Nur Okur
Karanlık bir gece, tesbihim, seccadem ve ben. Rabbime halimi arz etmek için hazırdım. Peki ne diyecektim Rabbime? Hâlet-i ruhiyemi nasıl anlatacaktım veya anlatabilecek miydim?Zihnimde planlıyordum ama dilime bir türlü dökemiyordum kelimelerimi. Tutamıyordum gözyaşlarımı. Sokakta yürürken bir yağmur damlasının yüzümüze düşmesi gibi, bir gözyaşıyla başlayıp, aniden hızlanan yağmur damlaları gibi gözyaşlarım akıyordu, durduramıyordum. Her yağmur damlası bize bir şeyler anlatıyordu aslında, gözyaşlarımız gibi. Konuşamıyordum ama gözyaşlarım her şeyi anlatıyor gibiydi. Ve bir kelime döküldü "Rabbim"... Devamı gelecek miydi? Kelimelerle halimi anlatamasam da aslında Rabbim her şeyi biliyordu. Kalbimi, hissiyatımı.. Ama konuşmak istiyordum. Cümleleri toparlayamayacağımı bilsem de içimdeki o kelimelerin zihnimdeki kargaşasını dökmek istiyordum. Konuştukça rahatlayacaktım biliyorum çünkü Rabbimin merhametini, yakınlığını hissedecektim. Kur'ân-ı Kerîm'de diyordu ya Rabbimiz: "Rabbinize (gönülden) yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez." (A'raf Sûresi, 55. Âyet-i Kerîme Meâli) Gönülden bir yakarış, belki de içimizdeki bütün ümitsizliği, hüznü alacaktı. Bir başka âyet-i kerîmede Rabbimiz meâlen:"Resul'üm! Kullarım sana beni soracak olurlarsa (bilsinler ki) ben şüphesiz onlara çok yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. O halde onlarda benim davetimi kabul edip bana itaat etsinler ki ve bana imanda sebat etsinler. Taki bu sayede doğru yola (kurtuluşa) ulaşmış olsunlar." (Bakara Sûresi, 186. Âyet-i Kerîme Meâli) Dua bir yakarıştı. Sessiz bir yakarış... Rabbinden başka hiç kimsenin duymadığı bir yakarış...
Bazen kimse duymasın isteriz, yargılama olmadan dinlenelim, anlaşılalım isteriz. Rabbimizin yakınlığını anladığımızda halimizi insanlara değilde Rabbimize anlattığımızda o anki huzuru, içsel rahatlamayı yaşıyoruz. Genelde kötü anlarımızdan aydınlığa çıkmak için yakarışlarımız oluyor ama iyi anlarımızda da Rabbimizi anmayı, dualarımızı, şükürlerimizi dile getirmeyi bilmeliyiz. Hayatımızda elbette inişli, çıkışlı anlarımız olacak, bunların sonunda aydınlığın veya karanlığın olduğu bilincinde olursak yaşamımız boyunca olayların ardında gizlenen hikmeti görmemiz kolaylaşacaktır.
Resûl-i Kibriya Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz: "Dua ibadetin özüdür." (Tirmizî, Deavât, 1) buyurmaktadır. Evet hayatımızda birçok ibadet yaparız, kulluğumuzun gereği olarak. İbadetlerle kulluğumuzu sergiler, insan olma amacımızın sebebini yerine getirmiş oluruz. İbadetlerle imanımızı olgunlaştırırız. Allah'a olan yakınlığımızı tazeler, belli bir seviyeye getiririz. İbadetlerle nasıl ki ruhumuzu iyilştiriyorsak, duayla da kalbimizin ihtiyacı olan o huzuru, sessiz yakarışımızı gerçekleştiririz. Nurlar'da dua ile alâkalı ne de güzel ifade edilir: "Dua eden adam anlar ki: Birisi var; onun hatırât-ı kalbini işitir, her şeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına meded eder." (Sözler, s. 318) Elhamdülillah ki böyle bir Rabbimiz var. O Rabb'e el açıp dua eden, aczini anlayıp Allah'ın merhametine sığınan kullara ne mutlu!..