Sibel ve Washington’da dua

Merve KAVAKÇI İSLAM

Yazıma dün aldığım, içimi acıtan bir haberle başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşım Sibel Eraslan bu hafta bizlere “Allahaısmarladık” dedi. Üzüldüm. Ancak yeni tecrübelere yelken açmaya hazırlanıyor olmalı Sibel. Hayatla hiç mesafesi olmadığını, hep içinde olduğunu söylüyor bize. Doğrudur. Onu hep hayatın içinden konuşan, eğilmeden, bükülmeden hakkı savunan bir siyasetçi olarak tanıdım yıllar önce.

Ve kaderdaşım, başı örtülü bir meslektaşım olarak hesapsız emr-i bil mağruf nehy-i an-il münker yaptığını gördüm. Sibel, camiamızda önemli bir boşluğu dolduran ilk’lerin de başında geliyor. Özü ve sözü hep bir oldu Sibel’in. Dediği gibi gerçek oldu hep. Dualarımız onunla olacak. Rabbim onu himayesinden bırakmasın... Yolun açık olsun kardeşim!

Simdi konumuza kaldığımız yerden devam edelim. Milli Dua Kahvaltısı’nda şunu düşündüm: Kimse “ABD laik bir ülkedir” demesin. Kimse “Amerika’da din işleri devlet işlerinden ayrılmıştır” da demesin. Milli Dua seremonisi dinin devlet dahil her alanda ince bir nakış gibi işlendiğinin de en çarpıcı kanıtlarındandı.

Uzun yıllardır Amerika başta olmak üzere bir çok mekanda dinler arası uzlaşma, birbirini anlama toplantılarına katılmışımdır. Ancak bu toplantıda şunu farkettim: Evet ABD bütün dinlerin başka yerlere göre daha özgürce yaşandığı bir ülke, ancak Hıristiyan kimliğini öne çıkartmaktan da gocunmayan bir ülke. Milli Dua bu bağlamda tam bir ayindi. Siyasetin tam göbeğinde bir ayin. Başkan Obama’nın liderliğinde bir ayin. Her ne kadar kendisi kişisel olarak dine oldukça mesafeli bir demokratsa da devlet teamülleri onu getirdi, bu seremoniye bir devlet adamı olarak “başkanlık” ettirdi. Yani o bile normdan kopmadı, kopamadı. Haklı olarak “Hıristiyanların dinden anladığı nedir ki” gibi eleştiriler getirenlerimiz olabilir, anlıyorum, ancak elimizdeki kontekst içerisinde Batı’yı dinden arınmış zanneden “bizler” için bu seviyede bir dini toplantının, Batı ile alakalı bize çok farklı şeyler öğrettiğine dikkat çekiyorum. Salona girip masamıza oturur oturmaz, Eisenhower’dan bu yana elli dokuzuncusu gerçekleştirilen duanın programına bakmak için üzerinde -Cumhur-Başkanlık amblemi olan kitapçığı elime alıyorum. İlk sayfada alıntılanan kurtuluş deklarasyonunun en çok bilinen bölümü:

“Biz doğruluğu tartışılmaz şu gerçeklikleri benimsiyoruz: Her insan eşit yaratılmıştır, onlar Yaratıcı’ları tarafından kendilerinden uzaklaştırılamayacak haklarla bezenmişlerdir, ki bunlar arasında hayat, özgürlük ve mutluluk arayışı içinde olmak vardır, ki bu hakları korumak için, insanlar arasında devlet oluşturulmuştur.”

Hemen altında bir dua: “Sonsuz güc sahibi Tanrı: En içten duamızı yapıyor ve ABD’yi kutsal koruman altında tutman için yalvarıyoruz. Ve Sen vatandaşların kalplerini öyle meylettir ki devletlerine boyun eğmeyi ve itaat etmeyi gerektiren bir ruhaniyeti hasad etsinler. Ve birbirleri ve ABD’nin diğer vatandaşları için aralarına kardeşçe bir muhabbet ve sevgi ver.” En altta Amerika’nın Ata’sı George Washington’un ülkenin kuruluşunda 8 Haziran 1783’de yaptığı dua var. Bu da bir önceki duanın bir benzeri. Diğer sayfalar da, farklı ABD başkanlarının duaları ve İncil’den cümleler içeriyor.

Program milletvekilleri, senatörler, bakanlar, uluslararası birkaç davetli ve Başkan’ın konuşmalarını ve akabinde yapılan duaları içeriyor. Her konuşma ve dua arasında İncil ve Tevrat’tan alıntılar yapılıyor. Kimse “ABD laik” demesin.

Akit
 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.