Bismillahirrahmanirrahim
Aziz kardeşlerim,
Meyvenin meselelerinin tekmil edilmesine meydan vermeyen mânilerin zevâliyle inşaallah yine başlanacak ki, birisi soğuk, birisi masonların onun kuvvetinden dehşet almalarıdır. Ben, bu musibette kader-i İlâhî cihetini düşünüyorum. Zahmetim rahmete inkılâp eder.
Evet, Risale-i Kaderde beyan edildiği gibi, her hâdisede iki sebep var: Biri zâhirîdir ki, insanlar ona göre hükmederler, çok defa zulmederler. Biri de hakikattır ki, kader-i İlâhî ona göre hükmeder, o aynı hâdisede beşer zulmünün altında adalet eder. Meselâ, bir adam, yapmadığı bir sirkat ile zulmen hapse atılır. Fakat gizli bir cinayetine binaen, kader dahi hapsine hüküm verir, aynı zulm-ü beşer içinde adalet eder.
İşte bu meselemizde elmaslar şişelerden, sıddık fedakârlar mütereddit sebatsızlardan ve hâlis muhlisler, benlik ve menfaatini bırakmayanlardan ayrılmak için bu şiddetli imtihana girmemizin iki sebebi var:
Birisi: Ehl-i dünya ve siyasetin evhamlarına dokunan kuvvetli bir tesanüd ve ihlâsla fevkalâde hizmet-i diniyedir. Zulm-ü beşer buna baktı.
İkincisi: Herkes kendi başına bu kudsî hizmete tam ihlâs ve tam tesanütle tam liyakat göstermediğimizden, kader dahi buna baktı. Şimdi kader-i İlâhî, ayn-ı adalet içinde hakkımızda ayn-ı merhamettir ki, birbirine müştak kardeşleri bir meclise getirdi, zahmetleri ibadete ve zayiatları sadakaya çevirdi.
Ve yazdıkları risaleleri her taraftan nazar-ı dikkati celb etmek ve dünyanın mal ve evlâdı ve istirahati pek muvakkat ve geçici ve herhalde bir gün onları bırakıp toprağa girecek olmasından, onların yüzünden âhiretini zedelememek ve sabır ve tahammüle alışmak ve istikbaldeki ehl-i imana kahramanâne bir nümune-i imtisâl, belki imamları olmak gibi çok cihetle ayn-ı merhamettir. Fakat yalnız bir cihet var ki, beni düşündürüyor.
Nasıl bir parmak yaralansa göz, akıl, kalb ehemmiyetli vazifelerini bırakıp onunla meşgul oluyorlar. Öyle de, bu derece zarurete giren sıkıntılı hayatımız, yarasıyla kalb ve ruhumuzu kendiyle meşgul eder. Hattâ dünyayı unutmak lâzım olduğu bir zamanımda, o hal beni masonların meclisine getirdi, onları tokatlamakla meşgul eyledi. Cenâb-ı Hak bu gaflet halini de bir mücahede-i fikriye nev’inden kabul etmek ihtimaliyle teselli buldum.
Risale-i Nur’un kıymettar muallimi Hâfız Mehmed’in kardeşi Ali Gül’ün selâmını aldım. Ben hem ona, hem bütün hemşehrilerine ve Sava’nın bütün ahyâ ve emvâtına binler selâm ve dua ederim. (Şualar sh.399)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
Adalet : Hak Sahibine Hakkını Verme, Haksızı Terbiye Etme Ve Cezalandırma
Ayn-I Adalet : Adaletin Ta Kendisi
Ayn-I Merhamet : Merhametin Ta Kendisi
Aziz : Çok Değerli, İzzetli
Beşer : İnsanlık
Beyan Etmek : Açıklamak, İzah Etmek
Cihet : Yön, Taraf
Ehl-İ Dünya Ve Siyaset : Dünya Ve Siyasi Hayata Dalıp, Âhireti Düşünmeyenler
Evham : Kuruntular, Asılsız Şüpheler
Evlâd : Çocuklar
Fevkalâde : Olağanüstü, Çok Güzel
Hakikat : Asıl, Gerçek, Doğru
Hâlis : İçten, Katıksız, Samimi
Hizmet-İ İmâniye : İman Hizmeti
İhlâs : İbadet Ve Davranışlarda Sadece Allah Rızasını Gözetme; Samimiyet
İmdi : Şimdi
İnkılâp Etmek : Dönüşmek
İnşaallah : Allah İzin Verirse
İstirahat : Dinlenme, Rahatlama
Kader/Kader-İ İlâhî : Allah’ın Meydana Gelecek Hâdiseleri Olmadan Önce Takdir Etmesi, Plânlaması
Kudsî : Kutsal, Mukaddes
Liyakat : Lâyık Olma
Mâni : Engel
Muhlis : Samimi, İhlâslı; İbadet Ve Davranışlarda Sadece Allah’ın Rızasını Gözeten
Musibet : Belâ, Dert, Felâket
Muvakkat : Geçici
Müştak : Arzulu, Çok İstekli
Mütereddit : Tereddütte Kalmış, Kararsız
Nazar-I Dikkati Celb Etmek : Dikkati Üzerine Toplamak, Dikkat Çekmek
Rahmet : İlâhî Şefkat, Merhamet Ve İhsan
Risale : Mektup, Küçük Çaplı Kitap; Risale-İ Nur Külliyatı’nda Bulunan Her Bir Bölüm
Risale-İ Kader : Kader Risalesi; Risale-İ Nur Külliyatı’ndan Yirmi Altıncı Söz İsimli Eser
Sadaka : Allah Rızası İçin İhtiyaç Sahibi Kişilere Yapılan Yardım
Sebatsız : Kalıcı Olmayan, Geçici
Sıddık : Çok Doğru Ve Bağlı
Sirkat : Hırsızlık
Tekmil : Tamamlama
Tesanüd : Dayanışma
Zahirî : Görünürde
Zayiat : Kayıplar, Zararlar
Zevâl : Yok Olma, Sona Erme
Zulmen : Haksızlıkla, Zulme Uğrayarak
Zulm-Ü Beşer : İnsanların Zulmü