Serhat şehrimiz Kars’tayız. Ermenistan sınırı boyunca uzanan bu şehrimizin binlerce yıllık bir tarihi var. Uzun süre Urartuların egemenliği altında kalan bu şehrimiz, daha sonraları sırasıyla Persler, Arakslar, Tigranlar ve Sasanilerin egemenliği altında yaşadı.
Hz. Ömer zamanında, bölge Müslümanlar tarafından fethedildi. Selçukluların Anadolu’yu vatan olarak fethettikleri zamana kadar Kars bölgesi birkaç kez Araplar ile Bizanslılar arasında el değiştirdi. Bu yıllarda Ani Şehri, bölgenin merkezi olarak büyük bir şöhret kazandı. Bu dönemde Hristiyan inancına sahip olan halk, Selçukluların egemenliği altına girdiği zamana kadar böyle kaldı.
Selçukluların egemenliği altına giren bölge, Osmanlıların egemenliği altına girinceye kadar birkaç sefer el değiştirdi. Bu yıllarda, Gürcüler, Moğollar, İlhanlılar, Akkoyunlular ve Karakoyunlular sırası ile Kars ve çevresini ele geçirdiler. Kısa bir dönem İran Safevilerinin hakimiyetine giren bölgede, bu sıralar büyük bir yıkım ve tahribat yaşandı.
1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı ile birlikte Kars, Osmanlı Hakimiyeti altına girmişse de, kesin hakimiyet Kanuni Sultan Süleyman zamanında sağlandı. Bundan sonra da bölge, zaman zaman Safevilerin saldırısına uğradı. Bu saldırılar sırasında büyük can ve mal kayıpları oldu. Bir serhat şehri olan ve Anadolu’nun bir kapısı olarak Kars, bölgede yaşayan diğer kavimlerin de sık sık saldırısına maruz kaldı.
1800’lü yıllar ile birlikte Rusların Kars’a yaptığı saldırı ve işgaller başladı. Sıcak denizlere açılma hayalleri ile Rus ordusu, şehri defalarca işgal etti. 29 Eylül 1855 tarihinde Ruslar büyük bir ordu ile şehri kesin olarak ele geçirmek için büyük bir saldırı başlattılar. Bunun üzerine Karslılar çoluk, çocuk, kadın, yaşlı bütün ahalisi ile birlikte Ruslara karşı büyük bir mücadele örneği sergilediler ve destansı bir kahramanlık gösterdiler. Ruslar, bu saldırı sırasında büyük kayıplara uğrayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Bu büyük zafer üzerine, üzerinde ‘’Kars Kalesi’’ resmi bulunan altın, gümüş ve bronz ‘’Kars Madalyası’’ yaptırılarak emeği geçenlere dağıtıldı. Kars şehrine ve halkına ‘’Gazi’’ unvanı verilerek mahkeme sicillerine işlendi. Şehir halkı üç yıl müddetle vergi ve askerlikten muaf tutuldu. Karadeniz’de İstanbul-Batum arasında seferlere yeni başlayan vapura ‘’Kars’’ ismi verildi.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Kars bölgesi Ruslar tarafından işgal edildi. Bu işgal yaklaşık kırk yıl kadar sürdü. Bu süre içinde bu bölgede çok büyük zulümler ve katliamlar yaşandı. Özellikle Ermeniler, bölgeyi tamamen Ermenileştirmek için çok sayıda Müslüman’ı katlettiler. Kazım Karabekir Paşa kumandasındaki birlikler Kars ve çevresini kurtarmak için yoğun bir şekilde mücadeleye başladılar. Bu kahramanca mücadelelerin sonucu olarak Sarıkamış ve Kars yeniden kurtarıldı. 16 Mart 1921 tarihinde Moskova’da ve 13 Ekim 1921 tarihinde Kars’ta Sovyetler Birliği ile yapılan anlaşmalar sonucu, bölgenin bugünkü konumu tescil edilmiş oldu.
Bu kadar büyük badireler atlatan ve çok önemli bir coğrafik konumda olan Kars, çok güzel ve düzenli bir şehir görünümünde. Ruslar döneminden kalan tarihi taş binalar, hemen dikkat çekiyor. Bu binalar bugün de büyük oranda kullanılmakta ve resmi dairelere ev sahipliği yapmaktadır. Cadde ve kaldırımlar da, bu büyüklükte olan şehirlerde pek alışık olmadığımız genişlikte.
Kars Kalesi, bütün haşmetiyle gelenleri karşılamakta ve selamlamakta. 12 Eylül öncesinin çok hazin bir olayını hatırladım bu muhteşem kaleyi görünce. Karslılar 12 Eylül öncesinde bir sabah kalkınca, Kars Kalesi’ne asılmış bir Rus Bayrağı görürler. Tabii bu bayrak yetkililer tarafından hemen indirilir. Bu olay o günlerin basınında yoğun olarak yazılmıştı. Kardeşi kardeşe kırdırmak için bugünlerde olduğu gibi o günlerde de çok yoğun bir şekilde çalışılmış. Provokatörler, ülkemizde kardeşi kardeşe vurdurmak ve ülkeyi kan gölüne çevirmek için mesai mefhumu dinlemeden oyun ve tertiplerine devam etmişler. Mesele olgunlaşınca da, maalesef, kurtarıcı pozisyonuna bürünerek yönetime bir güzelce el koymuşlar. Allah ülkemizi bu tür tertiplerden ve tezgahlardan korusun. O günlerin kaos ve kargaşa ortamında Kars tam bir kurtarılmış bölge hüviyetine büründürülmüştü. Şimdi orada hakim olan huzur ve kardeşlik havasını görünce Allah’a şükrettim. Allah, huzurumuzu, kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyen bozgunculara ve dessaslara fırsat vermesin.
Şehri değerli mihmandarım Kardeşim Harun Bey ve oğlu Sevgili Melih’in rehberliğinde gezdim. Kısa süre içerisinde çok güzel bir şehir turu attık. Kars Kalesi, şehre apayrı bir güzellik ve ihtişam katmış. 1153 yılında Selçuklular tarafından yapılmış olan kale, Timur’un istilası sırasında büyük oranda tahrip edilmiş. Daha sonra 16. yüzyılda Osmanlılar tarafından yeniden yapılmış ve birkaç kez tamir edilmiştir. Kilometrelerce uzanan surlardan, bugün neredeyse eser kalmamış. Kars Kalesinin hemen yanındaki bir tepeye ‘’Ermeni Kardeşlik Anıtı’’ yapılmış. Çok büyük ve hiç estetik olmayan iki heykelden oluşan bu anıt, Ermenistan’dan da görülebiliyormuş. Kardeşlik ve dostluk için bu tür estetik olmayan ve şehrin görüntüsünü bozan heykellere hiç de ihtiyaç olmadığı kanaatindeyim. Karslılar da büyük bir çoğunlukla bu düşüncedeler.
Kars’ın yedi tane ilçesi var. Bunlar içinde Sarıkamış’ın tarihi yönden apayrı bir yeri ve önemi bilinmekte. Birinci Dünya Savaşı’nda Enver Paşa kumandasındaki 3. Ordu’ya mensup on binlerce Mehmetçik, Sarıkamış’ta Allahüekber Dağlarında karlar altında can vererek şehadet mertebesine ulaştı. Bu kahraman evlatlarımıza binler rahmet olsun. Bu gencecik vatan evlatları; vatan, millet ve manevi değerlerimiz için eksi kırk derece soğukta canlarını feda ettiler.
Karslılar Kağızman balını öve öve bitiremiyorlar. Arıcılık faaliyetleri Kağızman’da gelişmiş durumda. Kars’ın genelinde kümes hayvancılığı da, önemli gelir kaynaklarından biridir. Özellikle kaz yetiştiriciliği ile önemli bir yere sahiptir.
Kars’ta hayvancılık gelişmiş. Küçük ve büyük baş hayvancılık, bölgenin başlıca geçim kaynağını oluşturmakta. Bu konuda daha modern tesislere ve teşviklere ihtiyaçları var. Eski ve taze kaşar peynirleri ve tereyağları ile ülkemizin her tarafına büyük bir lezzet sunumu yapmaktadırlar. Ancak, üretim ve pazarlama imkanları yetersiz görülmekte. Burada yapılacak modern tesislerle, bu lezzetin bütün dünyada önemli bir pazar oluşturacağına kesin gözüyle bakılmakta.
Tarihi Ani Şehri, şehrin muhteşem geçmişinin, tarihinin ve yaşanan medeniyetlerin her şeye rağmen ayakta kalmaya çalışmış yorgun bir şahidi olarak, ziyaret edenlere çok şey anlatmakta. Bu tarihi kentin yaklaşık beş bin yıllık bir tarihi var. Ermenistan sınırında bulunan bu tarih şaheseri, bu ülkede bulunan tarih harmanının muhteşem bir numunesi. Güzel bir tanıtım ve restorasyon çalışmaları ile çok sayıda yerli ve yabancı turisti çekebilecek bir potansiyele sahip gibi görünüyor. Bu ülkede yaşamış medeniyetleri gelecek nesillere taşımak ve bu büyük zenginlikleri bütün haşmetiyle gözler önüne sermek; bu ülkeyi idare edenleri en önemli görevlerinden birisi.
Tarihi Kars şehrimiz, uzun zamandan beri ihtiyaç duyulan bir hizmet mekanına kavuşmuş durumda. Bu hizmet mekanını heyecan ve dualarla ziyaret ediyoruz. Harun Bey’in bu konuda çok olağanüstü ve değerli gayretleri olmuş. Rabbim ihlas ile yapılan bu cihan paha hizmetlerin mükafatını verecektir. İnşallah atılan bu tohum ile çok sayıda gencecik fidan, iman ve Kur’an hizmetinin fedakar birer mensubu olarak bu mukaddes hizmetteki yerlerini alacaktır. Daha çok sayıda, Hüseyin, İlhan, Fırat, Cebbar, Murat, Ercan ve İbrahim’ler, bu milletin yeniden maddi ve manevi yönden ihyası için üzerlerine düşen görevi sadakat ve gayretle yerine getireceklerdir. Ne mutlu bu nurlu ve büyük bir davanın yükünü omuzlamaya başlamış gençlerimize…
Böyle büyük bir hizmet kervanında yerlerini almaya başlamış, bu kahraman ve dinamik evlatlarımıza selam olsun.