“Risale-i Nur Medeniyetine Doğru” başlıklı yazımızda Nurların hayat alanına nasıl geçeceği konusundaki kimi düşüncelerimizi sizlerle paylaşmıştık. Bu yazıyla ilgili olumlu görüşlerini dile getiren Dursun Sivri ağabeyimize ve diğer dostlarımıza selamlarımızı sunalım…
İnşaallah bu yazımızda, esmâ-yı hüsnânın hayat alanına nasıl gireceğini, Lem’alar rehberliğinde biraz daha tafsilatlı izah etmeye çalışacağız. Öncelikle Lem’alar adlı eserden bahsedelim gücümüz yettiğince. Bu esere adını vermiş olan “Lem’a” kelimesinin kesinlikle çok anlamlı bir seçim-seçtirme olduğunu hatırlayalım.
“Lem’a” (lam-mim-ayın harfleriyle yazılır) kelimesi “parıltı, ışıltı” anlamlarına gelmektedir lügavi ıstılahta… Bediüzzaman’ın Risale-i Nurlarda sıkça verdiği şems-aks misallerini hatırlarsak, bu eserlere neden “Lem’a” (parıltı) dendiğini de hemen anlarız…
Bediüzzaman, lem’a kavramının ne anlama geldiğini Sözler adlı eserinde şöyle açıklar:
Mâdem mevcudât, zeminin yüzünde büyük bir nehir gibi kemâlâtın lem’alarıyla parlar geçer. O nehir güneşin cilveleriyle parladığı gibi, şu seyl-i mevcudât dahi hüsün ve cemâl ve kemâlin lem’alarıyla muvakkaten parlar, gider. Arkalarından gelenler aynı parlamayı, aynı lem’aları gösterdiklerinden anlaşılıyor ki, cereyan eden suyun kabarcıklarındaki cilveler, güzellikler, nasıl kendilerinden değil, belki bir güneşin ziyâsının güzellikleri, cilveleridir; öyle de, şu seyl-i kâinattaki muvakkat parlayan mehâsin ve kemâlât, bir Şems-i Sermedînin lemeât-ı cemâl-i esmâsıdır.
Görüldüğü gibi Lem’a kelimesi doğrudan doğruya esmâ-yi hüsnâyı yani Cenab-ı Hakkı gösteren bir kelimedir. Aynalarda ve damlalarda “parıldayan” o “ışıltı”, nasıl “güneşi” gösteriyorsa, Risale-i Nur’un “Lem’alar” adlı eseri de öylece Allah’ı göstermektedir…
Tabiat Risalesinin “Lem’alar” adlı eserin içine derc edilmiş olması da manidardır. Allah’ın vacibul vücud oluşu ve tevhid hakikatleri, son zamanın yüzünde 23. Lem’a ile parıldamıştır.
Bu eserin başındaki 1, 2, 3. Lem’aları dikkatlice okursak görürüz ki, kişi Allah’ın güzel isimlerini öncelikle kendi üzerinde yansıtacaktır. Esmâ-yı Hüsna koduyla gösterilecek bu haslet, “Nefsini ıslah edemeyen, başkalarını ıslah edemez” hakikatini öğütler bize.
İnsanın bu gerçeği anlayabilmesi için öncelikle kendisinin âciz, zayıf ve fakir olduğunun bilincine varması gerekir. İlk 3 eserle böyle bir ameliyat-ı mâneviye gerçekleştirilir.
Endülüs Medeniyetinin haşmetli saraylarının duvarlarına nakşedilmiş “Lâ gâlibe illallah” (Allah’tan başka gâlib yoktur) hakikati gibi, öncelikle nefsimizde yaşayacağımız “Yâ Bâki Entel Bâki” hakikati de bu asrın yüzünde tezahür edecektir.
Aslında Risale-i Nur eserlerinin tamamında, esma-yi hüsnayı hayata nasıl sokacağımızın şifreleri verilmiştir ama Lem’alar adlı eser, şahsi ve ictimâi alanda bu hayata sokuşun nasıl olacağının somut formüllerini de elimize vermiştir.
Çünkü Lem’alar, soyut hakikatlerden ziyade o hakikatlerin medeniyet aleminde tezahür edeceği müşahhas “parıltıları” bizlere göstermektedir. Adeta bir program olarak elimize verilmiş olan “Lem’alar”, Sonsuzluk Güneşinin isimlerinin parıltılarını sosyal hayatta da yansıtmanın yollarını bizlere öğretir.
Mesela 4. Lem’a, farklı mezheplere mensup Müslüman kardeşlerimizle nasıl ittihad edebileceğimizin tılsımlarını verir. 20. Lem’a, 21. Lem’a gibi eserler de önce kendi aramızda, ardından da Müslümanlar arasında “ihlası” ve “birliği” nasıl sağlayacağımızı açıkça ortaya koyar. Adeta ashabın “isar” derecesindeki yüksek “ihlasları” hedef gösterilir.
11. Lem’a, sünnet-i seniyyenin öneminden bahsederek, ferdlerin ve toplumlarının kurtuluşunun ancak sünnet-i seniyyeye ittiba ile mümkün olacağını anlatır. Medeniyetimizin doğuşu “sünnet-i seniyye” ile olduğuna göre son parıltısı da “sünnet-i seniyyeyi” yansıtacaktır.
16. Lem’a ise medeniyetimizin takip edeceği yolu adeta Hızırvari bir üslupla yansıtmıştır. Orada geçen kodlar dikkatli okunduğunda, “fecr-i sâdık ferecinin” nasıl doğacağına dâir işaretleri de keşfetmiş olacağız.
17. Lem’a’daki “Notalar” da medeniyet bestemizin bu asrın yüzünde yansıyacak “beka”, “tevazu”, “ahiret”, “terakki”, “marifet”, “hikmet”, “hüdâ-yı Kurani” vb. avazlarını bu âleme en yüksek perdeden dinlettirirler.
Yine kendilerini ictimai alanda inşad edecek, gelecek zaman ülkesindeki o bahar yürekli ehillere verilmiş zaman ve mekan üstü birer diplomatik “notadır” onlar. 10. Lem’anın da şahitliğiyle “Haydi geç kalmayın, birlik olun ve medeniyetinizin bu sarsılmaz düsturlarını bir an önce hayata geçirin” diye ikaz etmektedirler bizi…
Aynı bakış açısıyla İktisad Risalesine baktığımızda ”Mün’im” ismini yansıtan medeniyetimizin ekonomi anlayışını, İhtiyarlar Risalesiyle “Rahîm” ismini gösteren medeniyetimizin yaşlılara sunacağı ümidi, Hastalar Risalesiyle de “Şâfi” ismine dayanan medeniyetimizin özürlülere ve hastalara gerçek “devayı” sunacağını açıkça anlarız.
24. Lem’a olan “Tesettür Risalesi” de bu bakış açısıyla okunsa hanımların medeniyetimizin inşasında yüklenecekleri sorumluluklar da açıkça görülür. Görüldüğü gibi Lem’alar adlı eser, Esmâ-yi Hüsna parıltılarını yeryüzünde abideleştirecek medeniyetimizin habercisi ve özel bir programı gibidir. Bizim medeniyetimizle birlikte Rabbimizin bütün güzel isimleri de beşeri alanda, beşerin ekseriyetinin de kabulüyle haşmetli bir şekilde yansıtılacaktır.
Bediüzzaman’a ve Risale-i Nur talebelerine teslim edilen Sekine Duasındaki (Sandığındaki) İsm-i Âzam’ın parıltıları ise medeniyetimizin en üst mertebedeki “kemal ve cemal” derecelerine işaret eder.
Üstelik Sekine’deki ism-i âzamın tamamının tecelli etmesiyle, medeniyetimizin önceki dönemlerin fevkinde, asr-ı saadet benzeri bir medeniyet olacağını bize müjdeler. Zaten “Sekine Sandığı” 30. Lem’a’da açılır ve içindeki esmâ-yi hüsna hazineleri kainat şahitliğinde önümüze serilir. Burada geçen güzel isimler, Hz. Süleyman’ın kurduğu yüksek medeniyetin hangi isimlere dayandığını da bize gösterir.
"Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine, Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır."(Bakara, 248)
Bu ulvi ayetlerden de anlaşılacağı gibi “sekine” sandığının açılması, “yüksek bir hükümdarlık” döneminin de habercisidir. Bu hükümdarlık dönemi bizim “medeniyetimizi inşa” kavramıyla ifade ettiğimiz son döneme karşılık gelir.
Bediüzzaman, 30. Lem’a ile tabut-u sekineyi açmış ve bu sandıktan çıkan “Ferdun, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlün, Kuddüsün” isimlerinin mana tabakalarını bizlere talim eylemiştir.
Bizce yeni medeniyetimizin bütün şifreleri ve anahtarları “tabut-u sekinede” geçen bu 6 isimde saklıdır. Bu medeniyet-i âzam dönemi, bu 6 ism-i âzamın “lem’alarının” bütün alemi aydınlatacağı “gayet kemal-nihayet cemal” dönemidir aynı zamanda.
Mesela, 30. Lem’a “Kuddüs” isminin kâinat boyutundaki örneklerle izah edilmesiyle başlar. Bu 1. Nüktenin sonunda ise şahsi ve sosyal alanda olması gereken temizliğin-nezafetin hadis ve ayetler gibi nakli delilleri de ortaya konulur.
Kâinat fabrikasında onca faaliyet olmasına rağmen, uzay boyutunda da, yeryüzü alanında da mükemmel ve kuşatıcı bir temizliğin yansımalarına şahit oluruz.
O halde bizim medeniyetimiz de Kuddüs ism-i âzamını en kemal mertebede yansıtacak bir medeniyet olacaktır. Sokağa tükürülmesinden tutun da, çöplerin, fabrika atıklarının tabiatı kirletmesine varana kadar “Kuddüs” ismini yansıtmamızı önleyen bütün kirli perdelerden tek tek kurtulacağız…
Tertemiz sokaklar, pırıl pırıl evler, gülistan kokulu bahçelerle dolu yepyeni bir şehir planlaması gerçekleşecek. Kainatta umumi olarak yansıyan Kuddüs isminin parıltıları dünyamızı da kuşatacak.
Müslümanlar, öncelikle ruhlarındaki, ardından bedenlerindeki ve çevrelerindeki bu müthiş kirlilikten önce şahsi alanda, ardından da devlet genelinde kurtulacaklar. Böylelikle “Kuddüs” isminin azametli bir lem’asını göstereceklerdir.
Elbette Adl, Hakem, Ferd, Hayy, Kayyum ism-i azamları da medeniyetimizin tüm âlemde yansıtacağı “Lem’alarla” kendilerini azametli bir şekilde gösterecekler. İleriki yazımızda Sekine’deki diğer İsm-i Azam hazinelerinin sırlarını Allah’ın yardımıyla daha geniş örneklerle açıklamayı düşünüyoruz. Dua edin ki buna muvaffak olalım. (OD)