Risale Haber - Haber Merkezi
Yazar Senai Demirci, FETÖ ve FETÖ başının Risale-i Nur ilişkisini irdelediği yazısında kalpazanlardan örnek getirerek örgütün yaptığı sahtekarlığa dikkat çekti. Demirci, örgütün büyük sahtekarlık planında kullanacağı insanları avlamak için Risale-i Nur'u yem olarak kullandığını belirtti. Demirci, bu gibi hareketlerle örgütün gerçek Nur cemaatinden rol çaldığını ve “Nur Cemaati” markasını gasp ettiğini söyledi.
İşte Senai Demirci'nin Diriliş Postası'nda yayımlanan yazısı şöyle:
“Nurcuyum, çünkü…”
En baştan söyleyeyim. Fetullah Gülen ile Said Nursi’nin aynı cümlede geçmesi bile zoruma gidiyor. Solda noktasını gördüğünüz cümle, bu konudaki son cümlemdir.
Bilirsiniz ki, sahici parayı en iyi bilenler kalpazanlardır; başkalarının dikkat etmediği noktaları ince ince çalıştıktan sonra kalpazanlığa başlarlar. Gülen’in çok iyi Risale çalışmış olması, alıntılarının bolca olması şaşılır bir şey değildir. Zira gerçeğini andırmayan çakma, başarısız bir çakma olurdu. Sahte para, sahicisiyle fark edilmediği ölçüde başarılıdır. Peki niye sahtekârlık için Risale’yi seçti diye sorulabilir. Gayet basit bir cevabı var. Çünkü kalpazanlar en değerli banknotun sahtesini basar; küçük banknotlar sahtekârlığa değmez.
FETÖ’nün Said Nursi’nin diriltici eseri Risale-i Nur’la ilişkisi, büyük sahtekârlığa hazırlıktan ibarettir. Tüm fitnecilerin yaptığını yapmıştır FETÖ. Kendi yalanlarına çekirdek yapmak üzere, kıymeti yüksek, itibarı bilinen bir gerçeği seçmiştir. Sonra da, bu hakikat çekirdeği üzerinden bilinçli ve planlı sapmalar ve savrulmalar başlatmıştır. Bu yüzden, kandırılmış/devşirilmiş çoğu insanın itiraflarının ortak noktası, Risale-i Nur’un yem olarak kullanıldığı yönündedir. Çünkü büyük tuzağa büyük yem gerek…
Fetö’nün en büyük ve en gizli fitnesi, medeniyet kurucu metin olan Risale-i Nur’u, sapkın davranışlarıyla, ödlek tavırlarıyla, yalancı yürüyüşleriyle karartmaları oldu. Özellikle 28 Şubat sonrası hormonla büyütülen örgüt, hep sivil kalmış gerçek Nur cemaatinden rol çaldı, “Nur Cemaati” markasını gasp etti. Ümmetin biricik ümidi olan, anlattığının karşılığında, sadece maddi değil, manevi menfaat bile beklemeyen Said Nursi yürüyüşünün yerine geçti. Zorla para toplayan mafya örgütü “Nur Cemaati” diye adlandırıldı; işte kalpazanlığın son aşaması! Saf akan dereyi kurutmaya kalktı FETÖ; dere yatağı üzerine kalın betonlar döktü. Ama işte o ince damar, saf akış gelip kırdı o zalim betonu; ümmetin gönlündeki karartma sona erdi.
Said Nursi’nin söz konusu örgüt elebaşından farklarını uzun uzadıya anlatarak, ne Said Nursi talebeliğimin orijinalliğine şüphe getirmek isterim ne de FETÖ’nün çöküşünün ardından, bilmeden -yoksa bilerek mi?- FETÖ tezgâhına malzeme yetiştiren fırsatçılara yeni bir malzeme vermek isterim.
Yakın çevreme otuz yıldır telkin ettiğim cümleyi açıktan söylemekle yetineyim: “Nurcuyum; çünkü Fetullahçı değilim!”