Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), En'âm Suresi 52-55. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
52 . Ve O’nun rızâsını isteyerek sabah akşam Rablerine duâ edenleri kovma! Onların (fakir mü’minleri senin yanında görmek istemeyen o müşriklerin) hesâbından sana bir şey yok, senin hesâbından da onlara bir şey yok ki onları (o mü’minleri) kovup da zâlimlerden olasın! (1)
53 . Böylece onların bazılarını bazılarıyla (ileri gelenlerini zayıflarıyla) imtihân ettik ki (o müşrikler, îmân eden zayıflar hakkında): “Allah’ın, aramızdan kendilerine lütufta bulunduğu (hidâyete erdirdiği) kimseler bunlar mı?” desinler! Allah, şükredenleri en iyi bilen değil midir?
54 . O hâlde âyetlerimize îmân edenler sana geldikleri zaman artık de ki: “Selâm size! Rabbiniz, (size) rahmet (etmey)i kendi üzerine yazmıştır. Şübhesiz o (rahmet) ki, içinizden kim câhillikle bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip (hâlini) ıslâh ederse, artık şübhesiz ki O, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.”
55 . (Hak ortaya çıksın) ve günahkârların yolu belli olsun diye, işte âyetleri böyle açıklıyoruz.
1- Kureyş reislerinden birkaçı Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın huzûruna gelip dediler ki: “Mü’minlerin fakirlerinden Ammar bin Yâsir, Süheyb-i Rûmî, Bilâl-i Habeşî, Abdullah bin Mes‘ûd, Mikdâd gibi bazı kimseleri meclisinden kovarsan, biz de gelip seninle konuşur, dînî sohbetlerde bulunur ve Kur’ân dinleriz. Fakat bunlarla berâber olmak şerefimize dokunur.” Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm da: “Ben mü’minleri sohbetimden kovamam!” buyurunca onlar: “Hiç olmazsa biz geldiğimiz vakit kalkıp gitsinler” dediler. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm da onların bu geliş gidiş vesilesi ile îmân edeceklerini ümid ederek buna “evet” dedi. Müşriklerin bu mevzu‘da bir ahidnâme yazılmasını taleb etmeleri üzerine Peygamber Efendimiz (ASM) bir sahîfe getirip yazması için Hz. Ali (ra)’ıçağırmıştı ki tam o esnâda Cebrâîl (AS) bu âyet-i kerîmeyi indirdi. (Râzi, c. 6/12, 245)