Önder Bey: “Şeytan bu kadar güçlü ve kudretli mi ki bütün insanlara yetişiyor? Onları yoldan çıkarmaya çalışıyor? Aynı anda milyarlarca insana nasıl ulaşıyor? Bundan dolayı büyük cezâ alacağını bilmiyor mu? Biliyorsa neden yapıyor? Bunun hikmeti nedir?”
İnsanın hilâfet makamını kıskanıp gurura kapılarak önce kendisini dalâlete atan Şeytan, ardından Allah’ın emrine âsî olmakla dalâletini dehşetli bir boyuta taşımış, daha sonra tövbe etmemekle ve Allah’ın bütün emirlerine karşı tavır içine girmekle dalâletini katmerleştirmiş ve nihâyet insanları saptırmak gibi korkunç bir plânın kurucusu ve yöneticisi olmakla, saptırdığı insan sayısınca dalâletini katlamış olan bir ruh sahibidir.
Şeytan güçlü ve kudretli değildir. Kâinât mülkünde tırnak kadar bir yere sahip değildir. Güçlü ve kudretli gibi gözükmesi, sadece dalâletteki ısrarından ve inadından ileri geliyor! Sâir cinlerden ve hattâ insanlardan peşine taktığı bir sürü ehl-i dalâletin yardımıyla da, bozguncu sesini ve fesatçı nefesini her istediği insana ulaştırabiliyor. Anlaşılıyor ki, bunun bir cezâsı olacağını düşünmüyor, yaptıklarını işin sonunu düşünmeden ve yanına kâr kalacağını zannederek yapıyor. Tıpkı her kötülük yapan insan gibi!
Şeytanın işi yıkmaktır, bozmaktır, var olanı alıp götürmektir, şüphe ve vesvese atmaktır. Yapmak, onarmak, var etmek, mevcudun üzerine koymak, binâ etmek, vücut vermek değildir. Şeytanın işi onun için kolaydır. Yıkmak için güçlü olmaya gerek yoktur. Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, bütün hayırlar, iyilikler, mükemmellikler, güzellikler, sevaplar, İlâhî emirler vücûda aittirler, yapmakla ilgilidirler; özü, mayası, hamuru varlıktır, yapmaktır, onarmaktır. Bütün şerlerin, kötülüklerin, günahların, musîbetlerin, dalâletlerin, belâların ve çirkinliklerin ise esası, özü, özeti, mâyası, hamuru, harcı ademdir, inkârdır, yokluktur.
Bir şeyi var etmek, bütün diğer varlık şartlarının bir araya gelmesiyle mümkündür. Onun için zordur. Onun için var etmek şeytanın harcı değildir. Fakat bir şeyi yok etmek tek bir şartın yerine gelmemesiyle meydana gelebilir. Bundan dolayı yok etmek var etmekten kolaydır. Yıkmak yapmaktan kolaydır. Bozmak, onarmaktan kolaydır. Güzel bir binâ, taşın, toprağın, kumun, çakılın, demirin, suyun, çimentonun, mîmarın, mühendisin, ustanın, işçinin... vs. bütün şartların bir araya gelmesiyle meydana gelir. Fakat aynı binâyı yıkmak ve bozmak, yapmak ile kıyaslanamayacak kadar kolaydır! Bütün şartların bir araya gelmesiyle yüz günde yapılamayan bir binâyı, bir kibrit çöpü ile bir saniyede yakıp yıkabilirsiniz!
İşte bundandır ki, insanî ve cinnî şeytanların dünyada müthiş bozgunculuk ve fesatçılık çıkarmaları, insanları dalâlete ve günaha atmaları kolaydır, çünkü işleri bir güce ve kudrete dayanmıyor. İşlerini güçle ve kudretle yapmıyorlar! Tam tersine terk ile ve tembellikle yaptırıyorlar! Meselâ, hayrı yaptırmaktan vazgeçirmekle şer yaptırmış oluyorlar! İbâdete karşı gevşeklik veya soğukluk vermekle, şer yaptırmış oluyorlar. Bir şartı devreden çıkarmakla bütün bir çalışma sonucunu iptal ettiriyorlar.1
Yıkmak kolaydır, fakat tehlikesi büyüktür. Bundan dolayı bir yandan, “Muhakkak şeytanın hîlesi pek zayıftır” 2 buyuran Kur’ân, diğer yandan insanları şeytanlara karşı çok sık uyararak, “Şeytandan sana bir vesvese geldiği zaman Allah’a sığın!” 3 buyuruyor, “Ey Âdem oğulları! Ben size emretmedim mi, ‘Şeytana kulluk etmeyin! O sizin apaçık düşmanınızdır’ diye” 4 buyuruyor.
İnsanlar ve cinler bir imtihan dünyasında yaşamaktadırlar. Yaptıkları her şeyden birinci şahıs olarak kendileri sorumludurlar. Her yaptıkları işten Mahşerde hesaba çekileceklerdir. Şeytanların bunca dalâlete çekmelerine rağmen, iyilikten, salih amellerden, îmândan, Allah’a itaatten, ibâdetten ve kulluktan ayrılmayan insanlar ve cinler, şeytanların kendilerine baskı kurmaları oranında değeri arttırılmış sevaplarını İnşallah âhirette karşılarında bulacaklardır. Yani bir bakıma şeytanların işleri, şeytanların vesveselerinin farkında olan ve şeytandan her zaman Allah’a sığınan insanların sevaplarını arttırmaya yarıyor! Çünkü insan, şeytanın her şerre davetine yüksek bir îmân ve mücâhede ile karşı duruyor! İşte bu îmân ve mücâhede insanın derecesini fevkalâde artırıyor.
Hattâ Üstad Bedîüzzaman’a göre, insan sâbit makamlı yaratılmamıştır. İnsana yükselmeye, gelişmeye ve kemâle ermeye istidatlı bir ruh verilmiştir. İnsan ruhunun yükselmesine, gelişmesine ve kemâle ermesine hizmet eden sır ise, insan rûhunu şerden şerre atan şer dâvetçileridir. İnsan, şeytan ile boğuştukça ve şer dâvetçileri ile mücâhede ettikçe, Allah katında derecesi ve makamı yükselmekte, değeri artmaktadır.5 Şeytanlar aslında farkında olmadan böyle bir sonuca hizmet etmektedirler. Nitekim Kur’ân buyuruyor ki: “Allah hileleri ve tuzakları boşa çıkaranların en hayırlısıdır.” 6
Dipnotlar: 1- Lem’alar, s. 77. 2- Nisâ Sûresi: 76. 3- Fussilet Sûresi: 36. 4- Yâsîn Sûresi: 60. 5- Mektûbât, s. 47. 6- Âl-i İmrân Sûresi: 54.
Yeni Asya