Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman-14

Selahattin GEZER

Dava adamlarına saldırmak, küçük adamlarının işidir!

İzninizle daha önce yazdığım  Kaçak dil kullanmak  başlıklı yazımdan alıntı yaparak, yazıya başlamak istiyorum.

Dili, dişlerin parmaklıkları arkasındaki hücresinden, şartlı tahliye ile salmak lazım; elini kolunu sallayarak her lafı söyler ise, hepimizi tutsak eder! Kelimeler ahırdan kaçan deli danalar gibi, kulak yaylalarında tepinmemesi lazım. Bizi hoşnut edecek cümleyi kurmak; bize söylenecek olanlarında kalitesini arttırır. En zengin, en cömert, en şık olması gereken dil, şeytanın kontrolünde olunca şeytanlaşıyor. Namusudur dilin doğru ve güzel konuşmak.

İnsanlığa faydası olmuş büyük insanlara, İslâm dehalarına hakareti akıllarına meze yapanlar, bu yanlıştan vazgeçip, imana ve Kur’an’a verdikleri hizmetten ders alarak ve sahiplenerek nasıl da başardıklarını Fatihalar ile alkışlayabilirler...

Dünya imtihanının bir cilvesi; şeytan taşını, okunu Evliyâullah ve İslam dehalarına attırıyor…

Boş beyinler, saldırgan dil kullanır; kendi çapsızlığını kamufle yapmak için. İmanlı ve dolu adamlar ise hep üretirler… Üretirken başka bahçelerin çiçeklerinden feyiz alır, kendi dimağına merasimle buyur ederler… Kum taneleri kayaları yerinden oynatamaz, kale duvarlarını ise hiç yıkamaz... Efendimizden (sav) den beri, birileri doğru yolda olan verimli insanlara, İslam fikir adamlarına hep çamur atmış, dil uzatmışlardır... Bunda kıskançlığın ayrıca şeytana yakin olmanın etkisi de vardır.

Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman:  Başta Efendimiz (sav) olmak üzere, bütün Kur’an fedailerine, nurani yolun allamelerine, geçmişten günümüze saldırı hep devam etti… Yazdıklarınız insanları sebebi vücudumuz olan, sultanımız Efendimiz (sav) den ve sünnetinden uzaklaştırmış olsa idi, Allah inancından tabiata ve başka sakat itikatlara sevk etse idi, uhuvveti yok edip, ümitsizliğe esir etseydi hakaretleri ve öfkeleri haklı olurdu... Risale-i Nurlar, manevi tüm değerlerden uzaklaşıp, ibadetin sultanı olan namaza küstürüyorsa, bütün değerlere sırt döndürüp küfrettiriyorsa, vursunlar en acımasız şekilde...

Oysa eserlerinizi okuyan, istisnalar hariç, büyük çoğunluk, namazına, ibadetine, şükrüne dikkat ediyor; diğer dehalardan ve onlardan ilham alıp, İslam’ın esaslarına uyan müminler gibi…

Sevgili Psikoloğum, günümüzde Siyonistlerin ve şeytanın beşiğinde, dandik hülyalar içinde, sözde aydınlar yeterince iman kahramanlarına vuruyorlar; ölçü ve muvazene mağduru olarak. Yetmez gibi İslam’ı cenahtan bazı Ünlü’sü ünsüzü, yersiz eleştirisi Bol, izan fukarası bazıları, biraz bir şeyler bilip, elleri kalem tutunca, başlıyorlar bağırsaktan atıp tutmaya... Bildiğini sanan ve kibrine yenik düşen zevat, ilim ve irfanda kilometre taşı olanların ne kadar tevazu ve mahviyet içinde hayat sürdüklerini bilmezler... İslam’ın dehaları, yaşadıkları dönemlerin çalkantılı olmasına rağmen ve günümüz imkânlarına sahip olmadıkları halde, kendilerini iyi yetiştirip, hem kendi dönemlerine ve günümüze projeksiyon tutmuşlar...

Mehmet Nuri kardeşim gibi bu fakir de, seksenli yıllarda Türkiye Gazetesinde severek çalışmıştı. Kardeşimin Bilgisizlik başlıklı yazısını ve ölçülü feryadını okurken ben de geçmişte çalıştığım gazetenin şimdiki yazarlarından olan Fuat Bol’un yazısında, sizi yersiz eleştirisine, yeterince saldıranların olduğu bu dönemde, bir mana veremedim.

Boş adamlarla, hangi kalem erbabı yâ da fikir sahibi uğraşır ki? Ya da geçmişten bu güne boş ve meyve vermemiş kaç insan kalmıştır? Sevilmesi gerekenleri sevmek, kamil insanların meziyetlerinden feyizlenmek dururken hassasiyetleri bombardımana tutmak hiç huzur verici değil. İmam-ı Rabbani ve Gazali vs. gibi Bediüzzaman’da bizim en sevgilimiz olması gerekeni samimi sevmiş, itaatte kusur etmemişler...  Bu dehaları haksız yere eleştirmek, eleştirirken haddi aşıp hakaret etmek, bizi kâmil iman sahibi etmez.

Son söz: Sevgili psikoloğum, İman ve Kur’an adına hiçbir şey yazmasa idiniz, sadece kulaklarımızda çınlayan İttihad-ı İslâm feryadınız yeterdi. Zira bu günlerde gerçek kardeş olmaya, güzel şeylere beraber sahip çıkmaya çok ihtiyacımız var…

Yeni yıl inşallah hayırlı şeylere vesile olur. Yepyeni bir heyecanla hem dünyamızı, hem ahiretimizi imar etmek dileğiyle... Yeni Yıla girerken yenilenmek lazım. Hatalar, kusurlar alın yazımız değil, kendi tercihlerimiz. Şimdi nefes almaya devam ettiğimize göre, güzel şeyleri tercih edebilir, heybelerimizi onlarla doldurabiliriz...

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.