Seküler/Materyalist bilim, “eşyanın var edicisi yoktur” dogmasıyla kâinata bakıyor ve kâinata bakarken de, eşyanın bir var edicisi var mı diye bir sorgulama ve bakış açısını hiç gündemine bile almıyor. Sonra da dönüp kendi dogmatik bakışıyla elde ettiği verilerle eşyanın var edicisini, var edici kaynağını bulmuş gibi yapıyor.
Seküler/Materyalist bilim, var oluşu incelerken “Bu sebep bu sonucu yapabilir mi?” diye kasten bir incelemeyi gündemine hiç almıyor. Seküler/Materyalist bilim, kâinat cinsinden olmayan mutlak bir yaratıcı yoktur, olmamalıdır ön yargısıyla/dogmasıyla eşyanın, sonuçların varlığına bir sebep arıyor. Burada da eşyanın ‘yapılıyor olma' özelliğine 'oluşum' demekle yapılıyor olmanın üzerini örtüyor. Sonra da var oluşta görülen ‘düzenliliğe’ yaratıcılık özelliğini atfedercesine o düzenle (tabiat kanunları) bu eşya/varlıklar oluşmuş diyor. Böylece kâinat cinsinden olmayan/mutlak yaratıcıya ihtiyaç duymadan var oluşun “varlık kaynağını” açıkladığını zannediyor. Ama materyalist bilim incelemesinin hiçbir noktasında “Bu şeyin varlık kaynağı şu sebepler, şu ‘düzen’ olabilir mi?” hatta “Var oluşta gözlemlediğim bu düzenliliğin kaynağı kim/ne olabilir?” diye hiç sormadı. İşte incelemesinde hiç gündemine bile almadığı ‘dogmasını’ bir gözlem ve inceleme sonucu ve bir çıkarım olarak insanlığa sunuyor materyalist bilim.
Materyalist bilim, varlıkların/ olayların 'yapılış tarzını' inceleyip, çalışıp sonra dönüp buradaki bulduğu sonuçları varlığın/ olayların 'yapıcısına dair' sonuçlar olarak sunuyor. Tıpkı Firavun'un sihirbazları gibi sihirbazlık yapıyor. Halbuki, "Bu şeyi kim/ne yapabilir?" diye soran/sorgulayan, bu varlıkları sebepler, tabiat/doğa ve tesadüfün asla yapamaz olduğunu görecektir. Böylece, bu sorgulamanın sonucunda, bu şeyi yapanın ancak her şeyin yaratıcısı olan mutlak Yaratıcı olduğuna kani olacaktır. Çünkü bu varlıklardaki özelliklere baktığımızda, ne doğa, ne tabiat, ne sebepler denilen şeyler ve ne de itibarî olan/gerçek varlığı olmayan kavramlar olan kanunlar bu özelliklerin hiçbirini yapabilecek özelliklere ve kapasiteye sahipler.
Mesela bir portakalı ele alalım. Bu portakalı, ağaç, toprak, su, hava, güneş ve tüm insanlar ve bütün bilim/teknoloji hepsi bir araya gelse ve hatta birleşse de bu portakalın var olabilmesi için gerekli bilgi, güç ve kapasiteye hiçbir şekilde sahip olmadıklarını görüyoruz.
Ancak durum bu kadar açık ve kesin olmasına rağmen seküler materyalist bilim "Bu şeyi kim/ne yapabilir?" diye sorgulamanın kapılarını tamamen kapatarak bir nevi 'hokus pokusla' "Bu şeyi kim/ne yaptı?" sorusuna cevap bulmuş gibi yapıyor.