Sevgili psikoloğum Bediüzzaman. Yüreğimde efkâr; kafamda yoğun düşünceler ağır ağır yürüyordum… Ehl-i iman tüm oynanan oyunları, tuzağın her türlüsünü gördü ve yaşadı; yaşatılmaya da devam ediliyor. Ülkem güçlenirken nefreti büyüyenler var. Onlardaki dert, Kur’an davasında kenetlenmeye çalışanları güçsüz ve tesirsiz bırakmak. Tarihinde ne kadar kenetlenme yaşadı ise o kadar zaferler yaşadı, küfrü bitirmeye yaklaştı. Bundandır ki bitirme planları güncellenerek devreye sokulurken Kur'an’a hizmeti seçen bizler, kardeşliğin devamı için bahaneler bulup, yeniden muhabbeti ve dillerden yüreklerden düşmeyecek hayırlı duaları devreye sokmamız lazım. Sevmeğe, düşman olmaya çok bahaneler bulunur. En güzel bahanede muhabbeti oluşturan bahanelerdir.
Bu düşünceler ile yürürken birden yönümü tedavi olabileceğim yere, medreseye çeviriyorum. Verdiğim ani kararın etkisini, medreseye varmadan hissetmeye başlamıştım. İki genç kardeşim samimi tebessümleriyle karşıladılar. Gerçekten hoşluğu bulmuş, huzur limanına girmiştim. Öğle namazından sonra sırayla okuduğumuz Miraç Risalesi kafamdaki efkârı dağıtarak, yerini tefekkürün cilaladığı düşüncelere bırakmıştı. Birliği, beraberliği bozan hadiselerin ve umutlarımızın belini kırmaya çalışan kirli ellerin, kurmaya çalıştıkları oyunlar yine bozulacak. Bu his, iç âlemime yanına da yüksek morali alarak dolmuştu. Risale-i Nurlarda geçen her bahis hangi ruh halinde olursa olsun insana ilaç oluyor, direnci arttırıyor. Nur dershanesine gelirken içimde yaşanan olayların fırtınası var idi. Okunan ders ise Miraç bahsi ve ben de içimden, hüzünlerimden dışarı huzura yükseliyordum. Zaten her sıkıntı, karanlıklı bir ruh hali oluşturuyor. Okunan her mevzu ise yüksek voltajlı ışık olduğu için anında aydınlatıyor, dip köşe düşünceleri karanlıktan çıkarıyor. Sevgili pisikoloğum, sana asıl teşekkürün Risale-i Nurlara sadakatle hizmet olduğunu biliyorum ve teşekkürümün orijinal olması için Allah’a halimi arz ediyorum.
Okunan ders ile düşüncelerim kontrol altına alınmıştı. Öyle bir ders olmuştu ki daha önce hissetmediğim ve aklıma gelmeyen çok şeyleri düşünmeye başlamıştım, belki de ihtiyacımdan dolayı ömrümün en güzel miraç dersi olmuştu. Yerlerde sürünen duygularım bir anda Risale-i Nur rampasında ateşlenen bir roket halini almıştı. Mademki Allah’a kul, peygambere ümmettik istidatlarımızı geliştirecek her türlü oyunlara sabırla inadına kardeşlikle karşı durmalıydık. İşte şimdi eskisinden daha çok okumaya direncimizi arttıracak günlük aşılara, uhuvvete her geçen gün ihtiyacımız var.
Sevgili psikoloğum. Dilin güzel, eserlerin güzel ve ülkene muhabbetin ve duan güzel. Milletine olan kötülüklere, beddualara paratoner oldun, zulüm karşısında imanlarının kurtuluşuna dua ettin. Hakikatleri haykıran dilinde beddua yer edinemedi. Hayatın Sünnet-i Seniye ile hayat buldu, Kur'an’ın müdafası ile çile yumağı oldu. Küsmedin, nefret etmedin, beddua etmedin. Kullukta ve insani özelliklerde en zirve olan efendimiz Hz. Muhammed (asm) bütün dünya gamını, yükünü bırakarak, zirvelere yükselmiş. Anlattığın bu miraç hadisesinin bize düşündürdüğü: İnsanlık namına dünya ağırlıklarını arkada bırakarak yükselmesi, cemil-i zülcelal ile müşerref olması gibi bizde milletimize yapılan dalaverenin kafamıza yaptığı ağırlıklarından ve diğer tüm menfi yüklerden kurtulmak için ancak ruhumuzun okuyarak terakki etmesi ile olacağını anlıyoruz. Bu muhteşem dersten sonra yükümden ve beni zehirleyen düşüncelerimden kurtulup nur dershanesinden çıkıyorum.
Ayazın kollarında yeni bir akşam geliyordu. Gün batımını izlerken, cebimden çıkardığım kalemle kâğıda fısıldıyorum…
Ayrılık vakti gelmiştir güneş toparlanmakta.
Kızıl saçlarını, tefekkür ehli taramakta…
Evet, nice tefekküre kapı açan göz ve düşünceler önünde, yine ufukta muhteşem inkılâplar olmakta. Denizin yüreği kabarıyor, ayrılık dakikaları yaklaşıyordu. Kocaman bir güneş, saniyelerin yuttuğu kocaman bir gidiş. Dünya her hadisede, akılları idrake sığındıran güzelliklerle dolu… Güneş cebinden çıkardığı altın pulları denize serpip giderken, vedasındaki bu muhteşemlik sanatkârını avazı çıktığı kadar, ufku çınlatırcasına haykırıştı. Gün batımındaki hüzün, aslında fiziki manada cismani ve aydınlık bir delil olduğu için, idrak edemeyen akıllara sanatkârını hatırlatmak için, son bir dikkat toparlayıcı hamle gibiydi. Evet, harikalar içinde yaşıyoruz ve bazı harikaları yaşanan gürültülerden dolayı fark edemeden elimizden kaçıyordu. Her gün yeniden doğacağına şüphemiz olmayan güneş gibi, başımıza gelen musibetlerden izni ilahi ile kurtulacağımıza ve aydınlık yarınlara hiç şüphemiz yoktur.
Sevgili psikoloğum, gelişmemiz ve hamurumuzun lezzetli olması için bu hadiseler birer yumruk olacak. Bu kasırgalar ilerideki büyük kardeşliklerin tesisi için vücudumuzu aşılıyor, duygularımızın kas gücünü kuvvetleştiriyor. Dış kaynaklı alçak oyunlar, bu milletin kalkınmasına gübre olacak inşallah. Koca güneşin batıp, yeniden doğması, zerrelerin tanzimi ve tüm kâinatın intizamını sağlayan muhteşem kudret, tüm şifreleri çözdürüp, kirli ve dessas oyunları lehimize çevirip, Kuran’ın etrafında tüm Müslümanların kenetlenmesini, nurlu ve güçlü bir halka olmasını sağlayacak. Milyarlarca senedir güneşin doğuşu ve batışıyla harika kudretini sergileyen Allah, her ahvali ile kâinatı hayran bırakan Peygamberinin ümmetini öyle ayağa kaldıracak, öyle safları sıkılaştıracak ki içeriden dışarıdan tüm oyun kurucuların oyunu başlarını yiyecek. Kardeş olmayı önceden başardığımız gibi yine başaracağız. Zira dünyada imana susamış çok gönüller var. Yoksa gürültülerden dolayı kütük olarak gitme tehlikesi var.