Risale-i Nurları şerh ve izah yetkisi bizzat müellif tarafından ilgililerine tevdi edilmiştir. Bu konuda kimseye söz söyleme hakkı bırakılmamıştır. Az sonra bu noktaya değineceğim. Ama önce şunu belirtmeliyim ki;
Bu değerli eserleri tanıdığımız günden beri zaman zaman şerh ve izah tartışmalarına şahit olmuşuzdur.
Biraz okumuş, azıcık rahle-i tedrisinde bulunmuş bir kısım nur talebeleri şerh ve izah gündeme geldiğinde dershane eğitiminin kazandırdığı bir refleksle siz kim oluyorsunuz da bu eserleri şerh ve izah ediyorsunuz? Külliyatı kaç defa okudunuz? Eserlerin tümünü devretmeyen bir insanın Risale-i Nur hakkında söz sahibi olması mümkün değildir gibi bir yaklaşımla karşı çıktıkları her zaman vaki olmuştur.
Söz sahibi olmak, manasına uygun ifadelerle şerh ve izah etmek elbette bilgi ve birikim ister. Ama, her konuda olduğu gibi risalelerin ihtiva ettiği manalarla ilgili yorum yapmak için allame olmaya gerek yoktur.
Her insan okuduğu dersten kendi kametince bir şeyler anlar ve anladığını başkalarına da anlatır. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Bu kabil yorumlar ilgili kişiyi bağlar. Dinleyenlerin, (yazılı yorum ise okuyanların) bu yorumlara katılıp katılmama konusunda bir mecburiyetleri olmadığından, Neden böyle bir yorum yaptın? demeye de hakları olmaz.
İlk defa Risale-i Nurla tanışmış bir kişiyi düşünün, kendisine bir vesile ile uzatılmış bir kitaptan bir parça okumuş bir kişiyi veya derse götürülmüş ve ders ortamında bir bölüm okunmuş ve o da dinlemiş bir kişi de olabilir. Bu kişiye dönüp "bu dinlediğin konu hakkında ne düşünüyorsun?" diye sormak ve ondan anladığı kadar cevap almak nasıl ki, gayet normal bir davranış biçimi ise bu derslere birkaç kez katılmış veya külliyatın bir kısmını kendi kendine okumuş bir insandan "okuduğu kısımlardan ne anladığını" sorup yorumunu almak da en az o kadar normal bir hareket olur. Bu yoruma katılırsınız veya katılmazsınız. Neticede bu bir yorumdur.
Bu mesele ile ilgili olarak bakın bizzat müellif kendisi nasıl bir ifade kullanıyor. Şöyle diyor o aziz Üstad.
O divanlar derler ki: 'Veli ol, gör; makamata çık, bak, nurları, feyizleri al.' Risaletün-Nur ise der: 'Her kim olursan ol; bak, gör. Yalnız gözünü aç, hakikati müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar.' (Said Nursi K. L. Sayfa 13)
Burada kim olmak önemli değil. Muhatap olmak önemlidir. Kendini Risale-i Nura muhatap kabul eden ve talebe olmayı göze alan her insan bu hakikatlerden ders almaya hak kazanmış demektir.
Ders alınca bu dersi yakınlarına eşine dostuna anlatma hakkını da elde etmiş olur. Hiç kimse bu hakkı o kişinin elinden alamaz. Bazı insanların tek bir ders dinledikten sonra öğrendikleri ile kendisi gibi birçok insana anlatarak onların da bu dersten istifade etmelerine neden olduğunu birçok kez görmüşüzdür, duymuşuzdur.
Yine desise-i Şeytaniye risalesinde bu konu ile ilgili olarak şöyle bir ifade geçmektedir. Bu durûs-u Kurâniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. (Mektubat, Sayfa 413)
Bu ifadelerden anlaşılıyor ki, bu dersleri şerh ve izah edenlerin üst sınırı belirlenmiştir. Ama altı sınırı belirlenmemiştir. Yani en üstte allame ve müctehidler var ama en altta sınır yok.
Şerh ve izah dediğimizde bir kısım insanlar Risale-i Nura nazire kabilinden eserler yazmayı anlıyorlarsa, bu bahsimize girmez. Yani, özetle: Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. (Mektubat, Sayfa 413)
Şerh ve izah, haricinde bir şey düşünmüyoruz. Sanırım RİNAP da bu anlayış ve bu görüşle hareket etmektedir/edecektir. Farklı olması zaten mümkün değildir. Olursa da pirim verilmeyeceği açıktır. Çünkü bu kabil şerh ve izahlar Risale Haber'de geniş bir perspektifte ele alınmakta yayınlanmakta ve muhataplarını ilgili şerhlerle ilgili görüşlerine yer verilmektedir.
Bir nokta kalıyor ki, o da; bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, Risale-i Nurların şerh ve izahlarını en iyi Risale-i Nur akademisyenleri yapar düşüncemizi de koruduğumuzu ifade etmeliyim.