Demir, bu kişilerin başlangıçta şiddet için haklı gerekçeleri olduğunu düşündüğünü, sonrasında ise haklı gerekçeler oluşturmak için şiddete başvurduklarını belirtti. Demir, bu döngünün kırılmasının en önemli şartı olarak da, “Ben, kendime ve başkasına zarar vermem” düşüncesiyle hareket edilmesini gösterdi. Uzman Psikolog Sinem Demir, ‘Kışkırtılırsam şiddete başvururum” yaklaşımının her şartta şiddeti doğurduğunu belirtti. “Zarar verme eğilimi, özellikle sosyal/duygusal eğitimlerinde ‘namus, onur zedelenmesinde meşrûdur’ anlayışı ile yetişen insanlarda daha fazladır.” diyen Demir, “Ancak bu yaklaşım, korunan bir onurla sonuçlanmaz. Şiddete yönelmek için sürekli ‘onur kırıcı sebepler bulmak’ gibi bir saldırganlaşma döngüsüne yol açar. Kontrol odağını dış faktörler olarak belirlemek yerine, kendi değer yargılarına dayanarak ‘ben kendime ve başkasına zarar vermem’ gibi bir içsel-kontrol odağı oluşturmak, bu döngünün kırılmasının tek koşuludur. Aksi takdirde, her zaman yeni, şiddeti meşrûlaştıran talepler devam eder; kışkırtılmak için her zaman sebep bulunur” ifadesini kullandı.
Şiddete dayanan hak-adalet arayışının vicdanî duyguları körelttiğini belirten Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böylesi bir arayışta, adalet anlayışı ve vicdan duygusu çarpıklaşmıştır, tek yönlü hale gelmiştir. Ilımlı duyguların yerini, sürekli kendini yenileyen ‘öfke-mutsuzluk-intikam’ duyguları alır.”
Yeni Asya