Selama muhtacız

Latif ERDOĞAN

Selama, bizi dünyada ve ötede kurtuluşa erdirecek...

Selama, bizi dünyada ve ötede kurtuluşa erdirecek, selamete çıkaracak o yüce sese; binlerce anafor içinde savrulan, belirsiz istikametlere sürüklenen "ben"leri, doğruya, adalete, hakkaniyete demir atmış "biz"e dönüştürecek ulvi çağrıya ekmek kadar, su kadar, hava kadar muhtacız. İlahi seda bizi selam yurduna davet ediyor. O'nun tayin ve tespit buyurduğu en doğru yoldan başka da oraya ulaştırıcı bir başka alternatif bulunmuyor.

O yoldur ki, ifrattan, tefritten arındırarak akla hikmeti öğretiyor. Cerbezenin aldatıcı oyunlarından, aptallığın sebep olduğu arazlardan insanı ve insanlığı kurtararak aklın selamı olan gaye ve fayda merkezli müstakim duruşu tekeffül ediyor. Aldatan bizden değildir uyarısını, bir mümin bir delikten iki defa sokulamaz irşadıyla dengeliyor. Dostlukta da düşmanlıkta da değişim hallerinde kişiyi ilişkilerinde sıkıntıdan kurtaracak manevra alanı öneriyor: "Sevdiğini belli bir ölçüde sev, belki bir gün düşmanın olur. Kızdığın, öfkelendiğin kişiye de belli bir ölçüde kız, öfkelen, belki bir gün dostun olur."

O yoldur ki, bizi her konuda itidale sevk ediyor. Körü körüne kabul ve retleri "basiret"e çağırıyor. İddialarda aklı şahit tutuyor. İspatlarda delili esas alıyor. İknalarda realiteyi gözetiyor. Teşviklerini zaruret şartına bağlıyor. Fantezilerden uzak duruyor. İsrafı-cimriliği olumsuzlukta bir görüyor. Cömertliği "infak" kurallarının çerçevesine oturtuyor. Hak ve kuvvet problemini, "Hak kuvvette değil, kuvvet haktadır" diyerek çözüyor. Fert-toplum ilişkilerinde, ne ferdi topluma feda ediyor ne de toplumun haklarını fertlere çiğnetiyor. Cesareti, "şecaat"e ilmikliyor. Tehevvür denilen sıfır korku halini zulme yakınlığı; cebanet denilen aşırı korkuyu hayatı karartması sebebiyle sağlıklı bulmuyor. Yerinde hayatı muhafaza adına korkuyu, yerinde hayatı istihkar adına korkusuzluğu yeğliyor. İnada hakta sebat, hasede hayırda yarış alternatiflerini sunuyor. Kanaati bitmeyen, tükenmeyen hazine sayıyor. Lüzumsuz arzuların, gereksiz isteklerin önüne bu kabul ile set çekiyor

O yoldur ki, "cahiliye" anlayışının bütününe karşı amansız bir mücadele veriyor. İlim talibinin ayaklarının altına meleklerin kanatlarını seriyor. Alimin elindeki kalemin mürekkebini, şehit kanı kadar kıymetli, değerli sayıyor. Müminin yitik malıdır diyerek ilmin, hikmetin her yerde aranıp bulunmasını emrediyor. Peygamberlere uyulması gerektiği şartına onların teknolojik öncülüklerini de dahil ediyor. Ama asla ilmin putlaştırılmasına, teknolojinin sorgulanamaz bir güce dönüşmesine de fırsat tanımıyor. İlmi esas aldığı gibi, adaleti, ahlakı ve dini de esas alıyor.

O yoldur ki, adaleti hukuka, ahlakı akla, dini vicdana hapsetmiyor. Her birini, iman esaslarıyla sonsuz bir kaynağın varidatına, sonsuz bir gücün ceza ve mükâfatına da bağlıyor. Onun ön gördüğü hukuk, hiç kimsenin olmadığı yerde de suçluyu muhakeme edebiliyor; ahlak kuralları, her yerde ve herkes için bağlayıcılığını koruyor; dininin buyrukları, vicdanı olduğu kadar, ferdi, aileyi ve tüm toplumu kapsamındaki enginlik sebebiyle kontrolünde tutabiliyor.

O yoldur ki, hiç ayırım yapmadan her bir insana bütün insanlık kadar değer atfediyor. Birini haksız yere öldürmeyi bütünü öldürmek derekesinde büyük bir cürüm; birini diriltmeyi bütünü diriltmek derecesinde büyük bir erdemlilik kabul ediyor. Rahmetinin kanatlarında korunmayı sadece insanlara ait bir ayrıcalık saymıyor; belki canlı-cansız, büyük-küçük bütün yaratılmışlara ait tabii bir hak olarak görüyor. Adaleti mizanında, zerre ile küreyi aynı hassasiyetle tartıyor.

Evet, o yolun adı "Selam"dır. Ve bütün varlık bunca kaosun şahadetiyle o "Selam"ın selamına muhtaçtır...
Bugün

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.