Serdar Tuncer, Yeni Şafak’taki “Bu günah bizim!” başlıklı yazısında, “ortalık bir mesleğim olsun diye uğraşmaktan tek bir meziyet sahibi olmaya vakit bulamayan kimselerle dolup taşıyor” dedi.
Tuncer çocuklarını medeniyetimizin aşk ve estetiğinden haberdâr, mânâ ve ruhundan nasibdâr, irfan ve kültüründen hissedâr yetiştirebilme hususunda Milli Eğitim'den diplomadan başka hiçbir şey beklemediğini kaydetti:
“Bu işte bir yanlışlık var!
Konferans için gittiğim üniversitelerde; “dinleyen söyleyenden ârif gerektir” fehvâsınca, sözümü anlayabilecek bir tek bakış ararken, yüzümü nereye dönsem 'poker face' bir sîmâ ile karşılaşır, kahrolurdum. En kısa cümleler ve en basit kelimelerle ifade etmek için çırpındığım bir mevzu, ya anlaşılmıyor yâhut ilkokul yıllarında bilinmiş olması gereken o mesele arkadaşlar tarafından ilk kez duyuluyordu zira. Nasıl kahrolmayayım?
Neden böyle sorusunun cevabını tam mânâsıyla bulabilmem için çocuklarımın biraz daha büyümesi, benim de onların okul serencâmına biraz daha yakından bakmam gerekiyormuş meğer.
İlkokul yılları boyunca ödev yapmaktan oyun oynamaya fırsat bulamayan evlâdlarımız, ortaokul ve lise seviyesine geldikçe adı her geçen gün değişip, sayıları sürekli artan o meş'um sınavlarda bir soru daha fazla yapabilmek için biteviye test çözmekten, açıp bir kaç kitap okumaya fırsat bulamıyorlar.
Bu anlamsız ve bütün bir çocukluğa kast eden maratonun akabinde bir üniversite kazanılıyor, orada başarılı olabilmek için öncekinden çok daha fazla çalışmak gerekiyor ve Twitter'da “TT” olunmazsa iş bulmaya yaramayacak bir diploma uğruna, cânım gençlik yılları heder ediliyor.
Âşık olduğu kıza okumak için lâzım olan şiirden fazlasını bilmeyen tarihçi, sınavı geçmek için gerekenin ötesinde tarih bilgisi olmayan doktor, dini kültür, ahlâkı bilgi zanneden ve onları da kopya kâğıtlarıyla mâziye gömen mühendis, şartlar icap etmedikçe mâzisini merak etmeyen bürokrat, okuma yazma bilmeyen çobanların gözyaşlı ibadetlerinin aşk ve zevkinden mahrum ilahiyatçı, Google'dan aparılan mâlûmatla başımızdan aşağı ukalâlık boca eden aydın, hülasa medeniyetimizin estetik ve zarafet ve muhabbetinden zerre behresi olmayan bizden habersiz bir dolu biz, işte böyle yetişiyor (!)
Bu günah bizim!
Kitabı televizyonla, misafirliği AVM gezmesiyle, sohbeti akıllı telefonlarla, bilgiyi mâlûmatla, kültürü zevzeklikle, insan olmayı meslek sahibi olmakla takas ettiğimiz günden beri, bu günah bizim.
Sizi bilmem ama bendeniz, çocuklarımızı bizim medeniyetimizin aşk ve estetiğinden haberdâr, mânâ ve ruhundan nasibdâr, irfan ve kültüründen hissedâr yetiştirebilme hususunda Milli Eğitim'den diplomadan başka hiçbir şey beklemiyorum artık.
İşin en trajik yanı da şu ki: O diploma olmasa işim çok daha kolay olacak!”
Yeni Şafak