“Mevcudatta bulunan bütün hüsünler, cemaller, kıymetler, kemaller dahi, ef’âl-i Rabbâniyenin ve esmâ-i İlâhiyenin ve sıfât-ı Samedâniyenin ve şuûnât-ı Sübhâniyenin, kendilerine lâyık ve muvafık kudsî cemallerine ve kemallerine ve hepsi birden Zât-ı Akdesin kudsî cemâline ve kemâline bedahetle şehadet ederler.”
Samed ismi ile Bediüzzaman’ın kurduğu cümleler ve sıfat grupları içinde ismin muhtevası konusunda bir büyük ipucu bu terkiptir. Ne demek sıfat-ı Samedani? Mesela Allah’ın sıfatları var.
Allah'ın Sıfatları: Allahü teâlânın sıfatları 14 tanedir. 6 tanesi Zati Sıfatları (Sıfât-ı zâtiyye), 8 tanesine de Subûti Sıfatları (Sıfât-ı sübûtiyye) denir.
Her Müslümanın, Allah'ın bütün kemâl sıfatlarına sahip, noksan sıfatların hepsinden de uzak olduğuna inanması farzdır.
Zati Sıfatları (Sıfat-ı Zatiyyesi)
1- Vücud: Bu sıfat Allah Teâlâ'nın var olduğunu ifade eder, Allah Teâlâ vardır. Varlığı ezelîdir. Vâcib-ül vücûddür, yanî varlığı lazımdır.
2- Kıdem: Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmamasıdır. Allah Teâlâ'nın varlığının evveli yoktur.
3- Beka: Allah Teâlâ'nın varlığının sonu olmaması, daima var bulunmasıdır. Allah Teâlâ'nın varlığının sonu yoktur. Hiç yok olmaz.
4- Vahdaniyyet: Allah Teâlâ'nın bir olması demektir. Allah Teâlâ'nın zatında, sıfatlarında ve işlerinde ortağı, benzeri yokdur.
5- Muhalefet-ün lil-havadis: Allah Teâlâ'nın sonradan vücud bulan varlıklara benzememesi demektir. Allah Teâlâ, zatında ve sıfatlarında hiçbir mahlûkun zât ve sıfatlarına benzemez.
6- Kıyam bi-nefsihi: Allah Teâlâ'nın, başka bir varlığa ve hiçbir mekâna muhtaç olmadan zâtı ile kaim olması demektir. Allah Teâlâ zâtı ile kaimdir. Mekana muhtaç değildir. Madde ve mekan yok iken O var idi. Zîra her ihtiyactan münezzehdir.
Subûti Sıfatları (Sıfat-ı Sübutiyyesi):
1- Hayat: Allah Teâlâ'nın hayat sâhibi olması demektir. Allah Teâlâ diridir. Hayatı, mahlûkların hayatına benzemeyip, zatına layık ve mahsûs olan hayat, ezelî ve ebedidir.
2- İlim: Allah Teâlâ'nın her şeyi bilmesi, ilminin her şeyi kuşatması demektir. Allah Teâlâ herşeyi bilir. Bilmesi mahlûkâtın bilmesi gibi değildir.
3- Sem’: Allah Teâlâ'nın her şeyi işitmesidir. Allah Teâlâ işitir. Vâsıtasız, cihetsiz işitir. İşitmesi, kulların işitmesine benzemez.
4- Basar: Allah Teâlâ'nın her şeyi görmesidir. Allah Teâlâ görür. Aletsiz ve şartsız görür. Görmesi göz ile değildir.
5- İrâdet: Allah Teâlâ'nın dilemesi vardır. Dilediğini yaratır. Her şey Onun dilemesi ile var olur.
6- Kudret: Allah Teâlâ, herşeye gücü yeticidir. Hiçbir şey O'na güç gelmez.
7- Kelâm: Allah Teâlâ'nın harfe ve sese muhtaç olmadan konuşması demektir. Allah Teâlâ söyleyicidir. Söylemesi alet, harfler, sesler ve dil ile değildir.
8- Tekvîn: Allah Teâlâ yaratıcıdır. Ondan başka yaratıcı yoktur. Her şeyi O yaratır.
Din eğitimimiz Allah’ı tanıma üzerine kurulmamış. Bediüzzaman Allah’ı bu asırda fiillerinden gözlemlerle tanıtan bir büyük şahsiyet. Bütün derdi, davası Allah’ın tanıtılması. İlkokulda okurken Erzurum’da yaz tatillerinde hocaya giderdik, yaşlı bir kadındı. Kalabalık çocuklar toplanır, onlara Elifba suparasından okuturdu, derslerini dinlerdi, bir de uzun çubuğu vardı rahmetlinin konuşanın kafasına vururdu. Bunları bize Cuma günleri akaid dersi diye ezberletirdi. O ihtiyar kadın saygıdeğer elbette bunları bize gözlemlerle Allah’ın efali ile anlatamazdı. Ama mehazin kudsiyeti gereği biz tekrar eder, güle oynaya eve dönerdik.
Dickens İngiliz romancısı, iyi bir Hristiyan ve Angloamerikan ülkelerinde en çok okunan bir romancı. Dini yer yer farklı şekillerde roman dokularına yüklemiş, saygıdeğer bir insan. Onun Oliver Tvist romanında Oliver bir hırsızlık çetesinin eline düşer onunla hırsızlık yaptırmak isterler ama başaramazlar. Sonunda çetenin reisi Fagin ve etbaı yakalanır, Oliver de şahit olarak gelir. Fagin sirkte ziyarete açılacak kadar suratsız ve meymenetsiz bir insan. Oliver ona derki “Fagin senin için Allah’a dua edeceğim.” İçinde kin yok. Dickens duanın önemini anlatır. Hırsızlık yapmak için götürürlerken “ne olur beni hırsız yapmayın der.” Hakaret ederler. O da götürülürken içinden Allah’a dua eder, “Allah’ım hırsız olmak istemiyorum beni koru” der. Hakikaten olaylar o kadar farklı gelişir ki hırsız olmaz.
Bizim çocukluğumuzda Kur’an öğrenmemiz çok da derinlikli değildi. Bu çocuklara Allah nasıl tanıtılmalıdır, aradan yıllar geçti değişen bir şey yok. Nedir Semi? Bediüzzaman “en gizli hatıratı kalbimizi bilen Allah” der. Kur’an da ne diyor? Semiülalim. Basar görmek demek. İnsanın hayatını inşa eden onun vücudunu bu koca kainatta nasıl devam ettireceğini görmüş ona göre hem insanı, hem alemi tedvin, etmiş düzenlemiş. İşte Basir. Bazan da Kur’an Semiül Basir ikilisini kullanır.
Bugün devletin en büyük eksiği denetim eksikliğidir, hayır yokluğudur. Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında komedi bir saat ayarlama işinden kurumları eleştirir. O zaman cumhuriyet daha gençtir, şimdi aradan yıllar geçti değişen bir şey yok. Dicle‘de bir öğretim üyesi yönetici hemşehrisi, bir yıl doğru dürüst derse girmemiş, sonra çocukları bırakmış. Çocuk “nasıl olur hocam bu adam hiç derse gelmedi, şimdi dersi ikmal için başka bir şehre gideceğim” dedi, kıyasıya eleştirdi. Haklıydı. Kurumlar şebeke, şebeke dışında kalanlar eleştirilir, onlara soruşturma açılır.
Yukarıdaki sıfatlar 14 tanedir. Bunların içinde Samed yok. Samed’in terkibe göre sıfatları var. Burada kastedilen hiçbir şeye muhtaç olmayan ve herşeyin ona muhtaç olduğudur. Bu iki sıfattır herhalde.
Yukardaki cümlede “hüsünler, cemaller, kıymetler, kemaller”in kaynaklarından biri de sıfat-ı Samedaniyedir. Herşey ona muhtaçsa ki öyledir, o zaman hüsün yani güzellik de muhtaç olanların bir durumu. O da O’ndan yansıtılmıştır. Cemaller de yine O’nun bütün güzelliklerin kaynağı olmasındandır. Kıymetler ve kemaller de hakeza.
1-Hüsün-cemal-kıymet-kemal (mevcudatta)
2-Ef’âl-i Rabbâniyenin ve /esmâ-i İlâhiyenin/ ve sıfât-ı Samedâniyenin/ ve şuûnât-ı Sübhâniyenin,(Allah’da)
3-Kendilerine lâyık ve muvafık kudsî cemallerine ve kemallerine ve hepsi birden Zât-ı Akdesin kudsî cemâline ve kemâline bedahetle şehadet ederler.”
Mahlukattaki güzellikler, Efal-i Rabbani, Esma-yı İlahi, Sıfat-ı Samedani ve Şuunat-ı Sübhaniye’nin kudsi güzelliklerinden kaynaklanır.
Güzellik, Rabbani fiillerle, sonra o fiilin üzerinde Allah’ın isimleri görünüyor, daha sonra yalnız varlığını Allah’a borçlu yani Samedani sıfatların yansıdığı ve sonra da Sübhani şuunatın güzelliklerinden kaynaklanıyor. Yani her işi güzel olandan bunlar tezahür ediyor. Sonra Subhan kusursuz demek. Kusursuz bir ilahın işleri sonucu bu güzellikler oluşturuluyor. Bunların birbiri ile irtibatlı bir şekilde varlıkların güzellik, cemal, kıymet ve kemallerini doğurması görülmekte. Bediüzzaman bu estetik yorumunu ve sıralamasını, birbiri ile irtibatlı bir şekilde, kendi hissettiği, başkası da hissedebildiği kadar hisseder. Yine Bediüzzaman fiilden esmaya ve sıfata, şuunata gitmiş oluyor. Bir mana okyanusu var satırların arasında, anladığımız kadarı bize yeter mi? Nesnelerden şuunata ve Allah’a gidişi ince bir zihni hareketlilik ve sonuçlandırma. Okuyup geçtiğimiz metinlerin arkasında bahri bikeran var.