Sembollerle sarılmışız fırdolayı. Dört bir yanımız ve diğer buutlarımız onlarla kaplı değil mi? Onların tümünü fazlalık gören " ampirik" düşünceli insanlardan olmak, realiteyi inkar manasına gelir.
Evet, kabulümüzde. Bazı "etnik" mili görüş sahiplerince " folklor" filan denilerek koruma altıma alınması şart görülen bir kısım " geleneksel" semboller, yanlış ve geriye götürücü bir özellik taşıdıklarından " milli kültür" içinden ayıklanmalı, ama " sembol" - ya da alamet- mefhumuna karşı çıkmayı, insan idrakine doğrudan bir saldırı olarak algılamak pekala mümkündür gibime geliyor.
Sosyal hayatımızı " nizam altına" alan disiplinleri, insan idrakine hatırlatmak elbette sembollerle olacaktır. Bir milletin varlığının olmazsa olmazlarından biri olan " dil" - lisan- ses sembollerinden meydana geldiğine göre... Bu sembollere " kelime" - ya da sözcük- dendiğini elbet biliyoruz.
Demek ki her bir kelime bir alamet aynı zamanda; onlardan herhangi birini çıkarıp atmak, düşüncemizin bir yanını " nisyan seline" vermekle eş bir davranış.
Diyelim ki bir karayolunda ilerliyorsunuz. Yolun iki yanı, adım başı dikilen levhalarla donatılmış; " nişane"lerle... Üç beş akıllı(!) bunların " görüntü kirliliği" yaptığı iddiasıyla, trafik levhalarını yasaklatmayı istese, bu girişime ilk karşı çıkacak Karayolları'dır.
Bu iddiaya şu da eklenebilir pekala; " Bu, dolayısıyla tüm sürücülere bir hakarettir. Çünkü trafik bilincimize hakaret ediliyor. Bizler, hatırlatma levhaları olmadan da trafik kurallarına zaten uyuyoruz."
Böyle bir " gerekçe"den hareketle uyarıcı trafik levhalarını yasaklayan bir Karayolu Bölge Müdürü, en azından "ikaz" edilir yetkililerce. Daha fazlası ise zihninize havale...
Biz yine de bu haksız bahaneye kanan birilerinin trafik levhaların - ya da sembollerine- karşı kampanya yürüttüğünü varsayalım. Sizin " hayalhane"nizde kurgulanmış " öznel" - ya da indi- düşünceyi, hatırı sayılır milyonlarca insanın kabul etmesini beklemek, hangi " kanun" ve idare endişesiyle izah edilebilir? Anlayan ve akıllı bulan bir adım öne çıksın!