Soruların izinde sona yaklaşma ve cevaba erişme; yeni bir soru dağının doğuşu. Soru ve arayış yolculuğu yoksa hakikat ne diye gülsün de yolcuyu tebessüme boğsun!
Yerinde durmak boğulmak; yerinde duramamak sıçrayış ve yükseliş, sonu olmayan sıçrayış; fetih yeni fetih; art arda sıralanan kapılar.
Güneş her gün doğar, ay her an yoldadır, gün döndürülür, an akar, hadiseler değişir; zihin nasıl sabit kalır, akıl nasıl farkı görmez, kalp nasıl hissetmez, vicdan nasıl tartmaz?
Neyin peşindedir bütün bunlar; yeni fetihlerin, yeni cevapların, taze soruların! Yakamoz renkli düşler hiç bitmez, hakikat iştiyakı sönmez, hikmet arayışlar son bulmaz.
Seyr ve sülük; hakikatten kopmuş, zamana düşmüş, dünyaya inmişiz bir kere! Göçmen kuşlar göçten vazgeçer, hicreti bırakır mı?
Risaleler kaç soruda yazıldı? Kaçgöç var arkasında, kaç hicret yolculuğu, kaç cevap coşkunluğu? Risale başları ve sonları bunun ipuçlarıyla dolu. Hayatın içinde bir insan Said Nursi; insani sorular sormuş ve vicdani cevaplar aramış bir insan.
Tek soru, tek cevap durgunluğu yok; çeşitlenen sorulara katmerli cevaplar vermiş ve güncellenebilecek kavramlar üretmiş.
Soru etrafında okuyuş cevaba yakın duruştur. Yolu kısaltır, seyri hızlandırır… Zerreden galaksilere tavaf; neyin aynası, neyin habercisi, neyin hatırlatıcısıdır?
Kâinatı okumak, Kur’an’ı okumak, kendini okumak; hakikat kaç cümle ki? Her bir hadisenin kaç cevap anahtarı var? Kesret ile killet arasındaki terazi çok mu ağır?
Bazen bir harf kaç cümle kapısın birden açar. Cümle cümleler bir noktada kaybolur. Bir bakış, basit bir değişiklik, sade bir nazar; kulak, göz ve gönül hizası uzakları yakın eder.
Her kapı açılışta, her cevap arefesinde yakin artar; Kalp yeniden kırıklaşır, yeni inşa başlar! Ölüm hayat, kıyamet haşir ekseninde titreşir durur hakikat.
Seyrin sonu, sülukun bitişi yoktur!