Erhan Afyoncu'nun yazısı...
Seller Mekke’nin şehir yapısını değiştirdi
Mekke'ye gelen sellere karşı alınan tedbirler Mescid-i Harâm'ın ve Mekke'nin mimarî yapılanmasını etkilemişti.
Uzun süredir yağmur almayan Mekke geçtiğimiz günlerde aşırı yağışlar sonucu sellerle karşı karşıya kaldı. Çölün ortasında bir yer olmasına rağmen Mekke tarih boyunca birçok defa sel felaketine maruz kalmıştır. Haremeyn'in, yani Mekke ve Medine'nin tarihi konusunda dünyanın en önemli uzmanlarından birisi olan Doç. Dr. Mustafa Küçükaşçı'nın eserlerinde Mekke'nin tarihi ve maruz kaldığı sellerle ilgili geniş bilgi bulunabilir.
Mekke, Kur'an'da "Ekin Bitmeyen Vadi" olarak vasıflandırılır. Yükseltiler arasında yer alan Mekke, bu özelliğinden dolayı tarih boyunca sel baskınlarına uğradı ve sel sularının mecrasında küçük vadiler oluştu. İklimdeki kuraklık, yağış miktarlarındaki düzensizlik ve sık sık ortaya çıkan seller bitki örtüsüyle birlikte Mekke'den birçok şeyi yok etmiş, şehrin ortasında yer alan Kâbe de sellerden zarar görmüştü.
700'de Emevî Halifesi Abdülmelik zamanında meydana gelen selde hacılar sulara kapılarak sürüklendi. Önüne geleni alıp götürerek telef etmesinden dolayı bu sele Cühâf ve Cürâf adları verildi. Mekke'nin nüfusunun hac mevsiminde dolayı oldukça arttığı dönemde meydan gelen bu sel esnasında birçok kişi hayatını kaybetmiş, Mekke evleri suyla dolmuş ve bazıları da yıkılmıştı. İnsanlar Mekke'yi terk ederek dağ başlarına çekilmişlerdi.
Tarihçi Belâzürî, 700'lü yıllarda insanların dillerine kekemelik ve vücutlarına hastalık isabet ettirdiğinden dolayı "El-Muhabbil" adı verilen başka bir selin de Mekke'ye geldiğini anlatır.
SELE KARŞI TEDBİR
Mekke'ye gelen sellere karşı alınan tedbirler şehirleşmeye paralel olarak arttı ve özellikle Kâbe'nin sellerden gördüğü zararın en aza indirilmesine çalışıldı. Câhiliye döneminde yapılmaya başlanan bentlerle Mekke'ye gelen sellerin Kâbe'ye zarar vermesini önlemek öncelikli olarak hedeflenmişti. Ancak yapılan bu çalışmaların sel yataklarının akışını düzenlemek ve oluşturulan havuzlarda toplanmasını sağlamaktan öteye gidememişti. Bu yüzden bu tedbirlerle sellere mani olunamadığı gibi, Kâbe'nin zarar görmesi de engellenememişti.
Hz. Ömer'in halifeliği zamanında 638'de Makam-ı İbrâhim'i de yerinden söküp götüren bir sel meydana geldi. Sel, Mekke'nin üst tarafından Ebû Süfyan ile oğlu Hanzala'nın evlerinin arasından gelerek Harem-i şerîf'i doldurmuştu. Ümmü Nehşel adlı hanımın evine kadar ulaştığı için bu adı almıştı. Bunun üzerine Ömer bir daha böyle bir felâketle karşılaşılmaması için iki adet bent yaptırdı ve sürüklenerek yerinden ayrılan Makâm-ı İbrâhim'i eski yerine koydurdu. Bent, taşlar kireç ve sıva kullanılmadan birbirine örülerek kâgir şeklinde yapıldı. Bu bentler daha sonra meydana gelen sellere karşı uzun süre ayakta kalarak suların Mescid-i Haram'a girmesine engel oldu. Fakat 700'de meydana gelen sel, alınan önlemlerin yetersiz kaldığını gösterdi.
Selleri önlemek için yapılan faaliyetlerde sadece Kâbe ve Mescid-i Harâm'ın korunması hedeflenmemiş, Mekke evleri de bu plânın içerisine alınmıştı. Nitekim Halife Abdülmelik tarafından yaptırılan bentler şehrin yapısını da değiştirdi. Mekke vadisine bakan evler ile mescidin önüne set duvarları inşa edildi ve Mekke sokaklarının başlarına sel sularına mani olacak bentler yaptırıldı. Mescid-i Harâm'ın çevresine duvarlar örüldü.
Mekke'ye gelen sellere karşı alınan tedbirler, Mescid-i Harâm ve Mekke'nin mimarî yapılanmasında oldukça önemli rol oynamıştır.
KÂBE YENİ BAŞTAN YAPILDI
Osmanlı döneminde de Mekke sellerle boğuştu. Birinci Ahmed döneminde 1612'de sel Mekke'ye ve Kâbe'ye zarar verdi. Birinci Ahmed zarar gören doğu ve batı duvarlarını altın ve gümüşten inşa ettirmek istedi. Ancak ulema bunu kabul etmedi. Padişah bunun üzerine altın ve gümüş 16 adet kuşak yaptırarak Kâbe'nin duvarlarını sağlamlaştırdı. Kâbe'nin tamiri için İstanbul'dan gönderilen malzeme ve ustalar Davud Paşa'dan törenle uğurlanmıştı.
Dördüncü Murad döneminde 1630'da Mekke'yi basan sel Kâbe'ye zarar verdi. Hac ve umrenin yapılabilmesi için uzun tartışmalardan sonra Kâbe'nin tamirine karar verildi. Kâbe'nin etrafı tahta bir perdeyle çevrilip, perdenin üzerine tavafın başladığı yer olan Hacerü'l-esved'in yerine bir kapı konuldu. Usta ve işçiler içeride Kâbe'yi tamir ederken hacılar da çevrelenen yerin dışında tavaflarını yaptılar.
Kâbe'nin bütün taşları numaralanarak söküldü. Kullanılamaz hâle gelenler ulema ve mimarlar tarafından incelenip yerine yeni taşlar konuldu. Osmanlı dönemindeki en büyük restorasyonunun geçiren Kâbe adeta yeniden inşa edilmişti. Mimar Rıdvan Ağa'nın nezaret ettiği inşaat 1636'ya kadar sürdü. İnşaatta kullanılan alet ve artan malzemeler başka bir işte kullanılmasın diye şehrin dışında bilinmeyen bir yere gömüldü.
Bugün