiyorsa rahatsız olurlar. Her şey bir nizam içindeyken, insan başıboş kalamaz; kalırsa cezasını çeker. İşte buna "şefkat tokadı" denir. Ben de zaman zaman böylesine cezalara çarptırıldım.
Hatalarımız ceza olarak karşımıza çıkıyor. Hayat, elimizde tuttuğumuz aynaya benzer. Aynayı nereye çevirirsek orayı seyrederiz. Aynayı kırarsak görüntü parçalanır. Tabii hayatımızda öyle hadiseler var ki onları silemeyiz. Yeni baştan yazamayız, düzeltmeler yapamayız. Hayatımız Allah'ın hayat sıfatıyla kâinattaki nizamla yakinen ilgili. Her hadisede insan sormalıdır: "Acaba hangi hatam (günahım) sebebiyle bu hadise başıma geldi?"
Şefkat tokatları, imanlı kimselere gelir. Şefkat tokadı yiyen de, onu anlamalıdır. Anlamazsa kendisi zarar eder.
Allah hadiselerle de konuşur. İnsan başarılı olduğu işe devam etmeli, başarılı olmadığı işi bırakmalıdır. Çünkü insanın başarısı Allah'ın lütfudur, başarısızlığı da İkaz-ı İlahi'dir. Hakim-i Mutlak Allah'tır. Allah, dindar kullarına şefkat tokatları vurarak "yanlış yolda gidiyorsun, dön" der...
Ot bitmez bir arazi aldım. Oraya altmış tane fidan diktim. Çok güzel bir bahçe oldu. O bahçe güzelleştiğinden beri oraya gidip oturamadım. Kader "Hayır" dedi, "Senin yerin orası değil". Yaz geldi. İyileşemedim ki bir gün oraya gidip kalayım. Vazifemiz bağlarda bahçelerde gezmek değilmiş...
Bugünkü halimi düşündükçe diyorum ki, "Allah bana şefkat tokadı attı!" Yanlış hareketlerime mukabil, Allah bana bu hastalıkları gönderdi, hareketsiz, takatsiz bıraktı, günahlarımı siliyor. El Aman El Aman diyorum...
Başımıza gelen her hadisenin bir gördüğümüz, bir de bizim için meçhul olan yani görünmeyen yönü vardır. Başımıza gelen hastalıklar ve felaketler de böyledir. Fakültede hoca sormuş: "Şu kurşunkalemde neler var?" Öğrenciler saymaya başlamış: "Ağaç var, karbon var..." Hoca sormuş: "Bir de sanatkârın sanatı var. Onu görmediniz mi?"
Allah'ın her işinde bir hikmet, bir sanat vardır. Bunları görmek, düşünmek lazım.
Zaman