Halil Kaya arkadaşımızın Yavuz’un ruhani himmetiyle bize tevdi ettiği şiiri çözdük huzzara arz olunur. İşte böyle konuşup, uzlaşıp hissetmek ne güzel ilim ile uğraşmak. Risale Haber maziyi, hali, istikbali görür.
Şiiri çözmeye çalıştım bir büyük şairin hissettikleri, 1920 sonrası şiirimiz bu şiirlere su dökemez. Onlar modernmiş, ne büyük tahkir. Onlar Osmanlı Türk şiirinin yanında milat öncenin tahassüsleri. Bunları bize zorla kabul ettirmişler. Bizim de hazmettiğimiz yok hala midemizden gurultular geliyor. Tanpınar “Yeni şairleri beğeniyorum ama şiir okumak isteyince Baki ve Nedim’i okuyorum” diyor. Yahya Kemal bu modernizm yaftalarına arkasını dönmüş Divan şiirinin harika örneklerini vermiş.
VII
Gül-i gülzâr-ı mülk soldı hemî
Cuybâr-ı kerem soğuldı hemî
Ülkenin, gül bahçeleri, gülleri soldu, değil mi? Kerem nehri, kaynağı, yani ikram eden kaynak artık akmaz oldu, Anadoluda soğulmak sütten kesilmek demek, yani kesildi değil mi? Gül bahar ve neşe demek, gül bahçesi solmuşsa güller de gülemiyorsa neden Yavuz Sultan öldü de ondan. Değil mi. Ne kadar sanatlı bir dil ve duyuş sistemi, batıdan aldığımız uyduruk imajlar nerede bunlar nerede.
Zulmet-i mâtem içre kaldı cihân
Mihr-i burc-ı şeref tutıldı hemî
Onun ölümü ile cihan üzüntünün matemin karanlığı içinde kaldı. Sadece bizde değil dünyada dahi üzüntü ile karşılandı. O bize şeref getirmişti, o ölünce şeref burcu tutuldu, artık tesirsiz kaldı. Kim şeref getirecek. Değil mi? Evet öyle
Yer ve zaman dert ile inledi, ağladı, dövündü. Matemin gamı cihana doldu değil mi? Onun ölümü dünyada nasıl karşılandı keşke o zaman da basın olsaydı. Hemi öylemi öyle.
İnledi derd ile zemin ü zamân
Gam-ı mâtem cihâna toldı hemî
Lâle yüzin ciğer kanıyla yuyup
Saçlarını benefşe yoldı hemî
Lale yüzünü ciğer kanıyla yıkadı, lalenin rengi de kan rengi ya, üzülme ötesinde bir üzüntü. Menekşe de üzüntüsünden saçlarını yoldu, saç yolmak ızdırabın ileri düzeyde olması anlamında deyim. Öyle mi öyle?
Seyl-i Tûfân-ı merg irüp nâ-gâh
Sedd-i İskenderî bozıldı hemî
Ansızın ünlü Tufan durdu öldü, büyük heyecan kayboldu demek. İskender Aleyhisselam Zülkarneyn seddini yaptırmış, o sed de yıkıldı.
Cân-ı ‘âlem cihânı terk itdi
Cism-i dünyâ zebûl buldı hemî
Alemin canın cihanı terk etti, dünyanın cismi değerini kaybetti değil mi?
‘Âkibet hilkat-i latifinden
Hil‘at-i ‘âfiyet soyıldı hemî
Latif güzel yaratılışından, Yavuz’un özelliği hilkat-i latif güzel ve saydam yaratılışı, sözünde özünde samimi, yavuz. Afiyet canlılık varlık, soyuldu. Yani öldü. Değil mi?
Ne kadar ince ve hassas bir imaj oluşturma özelliğine sahip şair. Sonra dile ne kadar hakim, bunlar gelmiş gitmiş adamlar, bu asrın havsalası bunları almaz.
Nûş yirine ‘ıyşinün câmı
Nîş-i pür-zehr-i kahr toldı hemî
İçmek yerine içmenin kadehi, kahrın zehir dolu içkisi oldu. Değil mi? Ne kadar zengin empatilerle anlatmış bir Büyük hükümdarın ölümünü.
Âh u zâr ile toldı şehr ü diyâr
Şehriyâr-ı zemâne öldi hemî
Diyarlar, ülkeler ve şehirler ağlamak ah u zar ile doldu. Zamanın özel adamı, hükümdarı öldü. Değil mi?
Rûm u Şâm-ı ‘Arab u ‘Acem Şahı
Öldi emri tamâm oldı hemî
Acem, İranlı ve Acem şahı, bir bakışla bütün hükümdarlar ve Arap ve dünyanın doğusu Şam diyarı ve batısı Rum ülkesi öldüler yıkıldılar. Şevketi kalmadı değil mi?
Öldi Sultân Selim hayf u diriğ
Hem kalem aglasun ana hem tîğ
Sultan Selim ölünce canlılık ve kudsiyet, öldü. Mescid-i Hayft da yetmiş peygamber namaz kılmış. Onun ölümüne hem kalem ağlasın hem de ok veya kılıç. Kalem de kılıç ta gücünü kaybetmiş.
VI
Gökde ebr-i bahâr ağlar anı
Yaş döküp zâr zâr ağlar anı
Onun için gökte bahar bulutu ağlar, artık baharı getiremez. Yaş döküp zar zar bağırarak inleyerek ağlar onun için.
Berf ü bârân degül-durur feleğin
Gönli gözi yanar u ağlar anı
Kar ve yağmuru durduğu gökyüzünün, onların da gönlü yanar, sudan güç ve tazelikten uzaklar, ona ağlarlar.
Yağmur olup yağar gözi yaşı
Anıcak rûzgâr ağlar anı
Göz yaşı yağmur olup yağdı, o kadar ağladı. Rüzgar onu anınca ağladı.
Kara geymiş sehâb-ı muzlimden
Gök olup sûg-vâr ağlar anı
Karanlık bulutlar,kara giymiş karanlık bulutlar, gök ile birlikte sökülüp onun için ağlarlar.
Saht-ı nuvc ile sinesini dögüp
Acı ile bahâr ağlar anı
Yıkıcı darbelerle bahar sinesini acı ile dövüp ağlar.
Gözleri yaşı çeşmeler olmış
İnleyüp kûhsâr ağlar anı
Dağların gözlerinin yaşı çeşmeler olmuş, inliyor ve ağlıyor.
Ne kadar taş bağırlu ise dahi
Ansa bî-ihtiyâr ağlar anı
Dağlar taş gönüllü olsalar da ne kadar, yine elinde olmadan ağlarlar onun için.
Akıdup göz yaşını taşlar ile
Döğünüp cûybâr ağlar anı
Nehirler gözyaşını taşları ile döğünüp ağlarlar.
Çeşmeler dahi yaş döker durmaz
Her kimün çeşmi var ağlar anı
Çeşmeler dahi yaş döker durmazlar, he r kimin gözü varsa ağlar.
Türk ü Rûm u ‘Arab ‘Acem Deylem
Türkmân u Tatar ağlar anı
Türk, Rum, Arap, Acem ve Hazar bölgesinde bir halk, Türkmen ve Tatar onun için ağlarlar. Bu onun ne kadar geniş bir milletler topluluğunda şöhretini anlatır.
Öldi Sultân Selim hayf u diriğ
Hem kalem aglasun ana hem tîğ
Sultan Selim gidince dirilik ve tazelik öldü. Ona hem kalem ağlasın hem de kılıç.
V
Çarh kendüsin itdi zîr ü zeber
Meğer irdi kulağına bu haber
Şu dönen kubbe kendini alt üst etti, kulağına onun ölüm haberi gelince.
Ki kodı dîde-ter cihân halkın
Huşk-leb gitdi şâh-ı bahr ü berr
Cihan halkının gönüllerindeki tazelik gitti, denizlerin ve karaların heyecanı huşusu gitti.
Kân-ı ihsân u âsumân-ı kemâl
Cân-ı halk u cihân-ı fazl u hüner
İhsanın kaynağı, olgunluğun ve yerindeliğin tavanı, seması, Yavuz Sultan Selim. Fazilet ve hünerin cihanı, halkın canı bir padişah.
Server-i meh-külâh u mihr-efser
Kayser-i Cem-haşem Sikender-der
Külahı ay, tacı güneş olan lider, baş. Cem ve İskender gibi haşmetli bir hükümdar.
Dür olmuş idi cevr-i deycûrî
Nûr-ı adl ile toluban kişver
Karanlığı ve elemi zulmü kovmuş, ondan uzak, ülkeler onun adaletinin nuru ile dolmuş.
Çekmiş idi elin yinine kılıç
Dilini kendüde tutup hançer
Elini kılıcından çekmiş, dili hançer gibiydi.
Sarsar-ı berg-rîz mevt itdi
Gül gibi ‘ömr defterin ebter
Ölümü şimşek gibi sarstı,ömür defteri nadide seçilmişti, gül gibiydi.
Bu musibetle oda yandı cihân
Dûda boyandı künbed-i ahdar
Bu müsibetin ateşine bütün cihan yandı. Bu yeşil kubbeli dünya dumana boyandı.
Hâk yırtar yüzin döker yaş âb
Bâd hayrân gezer yanar âzer
Toprak yüzünü yırttı, su yaş döktü, rüzgar şaşkın gezer, ateş de yanar.
Mihr ü mehden elinde iki taş
Turmadan sinesini çarh döger
Ay ve yıldızdan iki taş ile durmadan sinesini döver kubbe.
Öldi Sultân Selim hayf u diriğ
Hem kalem aglasun ana hem tîğ
Canlılık ve kudsiyet o ölünce öldü,hem kalem ağlasın hem de kılıç.
IV
Azmde nev-civân hazmde pir
Sâhibü’s-seyf ü sâibü’t-tedbîr
Bir delikanlı gibi azimli, yaptığı işten sonuç alan, takib eden. Kötülüklere karşı sabırda bir kemal sahibi büyük insan gibi. Kılç sahibi ve tedbir sahibi.
Hem saf-ârâydı vü ham Asâf-rây
Ne vezir isteridi vü ne müşir
Hem asker saflarını süsleyen, hem de hükümdar reyliydi, ne verize yardımcıya ihtiyaç duyardı, ne de yüksek rütbeli askerre, kendi yapardı.
Eli şimşir idi dili hançer
Nizeydi kolı vü parmağı tîr
Eli kılıç, dili hançerdi, kolu kargı, parmağı kılıçtı.
Eli kılıç dili hançerdi,
Az müdette çoğ işitmiş idi.
Eli kılıç idi dili hançer gibi etkileyici, az müddette çok iş yapmıştı.
Sâyesi olmış idi ‘âlem-gir
Şems-i ‘asr idi ‘asırda şemsin
Gölgesi alem üzerine düşmüştü, bütün dünyayı etkilemişti. Asrın güneşi idi, güneşi de asırlık tesire sahipti.
Zılli memdûd olur zamânı kasîr
Tâc u taht ile fahr ider beyler
Gölgesi uzun olur ama zamanı az, beyler taçları, tahtları ile iftihar eder
Fahr anunla iderdi tâc u serîr
Gönü ol sûrda bulmış idi sürür
Onun tacı tahtı da onunla iftihar ederdi, onun başına takıldığı için tac, oturduğu için taht iftihar ederdi.
Ki çala çağıra-y-ıdı tîğ u nefir
Rezm işinde bezm ‘ayşinde
Musiki aletlerini kullanmada hem çala hem de söyleyeydi. Eğlence meclisinde, dostluk toplantılarında
Görmedi pîr-i çarh ana nazîr
Çıksa eyvân-ı bezme mihr-i münîr
Yeryüzünün büyük insanları onun gibisine benzer görmedi,meclisin tepesine çıksa aydınlatan bir güneşti.
Savaş meydanına girince parçalayan arslan gibiydi. O arslanı ölecek olunca ona ilaç tutan.
Girse meydân-ı rezme şîr-i dilîr
Ölicek dârugîrin ol şîri
Ansun u kanlar ağlasun şemşîr
Öldi Sultân Selim hayf u diriğ
Kanlar onu ansın, kılıç ağlasın
Sultan Selim gücü ve cesareti götürdü, ona hem kalem ağlasın hem de kılıç. Hem kalem ağlasun ana hem tîğ.
III
Bezm eyvânmun Süleymânı
Rezm meydânımın Nerîmânı
Yüksek meclislerin Süleymanıydı, Sultan Süleyman gibi, dostluk meclislerinin ise Nerimanıydı.Rüstemin dedesi olan Sami’n dedesi, hem de delikanlı.
Dâsitânı okınsaydı anun
Kim anar-ıdı Pûr-ı Destânı
O kahramanlık şiiri okusaydı, kim saf destanı okuyanı, liderini anardı ki hatırlardı.
Tahtına çıksa tursa dîvânı
Heybet olurdı görse dîv anı
Tahtına çıkıp divanda dursaydı, dev onu görse, heybetinden şaşırırdı.
Nice sâhib-kırândı ol kim
Bir kulı idi Mısr sultânı
Yüksek meziyetlere sahipti,bir kulu bağlısı Mısır Sultanı idi.
Bendesiydi şimdi Tatarun
Deşt-i Kıbçak ilindeki hânı
Tatar onun kölesiydi, Kıbcak hükümdarı da ili de onun hanı idi.
Bunca yıllardı intizâr çeküp
Göz açup gözler idi devr anı
Bu kadar yıl beklerdi, göz açıp dünyayı denetlerdi, ne olup bittiğine bakardı.
İrdi âhir bahâr-ı devleti lîk
Gül gibi taze geçdi devrânı
Devletinin baharı sona erdi, lakin gül gibi taze geçti, hiç değerini kaybetmedi.
Gülşen itmişdi külhân-ı dehri
Yiri olsun cinân gülistânı
Dünyanın rahatsız edici hararetini, ilişkilerdeki sıcaklığı bir gül bahçesine çevirmişti. Yeri Cennet bahçeleri olsun, gülistanı olsun.
Hani ol leşker-i temâşâyî
Hani ol kişver-i sehâ hânı
Hani o büyük askerler sahibi, onları temaşa eden, hani o ülkelere bolluk veren han.
Kanı ol şâh diyü âh itsen
Yaş yirine akar ciğer kanı
Hani o şah hükümdar diye ah etsen, yaş yerine ciğerindeki kan akar
Öldi Sultân Selim hayf u diriğ
Hem kalem aglasun ana hem tîğ
Onunla canlılık güç gitti, ona hem kalem ağlasın, hem de kılıç. Hem kılıcı güçlü idi hem de kalemi
Bili bükildi pîr-i gerdûnun
Mâder-i dehr itdi derd ile âh
İhtiyarlamış dünyanın beli büküldü,dehrin anası derd ile ah etti.Böyle bir evladı öldüğü için.
Âhiyle boyandı rûy-ı cihân
Döndi zengî yüzine oldı siyâh
Cihanın yüzü onun ahiyle boyandı, tazeliği gitti, yüzü siyah oldu.
Büridi yir yüzini göz yaşı
Göğe çıkdı figân u nâle vü âh
Yer yüzünü göz yaşı doldurdu, bürüdü. Göğe çıktı figan ve inleme ve ah.
Bağrı oldı delük delük otağun
Kara çul geydi hayme vü hirgâh
Otağının bağrı delik delik oldu. Çadır ve etrafı kara çul geydi yasa battı.
Çokdan urmışdı terkini tâcun
Tahtını dahi itdi terk ol şâh
Tacını çoktan terketmişti, şimdi tahtını da terketti.
Oldı zâ’il irüp zâlam-i ‘adem
Nûr-ı hurşid-i mülk ü zıll-i İlâh
İnsanın karanlık alemi sona erdi, Allah’ın gölgesindeki mülk ve güneşi parladı.
Öldi Sultân Selim hayf u diriğ
Hem kalem ağlasun ana hem tîğ
Öldü Canlılık ve heyecan gitti, kalem de ağlasın kılıç da. Ne öyle şair ne de kılç kullanan hükümdar olur.
Çözdi saç açdı baş tûğ u ‘alem
Bükdi bil dökdi yaş tîğ u kalem
Alemin heybetli gösterişli tuğları askerleri, cihangirleri saçını açtı, başını soydu. Belini büktü, kılıç ve kalem ağladı.
Kana boyandı bayragun yüzi
Beli bükildi yayun oldı ham
Urdı göksini gök gök eyledi mâh
Oldı yıldızların gözi pür-nem
Göğsüne vurdu gök ağardı soldu ay,şafak o derece yaş döktü ki kanlı idi.
Şafak ol denlü dökdi kanlu yaş kim.
Dâmen-i çarhı eyledi pür-dem
Subh-dem derd-ile bir ah itdi
Dönen kubbenin eteği kan doldu, sabah vakti der ile ah etti
Kim söyindürdi mâh şemin o dem
Giceden dehr geydi kara palas
Kim ayı ve güneşi tesirsız yaptı, söndürdü. Geceden yeryüzü giyindi kara elbise
Tutdı şâh-ı cihân içün mâtem
Nice şeh mihr-i âsumân-dergâh
Çihanın şahı için matem tuttu, nice sultanlar haşmetli, yıldız gibi parlak, ve ay parlaklığında, haşmetli yıldızların parlaklığında nice sultanlar. Dergahları asumanda gökyüzünde olanlar.
Azmde mihridi hazmde sipihr
Resmde Rüstem idi bezmde Cem
Azimli idi azmin güneşi idi, yılmadı, gökyüzünün hazmde yani zorlukları yenmekte.
Çarh-ı bî-rahm ana bir zahm Ur-
dı ki bulmadı kimseler merhem
Merhametsiz dünya çarkı ona bir ok vurdu ki, kimse çare olamadı ilaç bulamadı.
Gör ne acıyla eyledi teslim
Cân-ı şirini Hüsrev-i ‘âlem
Gör ki nice acıyla şirin canını alemin büyük hükümdarı
Öldi Sultân Selim hayf u diriğ
Hem kalem aglasun ana hem tîğ
Yavuz Sultan Selim öldü alemin neşe ve gayreti, gitti, kalem dse ağlasın ona kılıç da.
Kaldı yirlü yirinde hayl ü sipâh
Yalınız eylediler ah ü vahn
Nice askerler yerlerinde dondu kaldı. Eylediler ah ü vah.