Şerh; Bir metnin daha iyi anlaşılsın diye, o metni başkalarından daha iyi anladığı kanaatinde olan kişiler tarafından açıklanması şeklinde tarif edilebilir. Kendi usul ve metodları olan başlı başına bir ihtisas alanıdır.
İnsanların teveccüh ettiği pek çok eser şerh edilmiştir. Bediüzzamanın Bu durûs-u Kurâniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir ifâdesinden anladığımıza göre Risale-i Nurun da şerhi yapılabilir. Yine de Bediüzzamanın kast ettiği şerh ve tanzimin sınırlarının ne olduğu iyi tahlil edilmelidir.
Risale-i Nuru okuyup istifade eden insanların, duygularını, düşüncelerini, tedâilerini yazıya dökmeleri sonsuza kadar mümkündür. Farklı ilim sahalarından ilim ehli kişiler de bunu çeşitli şekillerde yapıyorlar zaten. Yazdıklarını, tebliğler, tezler şeklinde değişik platformlarda sunuyorlar.
Bediüzzamanın eğitim metodu
Risale-i Nurda esma parıltıları
Risale-i Nurda marifetullah yolları
Risale-i Nur açısından dua ve ubudiyet
Said Nursiye göre Hürriyet-i Şeriyye
Risale-i Nurda tefekkür üslûbu, gibi başlıklar, geçmiş senelerde çeşitli sempozyumlarda sunulmuş tebliğlere ait olan birkaç örnektir.
Bu tür çalışmalar, teşbihte hata olmasın; cildin, bedenin büyümesi ile orantılı olarak genişlemesi gibidir. İhtiyaç duyulmuş, eser ortaya konmuştur. Yine de bu çalışmaların her biri Risale-i Nurdan mülhem de olsa kendi müelliflerinin eseridir ve Risale-i Nuru değil, müelliflerini bağlar. Biz süreci tersten işletmeye kalkar, zorlama teşebbüslerle hadi her fen ve disiplin açısından Risale-i Nuru şerh edelim kampanyaları başlatırsak bu, cildi dıştan çekiştirmek gibi olacaktır.
Şerh kapısı açık olsa da herhalde ben burayı böyle anlıyorum diyen herkesin elini kolunu sallayarak girebileceği bir alan olmamak gerekir. Mesela hadisleri şerh etmek isteyen kişinin nasıl bir donanımı olmalı diye düşündüğümüzde; temel hadis ilimlerine vukufiyeti olması, siyer, tefsir, iyi derecede Arapça bilmesi, hadisleri, ayetlerin ışığında ele alabilecek yeterlilikte olması gibi gereklilikler sayılabilir. Bunlar, konunun dışından bir kişi olarak benim düşünebildiklerim. Kimbilir daha neler gerekiyordur.
Bir de buna mesela tıp ilimleri açısından hadis şerhleridiye bir hedef belirleyecek olsanız, iş daha da çetrefilleşecektir.
Şimdi bir de Risale-i Nur adına bakalım. Risale-i Nur u şerh etmek isteyen, yani onu başkalarına göre daha iyi anladığı kanaatinde olan ve Risale-i Nurdan anladıklarını başkaları ile paylaşmak isteyen ilim erbâbında neler aranmalı?
Bir kere Risale-i Nur u kendi anlam bütünlüğü içinde ihâta etmiş olmalı.
Bediüzzamanın neyi, kime, ne zaman, niçin söylediğini, hangi makamda söylediğini biliyor olmalı.
Herhangi bir mevzuyu ele aldığında, o mevzunun Risale-i Nur külliyatı içinde nerelerde, ne şekilde yer aldığını bilebilmeli.
Risale-i Nurun temel kavram ve ıstılahlarını bilmeli.
Bediüzzamanın Tarihçe-i Hayatını da bilmeli ki Üstadın yazdıklarını, yaşadıkları ile birlikte değerlendirebilsin.
İfrat veya tefritle hakâikin muvazenesini ihlâl edip tenâsübünü bozmamalı.
Mutlaka metin şerh usul ve kaideleri konusunda ihtisas sahibi olmalı.
Yapacağı şerhin neye hizmet ettiğini açıkça ortaya koyabilmelidir.
Liste uzatılabilir. Ama bu kadarı bile Risale-i Nuru şerh etmek iddiası ile ortaya çıkmanın çokca cesaret gerektirdiğini görmeye yetebilir.
Hele de başka başka fenlerin gözlüğü ile Risale-i Nura yönelmek, iyiden iyiye iddialı ve neticeleri itibarı ile çok düşündürücüdür.
Bediüzzaman Hazretleri Mesnevii Nuriyede diyor; Kurânın temel maksatları ve asıl unsurları dörttür: tevhid, nübüvvet, haşir ve ubudiyetle beraber adalet. Diğer meseleler ancak bu maksatlara birer vesile olurlar.
Şu da bir kaidedir ki, vesilelerin tafsilinde fazla derine dalmamak, faydasız meselelerle maksadı kaybettirecek derecede meşgul olarak mevzuu dağıtmamak içindir. İşte bu sebebden Kurân bazı kevnî meseleleri müphem bırakmış yahut ihmal veya icmal etmiştir.
Risale-i Nurun da tıpkı manevi bir tefsiri olduğu Kuran gibi temel maksatları tevhid, nübüvvet, haşir ve ubudiyetdir. Diğer meseleler bu maksatlara vesile olmaktan geçerse muvâzene bozulur. Teferruat, asıl maksadı kaybetmeye yol açabilir. Diğer disiplinlerin kavramları, Risale-i Nurları daha iyi anlamaya hizmet edebilecek midir, bu temel maksatlara ne gibi açılımlar getirebilecektir, düşünmek lazım. Üstadımız diyor ki; Kurân, mevcudatın, Fâtırına müteveccih yüzlerine bakar. Felsefe ise, mevcudatın kendilerine ve sebeblerine müteveccih yüzlerine, felsefe veya sanat itibarıyla cüzî faydalarına bakar. Ne cahildir o adam ki, felsefe fünununa aldanıp da onu Kurânın bahislerine mehenk yapar!.. Bu hükmü, Risale-i Nura tatbik ediniz..
Acaba şerhleri Risale-i Nurun parlak selâsetini, üstün selâmetini, sağlam tesânüdünü, güçlü tenâsübünü, cümleler ve heyetleri arasındaki teâvününü, konular ve maksatlar arasındaki tecâvübünü muhafaza edebilecek midir?
Düşünmemiz gereken bir diğer konu; Risale-i Nur şerhlerinin orijinal metnin manevi etkisine ve feyzine sahip olup olmayacağıdır. Ruhları ihtizâza getirip, getiremiyeceğidir. Risale-i Nurun, telif edildiğinden bugüne kadar akıllar, vicdanlar ve ruhlar üzerindeki etkisi ortadadır. Risale-i Nur ile imanlarını kurtaran milyonlar bu davanın şahitleridir. Risale-i Nur, kuru bilgiden ibaret değildir. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bilimsel açıklamaları kendi etkisine asla sahip olamayacaklardır.. Bilakis Risale-i Nura direkt ulaşımın önünde bir engel olabileceklerdir. .
Risale-i Nurun orijinal dilinin öylesine bir çekiciliği vardır ki, onu tercümelerinden tanıyıp, gönülden bağlanan başka dilleri konuşmakta olan insanlar, orijinal metninden okuyabilmek için Türkçe öğrenmeye çalışmakta veya okuyabilenlere gıpta etmekteler. Bunun böyle olduğunu Cezayirden gelen misafirlerimizde bizzat müşahede ettik. Dünyanın çeşitli noktalarından gelen haberler de bu yönde.
Tercihim söz konusu olduğunda, daha az bile anlayacak olsam Risale-i Nuru müellifinin yazdığı şekli ile okumak, böylece sadece aklımın değil, kalbimin, ruhumun, latifelerimin de hisselerini temin edebilmiş olmak isterim.