Deprem olduğu için çok üzüldük, ama deprem Van’da olduğu için daha çok üzüldük...
Haber kanallarından birinin spikeri, depremi geniş kitlelere duyururken, “Van’da olduğu halde depreme hepimiz üzüldük” gafında bulunmuş ya, giriş cümlem o tepkiye cevap teşkil ediyor. Eminim genç spikerin maksadı da aynıdır.
Terör haberleriyle sarsılan bir bölgede Van; teröre iki taraflı en fazla kurban veren illerden biri aynı zamanda... İki gündür derinden gelen sarsıntıyla yıkılan evlerin, apartmanların, yurtların altından cesetler fışkırıyor.
Yine de bir tesellimiz var: 7.2 ölçeğinde, hissedilen tesiri 10.0’un üzerinde bir deprem bu ve benzer altüst oluşlardan alıştığımız yüksek sayıda değil kayıplarımız. Bir tek kişinin ölümü bütün kâinatın ölümüne denktir; bu sebeple kayıpların bir kişi bile daha az gerçekleşmesine ancak sevinilir...
Neden daha az olmadı kayıplar, neden çöktü çöken binalar, neden devletin ve sivil toplumun eli deprem mahalline daha çabuk erişmedi, neden yerel müdahale geç kaldı?
Bunların herbiri, üzerlerinde durulması, cevaplarının bulunması ve eğer içinde taşıdığı varsayım doğruysa mutlaka tedbirinin alınması gereken sorular...
Unutmayalım: Bir deprem ülkesinde yaşıyoruz ve şimdi Van’lıları vuran âfet, yarın bizim kapımızı çalabilir... İstanbul’da, İzmir’de, Elazığ’da, Erzincan’da çaldı da... Önemli olan depremin her vuruşundan sonra alacağımız tedbirlerle bir sonraki âfeti daha az zararla atlatabilmektir. Bizdekinden çok daha şiddetli depremler, insanların dayanıklı evlerde yaşadığı, sivil toplumun her zaman uyanık, devletin de refleksleri daha sağlam olduğu ülkelerde sıyrıklarla atlatılıyor.
Hiç kuşkusuz, bizlerin de yastığa başımızı koyduğumuzda sabaha hayatta çıkacağımız konusunda güvene ihtiyacımız var; doğal âfetler o güveni yok ediyor...
Şu da bir gerçek: Ne kadar tedbir alınırsa alınsın güçlü olan doğa karşısında korumasızız. İnsanoğlunun ne kadar âciz, ne kadar korunmasız, hayatla memat çizgisinin ne kadar kırılgan olduğunu doğa karşımızda ayaklandığında anlıyoruz. Eşitleyici de doğal âfetler; zengin ile fakir, Türk ile Kürt arasında bir fark görmüyor, vuracaksa vuruyor...
Acaba bu kez Van’da vuran deprem âfeti, teröre ilâç olur mu?
Olmalı.
Sosyal medyada Ahmet Tezcan ile Erhan Çelik’in başlattığı ‘#evinevimdirVan’ hareketi, depremin vurduğu evi başına çökmüş, çaresizlik içindeki bölge insanlarını İstanbullu gönüllülerin kendi evlerinde misafir etmelerini hedefliyor; hareket birkaç saat içerisinde onbinlerin cevap verdiği bir çığa dönüştü. Terör ortamında pırıl pırıl parlayan bu ruh, gelecek için umut ışığı...
Deprem de üstesinden gelinmesi gereken bir sorun; deprem ve artçı şoklarıyla mücadeleye bakarak başka sorunlarla da baş edilebileceğini düşünmeliyiz. Her sarsıntıdan ders alabiliyor, mücadele yöntemleri geliştirebiliyor, zararı asgariye indirebiliyorsak, birlik ve beraberlik içerisinde çözemeyeceğimiz sorun yok demektir...
‘Kürt sorunu’ ise ‘Kürt sorunu’... ‘Terör sorunu’ ise ‘terör sorunu’...
Acıları sevince döndürmeyi ya da şerden hayır çıkarmayı denemeye değmez mi?
Star