Bir taş sökemezsiniz bu vatan kalesinden,
Mahrum etmesin Allah, bayrağın gölgesinden.
Düşman katil ve kalleş, acımasız bir sefil,
Vatanımın bağrından, temizlenecek bir kir.
Kirletti vatanımı, kıydı masum canlara,
Korku salmak istiyor, kararsız insanlara.
Artık kararı verdik, kovacağız sizi tek, tek,
Her şeyi göze aldık, bunu dünya görecek.
Avrupa, besle, büyüt, sonra da sal içime,
İnsan hakları deyip, düş katilin peşine.
Hepiniz birden gelin, zerre korkumuz yoktur,
Hele bakın tarihe, yenilgileriniz çoktur.
Dağlarda güç yetmedi, gelip pusu kurdunuz,
Gencecik askerimi, katledip durdunuz.
Dağdadır devamları, başınızın belâsı,
Karaların Kartalı, Kayseri Komandoları.
İnlerinize girip, indirecekler sizi,
Hem teşhir edecekler, kokuşmuş leşinizi.
Ne ininiz ve ne de; mağaranız, kalacak,
Bombalarla vurulup, size mezar olacak.
Bizler, ölü değiliz, şehadet; şerbet bize,
Sizler birer leşsiniz, cehennem haktır size.
Her evde üç-beş asker, sırada beklemede,
“Vatan Sağ Olsun,” sözü; dua kelimelerde.
Kalbimizden severiz, bizler vatanımızı,
Vatanı olmayanın, vardır içinde sızı.
Bu vatanın uğruna; bir değil, bin can fedâ,
Tekbirlerle uğurlarız, ondan razı olsun Hüdâ.
Bayraklara sarılmış, tabutlar içtimada,
Saf-saf olmuş mü’minler, bayraklarla sırada.
Ülkenin her yanından, yürüyüşleri seyret,
Dillerde tel’în, la’net, Yâ Rab, bunları kahret.
Sonlarına az kaldı, temizlik her bir yerde,
Artık dimdik duracağız, hazarda ve seferde.
...
ŞEHİTLİK:
Allah yolunda canını feda eden bir Müslümana şehid denir.
Şehidlik, İslâm'da en büyük mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehidlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehidlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir.
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi!.." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe, 9/52) Yani, mü´min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV/102; Nesefi, II/130)
Halid b. Velid´in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının Müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir:
"Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (Abdürabbih, s. 387)
Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (Yazır, I/547) "Şehit kendini hayatta bilir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s. 122) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur.
Hz. Peygamber (asm), Uhud´da hayatını kaybeden yetmiş şehitle ilgili olarak şunu bildirmiştir:
"Kardeşleriniz Uhud´da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların cevfine koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce,
"Keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar." Cenab-ı Hak,
"Sizin bu halinizi onlara ulaştıracağım." der ve şu ayetlerle bildirir." (Ebu Davud, Cihad, 25)
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah´ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah´tan bir nimeti ve lütfu ve Allah´ın mü´minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.” (Âl-i İmran, 3/169-171)